Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Ermeni meselesi var mıydı? Türk ve Ermeni halkları

Ralph W. Emersen der ki: "...Doğa ve kitaplar, onları görebilen gözlere aittir..." Köşe yazımızda konu olan ne yazıktır ki şimdiye kadar belgeler ışığında açık gerçekleri yazılmayan ya da yazılmaması için hemen her iki taraf milletlerinin de savsakladığı meseleydi.

Geçmiş tarihleri yazmak, kuşkusuz tarihi yapan ve yaşayanlara sadık kalmaz ise de ışık olan hareketler elbette şüpheli bir şekil alır, böylece de beşeriyetin yolunu da değiştirir. Tarih yazarken çoğu kez olup bitenleri zaman ve dizinsel bir perspektif içinde gösterebilecek durumda değiliz.

Kuşkusuz belgeler el verirse bunlar da yapılabilir. Konumuzda bahsi geçen "Ermeni Meselesi" önceden bilindiği gibi en azından 20 asrı geçen dönemlerdeki Asya-Avrupa kıtaları arasında var olan coğrafyalarda yaşayagelmiş yöresel ve bölgesel halklar değil miydi?

Milattan sonraki asırlar için, Roma'nın bilinen Hz. İsa çıkışından itibaren Yahudileri, Kudüs'ten kovmasıyla başlayan süreç, onların karadan Kafkaslara göçlerini getirmişti. Aralarındaki Hristiyanlık dinini kullananlar göçle geldikleri Kafkaslardaki yaşamakta olan yöresel Ermeni halkları arasında mezhepsel bir dini de çıkarmakta gecikmedi ve onlara Gregoryen Ermeniler dendi.

Millet-i sadıka...

Milattan sonra 400'lerden itibaren bu kez Doğu Roma yahut da Bizans denilen Ortodoks Hristiyan devleti Karadeniz bölgesindeki hakimiyet topraklarının azınlık halkı olarak yaşamaya başlamışlardı. Onlara sadık, din mezhebi, dilleri atasal töreleri ayrı olan azınlık halkı henüz dinle tanışmadıkları asırlarda (M.Ö. 200-M.S. 200) İç Asya'dan batıya yönelen önceleri Büyük Hun Devleti, kalanları olan Bulgar, Kazak, Kıpçak ve Avar Türkleriyle birlikte yaşamışlardı, birbirlerini çok iyi tanıyan Kafkas kökenli halklar olarak.

Daha sonraki asırlarda 500 yıl süren Bizans'ın hakimiyetinin bitişi ise milattan sonra 11. yüzyıldan itibaren bu kez Asya merkezli Selçuklu Türk devletinin egemenlikleri altına girmişlerdi. Onların devamı olarak 13. yüzyıldan itibaren Osmanlı-Türk Devleti'nin egemenlik topraklarının azınlık halkları oldular.

Osmanlı İmparatorluğu Devleti'nin hakimiyetindeki topraklar içinde, azınlık olarak dini, dili, töreleri, meslekleri ve örf âdetleri değişmeden 400 yıl yaşadılar. Bu durumda Osmanlılar onlar için MİLLET-İ SADIKA derdi. Bütün varlıklarıyla yaşamlarında bağımsız, ancak bu devletin azınlık halkı olarak vergi vermekle yükümlü kalarak yaşamlarında huzurla devam etmekteydiler.

Ancak bilinen tarihlere göre 1789 Fransız İhtilali'nin gelişmesi sonucu, önceleri Avrupa'nın güneyi Balkanlardaki Osmanlının azınlık halkları ya da milletleri olan Yunanlar, Bulgarlar, Sırplar, Romenler, vb. için halklar arasında milliyetçilik ve bağımsızlık tanımı Avrupalı sömürgeci devletlerce yaydırılmaktaydı.

Önceleri Osmanlı şehirlerindeki zengin halklar olarak bundan pek şikayetçi değillerdi. Ancak aslen de Güney Avrupa, Balkanlardaki Ermenilerin arasında ise bu bağımsızlık fikri kolay yaydırılıyordu. Bunun sonucu bilinen 93 Harbi (1877) Osmanlı-Rus savaşları sırasında mağlup sayılan Osmanlılar için ünlü Berlin Konferansı toplantısı yapıldı.

Bu toplantıda istenilen şeyler, öncelikle Osmanlı azınlık halkları olan Yunan, Bulgar, Sırp ve Romen milletlerinin kısmen bağımsızlıkları konusuydu, öyle olmakta da gecikilmedi. Ancak savaş çıkmadan önceleri Avrupalılar ve Rusların taviz verip kandırdıkları Osmanlı azınlık halkı Ermeniler için bu toplantıda hemen hiçbir şey verilmemiş oldu.

20. yüzyıla girilirken sömürgeci devletlerin bu kez Sanayi Devrimi'ni takiben harp devrimini yaşamaları sonucu büyüyen devletler İtilaf ve İttifak devletleri olarak iki gruba ayrılmışlardı (1909-1914). Her ne kadar büyük savaş ihtimali yoksa da sonuç çaresiz, büyük kitlesel dünya harbini getirmekte gecikmeyecekti.

Aydınlar yandaş olmadı

Bu şartlar hazırlanırken, Osmanlı'nın azınlıkları arasında bulunan Ermeni halklarının Rusya tarafından yandaş edilip kullanılmasına başlanmıştı. En kolay iş, onları, %80'i Orta Avrupa'da ve Rusya'da var olan Ermenileri kullanıp, onların gizli çetelerini bir kez düzenli Ermeni alayları olarak kurdular. Adlarına da Taşnak ve Hınçak alayları denildi. Üstelik bu gizli açık Ermeni çetelerinin içinde sadece cahil doğudaki Ermeni köylüleri sokulmuşlardı. Neden yüzde sekseni yabancı ülkelerdeki Ermeniler ile Osmanlı vatandaşı Ermeniler yoktu.

Hayır, yoktu! Çünkü onlar, özellikle İstanbul'daki yaşayan aydın Ermeni vatandaşları, Meşrutiyet dönemi Osmanlı meclisinde mebus olmuşlardı. Devletin her türlü bakanlıklarında yetkili Ermeni aydınları mevcuttu. Bu sebeple dış destekli böylesine isyancı çetelere yandaş olmak değil, karşıt kalmayı seçmişlerdi.

Evet, I. Dünya Harbi çıktığında Rusların desteği içindeki Ermeni alaylarının neler yaptıklarını gelin size Rus Çarlığı'nın resmî ordu kayıtlarından anlatalım:

Rus Kafkas Kolordusu Komutanı General Nikolayev resmî raporunda diyordu ki: "1 Temmuz 1915 günlerinde Ermeni gönüllüleri, silahları ve çaldıkları eşyaları ile birlikte kaçarlarken, kendilerini engelleyen Rus askerlerine bile karşı çıktılar, ellerinden kaçtılar.

Bundan başka duyulduğu gibi bölgelerdeki tüm kasabalar ve köylerde katliam yaptıkları, halkı taciz ettikleri, kadınlara tecavüz ettikleri ve çoğunu da köy meydanlarında asıp, yaktıkları raporu geldi.

Görülen lüzum üzerine Van bölgesinde derhal DİVAN-I HARP MAHKEMESİ kurdurmuştuk. Bunun yürütülmesi için de tam yetkili DİSİPLİN BİRLİKLERİ kurdurdum."

Değerli okuyucularım, işte bu durumların Osmanlı Devleti tarafından haber alınması üzerine, 17 Mayıs 1915'te Meclis-i Vükela'nın TEHCİR KARARI çıkarılmıştı. Bu kararda;

 "...Düşmanlarla iş birliği çıkarmak gibi faaliyetlerde bulunmuş birtakım zararlı faaliyetlerde oldukları tespit edilenler, Ermeni halkların behemehâl tutuklanıp, ayrıştırılması, gerekirse bölgelerinden TEHCİR (göç) ettirilmesi Meslis-i Vükelaca karara alınmıştır. Dahiliye nezaretince uygulanması" deniyordu.

Bütün bunların doğrulanması ise I. Dünya Harbi sonucunda Cemiyet-i Akvam kararı ile kurulup grubun başkanı Amerikalı General Bristol tarafından 1919 Eylül içinde bölgeye gelinip tespit edilmesiyle olmuştur.

beyazolum.jpg

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları