Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Cahiliye mantık ve dinci etkisiyle halifelik hayali

İslam tarihinde dinci içerikle ortaya çıkan Halifelik Kurumu, gerçek belge ve bilgiler bulunmadan öne çıkarılan hamasi bir mantıktır, kuşkusuz. Ancak kabul edilecektir ki, HZ. Muhammed S.A.V.'in vefatından 20. yy.'ın başlarına kadar yaklaşık 1400 yılında, İslam dünyasından asıl sayılan 4 Halife Medine'de öncelik sayıldı.

Hz. Ali sonrası 14 Emevi (Şam), 37 Abbasi (Bağdat), 17 İspanya'da Endülüs (Kurtuba), 14 Fatimi (Kahire), 17 Mısır Abbasi (Kahire) Halifeleri var sayılmıştı. Ancak İslam dünyasında Halifelik ünvanını, dinin ötesinde Devlet yönetimi için kullanımlar giderek yozlaşmıştı.

İslam dünyasında işte bu tür dini öncelik saymaktan uzak Halifeliği Dincilik savıyla devlet yönetiminde de hakim unsur haline gelmesi yılları 16. asır başlarına kadar sürdürüldüğünü görmekteyiz. İnsanların devletler olarak yapılanmalarında, dini kullanmak mantığının ise doğru olmadığını tesbit eden dönemin en etkili devleti haline gelmiş Osmanlıların Sultanı Yavuz Selim han oldu.

Bilinen tarihlere göre, Şah İsmail'in mağlubiyeti sonrası, Yavuz Selim'in yaptığı Mısır Sultanına karşı savaşlar son Mısır Halifesinin bitirilişini getirmiş oldu.

İşte bu tarihten sonra artık, tarihçilerin doğru ya da yanlış yazımlarına göre bu kez Osmanlı Devleti'nin de 29 Osmanlı Halifesinin İstanbul'da devam ettiği bilinir. Toplam olarak İslam tarihinde 132 Halife var sayılageldi. İşte köşe yazımızın konusunu doğru belgeler ışığında araştıran Tarihçi Necdet Sakaoğlu anlattı.

Ünlü Osmanlı tarihçisi Katip Çelebi de, Batı dünyasında Hacı Kalfa (Arapça tanımıyla Halife) olarak bilindi. Konu olan İslamiyetteki halifelik ilk kez Hz. Muhammed'in bir hastalığı sonunda 8 Haziran 632'de beklenmedik bir şekilde vefatı üzerinde emrivaki olarak Peygamberin ümmetinden en yakını Hz. Ebubekir olmuştu. Fakat bu görevin aslı din amaçlı değil, devlet yapılanmasının dağılımını engellemek adına kabul edilmiş oldu.

Gerçi dinin temel kaynağı ilk dönemler yönetimin Anayasası sayılan ve Arap diliyle yazılmış olan ilk kitabı Kur'anı elçiliğiyle tamamlanmış olmasıydı. Bahsi geçen şekliyle Halifelik görevleri başlangıç olarakta Din'i yaymak, fitneden, din karşıtı eylemleri de önlemek, adaleti güvenli sağlamak, komşuyu, yetimi korumak esaslarıyla İslam dünyasında başlatılmış tanımlamaydı.

O dönemlerden bir gerçek örnek verelim. Örneğin Hz. Ömer seçilince ünlü İranlı Alim Selman-ı Farisi'ye sormuş "Ben Hükümdar mıyım? yoksa Halife miyim?" deyince ünlü alimden şu yanıtı almıştı:

"Eğer vergiyi bir dirhem fazla alırsan veya vergiyi kanunsuz, usülsüz kullanırsan Halife değil Hükümdarsın…" İşte bu tarihin asırlar önceki gerçeğiydi. Oysa geçen 1400 yıl içinde ismi görülen halifelerin birkaçı hariç, hepsi de sadece hükümdar sayılmışlardır. Hatta kimileri, halkı yönetirken, zulüm, sapkınlık ve kişisel çıkarlarını öncelikli saymışlardır.

Yukarıda bahsi geçen ilk dört halifenin dışındakiler peygamberin yakınlıklarıyla ilgisi, alakaları da yoktur. O zaman akla, Emevi, Abbasi, Fatimi, Endülüs ve son Osmanlı hükümdarlarının ya da bunların pek çoğunun halifelikleri acaba meşru mudur? sorusunu tarih boyu getirdi.

Aslına bakılacak olursa tarih boyunca Halifelik İslam devletlerinin hükümdarları için zorunlu veya gerekli bir ünvan veya statüde değildi. Dahası İslam devletlerinin de hükümdarları, örneğin Selçuklu sultanları hükümdarlıklarının meşruluğu için Abbasi Halifesinden Mensur alırdı.

Osmanlı dönemine gelinecek olursa, kısacası hilafetin devri sonraki bir uydurmadır ve mümkünde değildir. Çünkü Yavuz Selim Han, Arap ve Haşimi'de değildir. Çok sonraki yıllarda Ayasofya'daki dini bir törenle, Abbasi Halifesi Mütevekkilden Halifelik sanını devir aldığı, Mütevekkil'in Selim'i İslam halifesi ilan ettiğini… yazıp, tarihlerimize sokmuşlardır. /Belgesi yoktur/

Kabul edilmelidir ki, Halifeliğin tarihini, tarihsel misyonunu merak edenlerin başvuracağı oldukça önemli belgelere dayalı kaynaklarda vardır. Bunlar içinde  Cumhuriyetin kurulduğu dönemlerde TBMM'de  iyi bir konuşma yapan Adliye Vekili ve İslam birliği olan Seyyid Bey'in açıklamalarıdır.

Aslına baktığımızda Halifelik, dönemin en önemli son imparatorluğu sayılan Osmanlılarda padişahlar için çokta gerekli ve yararlı bir ünvanda değildir.

Son Padişah M. Vahidettin'in son Halife Abdülmecid'in çabalarının Türkiye'de ve İslam dünyasında yeteri kadar karşılık bulamaması gösteriyordu ki, 632'de Hz. Ebubekir ile başlayan ve 1924'e kadar 1292 yıl süren halifelik, zamansal ve işlevsel olarakta doğal kapanışını da yapmıştır.

Anlaşılacaktır ki, bugün marjinal çıkışlar dışında halifelik özleminin gündemde olduğu bir Müslüman topluluktan bahsedilemez. Örneğin Asya ve Afrika'da nüfus çoğunluğu Müslüman olan ve topluluklar için söz dahi edilemez. Üstelik bu tür istek ve arzuların hiçbir şekilde örneği, öne çıkanı da yoktur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları