Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Lozan uluslararası ticaret antlaşması değildir, biline...

Değerli okuyucularım… Ne yazıktır ki aradan tam yüzyıl geçmiş olduğu halde, kurtuluş sonrası yapılan Uluslararası Barış Antlaşması olan LOZAN toplantısını, kendilerine göre yorumlayanlar dünya devletler tarihinde yapılan bu son derece açık Lozan Antlaşması''nı gerçeklerinden saptırdı.

Yıkılmakta olan ve 10 yıl süren devletlerarası savaşların sonucunda halkın elbirliği ile iki yıl süren Kurtuluş Savaşları sonucunda bağımsız bir Türk devletinin tescil edilmesi gerekiyordu. Konu için büyük Lider Gazi Mustafa Kemal der ki:

"… Daha kurtulmuş değiliz… Atılan adımlar bundan sonra atılacak adımların başlangıcıdır. Doğru ve yerinde atabilmemiz için de kendi geleceğimize ve topraklarımıza kendimiz sahip olmalıyız…"

Görüldüğü gibi sıradan barış antlaşmasının imzalanması ve Türkiye''nin uygar insanlığın uluslararası topluluğuna bağımsız ve de saygın bir üye olarak katılması olmalıydı. Ancak bundan sonra iç düzenimizi de demokratik ilkelere göre düzenlemeli.

Elbette ki Kurtuluş Savaşı sonrası Mudanya Ateşkes Antlaşması''ndan sonra sıra ülkeler arası müştereken tescillenecek bir barış görüşmelerine gidilecekti, kuşkusuz.

Nitekim, 3-4 Kasım 1922''de TBMM''nin gizli oturum sırasında da gelmiş olan Avrupalıların teklifi üzerine ülke adına İsmet Paşa''nın Lozan delegesi başkanı olarak seçilmesi yaşandı.

Böylece de 22 Kasım 1922 günü İsviçre''nin Lozan kentinde başlayan bu toplantıya Türk delegeleri katılmışlardı, İsmet Paşa''nın başkanlığında olan komisyonda Trabzon Milletvekili Hasan Saka Bey ile Sinop Milletvekili Rıza Nur hoca katılmıştı. Adı geçen Rıza Nur hoca Osmanlı döneminde Meclisi Mebusan milletvekillerinden birisiydi. Bilen bilirdi.

Bu ilk kez yapılan barış toplantısında ise Türkiye''nin karşısında İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Slovak Krallığı ve İspanya devlet ekipleri yer almışlardı. Öte yandan Boğazlar ile ilgili olarak Sovyetler Birliği ve Bulgaristan temsilcileri hazır bulunmaktaydılar.

Üstelik toplantıda konuşulacak meseleler tam tersine İngiltere, Fransa ve İtalya gibi I. Dünya Savaşı''nın sözde galipleri devletleri de bu kez Osmanlı Devleti ile aralarında yarım kalan ve çözüm neticeleri alınmamış meseleler de vardı.

Çünkü adı geçen devletler ise Osmanlılar ile aralarında mali, ekonomik ve yargısal sorunları da kendi sömürgeci çıkarlarına göre çözüme ulaştırmak gayretindeydiler.

Oysa demokrasiyi topyekûn hedeflemiş yeni Türkiye, "Ulusal Antlaşma İlkelerine" aykırı hiçbir hükmün bu barış antlaşmasında yer almasını kabul etmemeye de kesin kararlıydılar.

Ancak şeklen bu kadar karmaşık ve de eski hatta oldukça kirli küstahların kuşkusuz halledilmesi kısa sürede pek de kolay olmayacaktı. Nitekim mevcut Osmanlı devletinin borçları (Duyun-u Umumiye) ve de Kapitülasyonlar ile de İstanbul ve Boğazların Müttefik Devletlerince boşaltılması gibi detayları içeren muhtelif konularda antlaşma sağlanamayacağı konuları ise 4 Şubat 1923 günü kesinleştirilebilmişti.

Öte yandan Misak-ı Millî ile kendi kaderini kendilerinin belirlemesi hakkının tanınması için de bölgedeki Arap ülkelerinin temsilcileriydi Lozan''da, Türkiye aleyhinde çalışmaktaydılar elbette. Konferansın gündemindeki sorunlar sadece son üç-dört yılın da değil yüzyılların süregelen sorunlarıydı elbette.

İşte bu kadar eski ve oldukça karmaşık ve de kirli hesapların halledilmesi elbette ki kolay olmadı. Bu sebeple görüşmeler oldukça karmaşık, tartışmalı bir şekilde görüşmeler olarak devam etmekteydi.

Nitekim Nisan toplantıları sırasında görüşmelerin uzaması sebebiyle, meselenin uzamasını etkin hale getirmekten uzaklaştırmak için Türkiye Meclisinde alınan kararla birlikte Türkiye, Boğazlar meselesi için tedbir olarak askeri hazırlıklarını hızlandırdı.

Bu arada Sovyet Rusya ise henüz Batılı devletler ile sorunlarını çözmemiş haldeyken bile, ülkeler arasında bir an önce barış yapılmasını istemekteydi.

24 TEMMUZ 1923, LOZAN ANTLAŞMASI

Nitekim, bu tarihten itibaren ülkeler arasındaki bu geniş kapsamlı Lozan Antlaşması tekrar toplandı.

Türkiye''nin sınırları ve Adalar meselesi: Türkiye-Fransa (Suriye) sınırları Türkiye''ye ve Fransa arasında daha önce 21 Ekim 1921''de yapılmış. Ankara Antlaşmasıyla belirlenmiş şekliyle doğrulandı. Türkiye-Irak (İngiltere) sınırları konusunda ise detaylı antlaşmalar sağlanamamıştır.

Çanakkale Boğazı''nın güvenliği açısından ise İmroz, Bozcaada, Tavşan Adası Türkiye''ye verilmiştir. Balkan savaşında ise Yunanistan eline geçmiş olan diğer Eğe adaları Yunanistan''da kaldı. Yunanistan''ın bu adalardan Sisam, Sakız, Nikarya ve Midilli adalarını ise askerden arındırılması kararlaştırılmış oldu.

Bu arada Trablusgarp savaşında ise İtalyanların işgal ettikleri 12 Ada ve Meis adasının ise İtalya egemenliğinde kalması kararlaştırılmış oldu. Diğer yandan Kıbrıs adası üzerindeki İngiliz kısmı egemenliği onanmış bunun ötesinde Türkiye Adakale üzerindeki talebinden vazgeçirilmiş oluyordu.

Kapitülasyonlar meselesi: Lozan başarısıyla adli, mali ve yönetim alanında tanınan ve kapitülasyonla da adlandırılan ayrıcalık ve muafiyetler tamamen kaldırılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu''nda oturan yabancılar (ekalliyetler) kendilerine tanınan bu ayrıcalıklardan yararlanarak bu ülkenin asıl sahiplerinden daha güçlü hale gelmişti.

Türkiye ham madde üretip satan buna karşılık işlenmiş mal satın alan bir ülke durumuna düşmüştü. Gerekçe olarak da "Kapitülasyonların kaldırılması artık Türkiye''nin yıkılışı olur…" şeklindeki oldukça gülünç iddialarda bulunmaktaydı.

Osmanlı devletinin borçları ve tazminat: Osmanlı Devleti''nin I. Dünya Harbi sonlarına kadar almış oldukları borçların toplamı büyük olmuştu. 1914 hesaplarıyla 140 milyon Osmanlı akçesi olan bu borç miktarı, burada 86 milyona erişmiş oldu.

Ayrıca İtilaf Devletlerine olan 67 milyon borçtan da muaf (ayrı) tutulmuştu. Bunun ötesinde İtilaf Devletleri Türkiye''den Lozan''da Türkiye''den savaş tazminatı istemekteydiler.

Daha önce İngiltere''ye sipariş edilip kısmen parası ödenmiş olan harp gemilerinin paraları düşülecekti. Bunun ötesinde Yunanistan''ın saldırı sırasında ülkede yaptıkları yıkım ve verdikleri zararlar karşılığı olmak üzere Türkiye''ye savaş tazminatını ödeyecekti.

Azınlık meselesi: Türkiye ve Yunanistan arasında var olan Türk ve Rum nüfusların karşılıklı olarak değiştirilmesi kararlaştırılmış oldu. Anlaşılmaktadır ki Lozan Barışı devrin politik ve askerî şartlarının ışığının yeni Türk devleti için parlak bir başlangıç olmuştur. Yarı sömürge durumuna getirilmiş Türkiye, dünyanın en güçlü devletlerine karşı varlığını kanıtlamış, parçalanmış ve yok edilmek istenen bir vatan kurtarılarak, adı belirlenecek yeni bir devlet kurulmuş olacaktı artık.

Böylece başarının sahibi yeni millî güçler davrandıkları ideoloji ise kuşkusuz Milliyetçilik olmaktaydı. Böylece de Türkiye''deki devam edegelmiş Saltanatın ve hilafetçi güçlerin ne millî mücadeleyi ve ne de böyle bir sonucu hayal bile edemiyorlardı.

Özetlenecek olursa Lozan Barış Antlaşması bütün bunların yanında elbette ki tümüyle kusursuz bir barış antlaşması değildir. Kazanılan başarıların belki en önemlilerinden olan Musul sorunu Türkiye''nin de arzuladığı şekilde çözümlenememiş olsa da, istenen sonuç bir başka dönemde düzeltilmek üzere bırakıldı.

Gerçek belgeler ışığında sonuç olarak, Lozan Barış Antlaşması (sözleşmesi) Türk milletinin haklı ve kutsal mücadelesinin sonunda uluslararası mahfilde gerçekleştirilmiştir.

Avrupalı Hristiyan devletlerin kendi tarih anlatımlarında açık biçimde yazıldığı gibi Lozan Barış Antlaşması 20. yüzyılın ilk çeyreği birden tamamen açık biçimde devletlerin kabul ettikleri onaydır.

Şeriat sempatizanı siyasetçileri ya da yarım yamalak tarihçilere göre, antlaşmadan yüzyıl sonra yani 2023''te bu antlaşmanın süresi bitecek ve tamamen de engellenmiş olan Osman devleti yeniden kurulacaktır.

Değerli okuyucularım, Lozan bir uluslararası açık ve yazılı sözleşmedir. Sadece o döneme ait olup yıllar sonra süresi bitecek mantığı tamamen yanlıştır. Çünkü bu antlaşmayı imza eden devletlerin üç tanesi halen yoktur ki. Bu bildiğimiz gibi uluslararası Ticaret Antlaşması değildir.

Ticaret antlaşmalarında belli süreler yazılıdır, 10-20-30 yıl gibi. Bu ticaret antlaşmalarında sürelerde bitince şekil eski hale döner.

Yine bazı fanatik cahillerin sözlerinde de, Osmanlı''nın düşman ülkelere ve yedi düvele hiçbir zaman borçları yoktu. Bunu Lozan''ı imzalayan İsmet Paşa ve ekibi çıkartmıştı. Süre bitince bu da bitecekti.

Yahu biz Osmanlı''nın dış borçları olan Düyun-u Umumiye şartlarındaki borçları Cumhuriyet olarak da 1952 yılına kadar taksitle ödemiş bir millettik.

Değerli okuyucularım, bu ve benzeri suçlamalar aslında Ümmetten Millete dönmüş olan bağımsız Türkiye''yi eskilere götürüp köle gibi Ümmet halkı yaratmak mantığıdır, siyaset yapanların düşüncesine göre...

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları