Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Bizler gelir geçeriz lakin milli maarif yaşayacaktır…

Osmanlı'da, 1902-1905 döneminde İstanbul Erkan-ı Harbiye öğrencilerinden Mustafa Kemal, Ali Fuat, Kazım Karabekir, Fahrettin Altay ve Rauf Orbay, ders bittikten sonra saat 16'dan itibaren buluşup kendilerini bekleyenlerin arasına düşünmeden giderlerdi.

Onları Beyazıt'taki Suhulet otelinde bekleyen Darülfünun hocası Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Adnan Adıvar ile yeni evleneceği Halide Edip'te vardı. Her yılın 9 Nisan'ında Kırım Bahçesaray'dan kalkıp üç ay için kalacağı İstanbul'da Tercüman gazetesi sahibi Gaspırali İsmail'di bekledikleri.

Bilindiği gibi Rus Çarlığı'nın Kırım'ı işgal ettiğinden bir asırdan fazla geçmişti. Fakat bu kez onların vatan topraklarını kaybetmemek için kuvvetle sarıldıklarını görüp çare aramışlardı. Çünkü onlar kaybetmedikleri milli şuur'larının ve milli hedeflerinin ne olduğunu çok iyi bilirdi.

Ancak Çar hükümetlerinin amacı, bu bölgede hakimiyetlerini gerçekleştirebilmek için önce halkın eğitimlerinde asıl saydıkları Türk Maarif teşkilatına el koymak ve onların bilimle beraber olmalarını engellemekti, bu halde artık, asırlardır alışılmış olan Dinin etkisinde kalmış Medrese ve imamların cahiliye bilginlerinden bırakmak en kolay yol olacaktır. Çünkü zaman içinde çoğalan cehalet artık çok kısa sürede bir örümcek  gibi, Kırım, Kafkaslar, hatta Kazan'a kadar şehir ve kasabaları kolay sarardı. Bunu çok iyi tahkik eden Kırım ve Kafkas aydınları, Osmanlı'da olduğu gibi Avrupa'ya gidip tahsiller almış sözde medeniyet denilen Batılıları iyice tanıyanlar olmuşlardı artık.

Oysa asırlar içinde hakim bir milletin ise mahkumiyete dönmesi, üstelik mahkum bir milletin ise zaman içinde yok olması kolay olurdu. Bütün bu gerçekleri Bahçesaray'da yıllardır anlatıp çıkardığı Tercüman gazetesinde yazan Gaspıralı İsmail bey olmuştur, Batılılara göre Türkçüydü.

Çünkü o inanıyordu ki, genelde Rusya Türkleri tam manasıyla gelişen Batı medeniyetinin gelişimine ayak uyduramıyorsa, hata büyük olur. Eğer Türkler zaman içinde kitlesel birlikteliklere de gideceklerdir, engelleri ise yoktur. Bunun için de asıl olan halkımızın eğitim görevlileri okulları maarif düzeniyle geliştirmek mecburiyeti vardır.

Türk milletinin çocuklarını, çabuk, kolay ve müsbet ilimlerin ruhu ile okutması lazımdır. Buradan bütün kuzey Türklüğüne yapılan etkin Usul-i Cedit okulları kurulmaya başlanmıştı. 1890'dan başlayıp 1908'lere kadar giden zamanlar Kırım, Kafkaslar, Kazan'a kadar bölgelerde toplam 360 okulun açıldığını bilmekteyiz.

İsmail Gaspıralı bey adı geçen Usul-i Cedit okullarını yıllar boyu anlatıyordu.

"… İnsanoğlu hakikati ve saadeti hiç bulamaz ve lakin bu hakikat ve saadet yolunda yürüyene yardımcı bir şey vardır. Bu karanlıkta Fener'e de benzer, işte buna maarif ve bilgi derler. Maarif de insanın fikrini, düşüncesini zenginleştirir aklını keskin eder.

Bir insanın aklı zekası artsa, kuvveti ve serveti dahi artar." diyordu bitmeyen sohbetlerinde. Böylece İsmail beyin başlattığı eğitim okulları adına Usul-i Cedit  için öncelikli saydığı temel prensip ve uygulamaları vardı.

1- Mektepler Medrese'den ayrılacaktır.

2- Öğretmen, hoca sadaka değil aylık alacaktır.

3- İlkokuldan itibaren öğrencilerin kendilerine has ailesinin tanıdıkları öğretmenleri olacaktır.

4- Okuma yazma öğretimi eskiden olduğu gibi usülsüz, yolsuz, sadece heceleme ile değil de yeni Elifba kitaplarında/Alfabe) gösterilecektir.

5- Yalnız okumaya değil, aynı zamanda yazı öğretimine de ehemmiyet vereceklerdir.

6- Kız çocukları içinde aynı ilkokullar olacaktır ve kızlarda yazı öğreneceklerdir.

7- Temelde öğretimler bu programa göre yapılacak, her yaşa göre ders kitapları kullanılacaktır.

İşte 115 yıl öncesinin Osmanlı döneminin aydınları, yukarıda bahsettiklerim, Beyazıt'taki ünlü Suhulet oteli bahçesinde, ön arka kağıtlara notlar aldıkları hocaları Gaspırali İsmail bey buydu.

Nitekim aradan 20 yıl geçtikten sonra bu kez yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti lideri Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları öncelikli olarak Milli meselesini asıl saydı. Bu devleti ayakta tutan Kurumların asılları üç taneydi. Milli Savunma-Milli Eğitim ve Milli Emniyet…

Gaspıralı'yı dinleyen Darülfünun öğretmenlerinden biri olan Prof. Fuat Köprülü hoca, yeni kurulacak devletin eğitim camiasında hizmetleri ve yazdığı kitaplarında uzun uzun Türk tarihinden bahseder. Mektebi Tıbbiye öğretmelerinden olan Mazhar Osman'da, Gaspıralı'dan aldıklarını, bu kez insanların Deli diye tarif ettikleri Bakırköy'deki Tımarhane ve Fakülteyi açacaktır.

Hatta bunu 70 yıl öncesinde kitaplarına koyan Prof. Fuat Köprülü diyordu ki: "Elifba tedribatının tatbik için kitaplar yazdık. Softalar ise onun bu yeni teşebbüslerine karşı adetli vechile DİN silahına sarıldılar…

Kabul edilecektir ki, Türk dünyasında medeniyet ve yeniliğin batılılaşmanın öncüsü olan Gaspıralı İsmail beyin, Türk Maarif (Eğitim) tarihine ismini altın harflerle yazdırdığını ne yazık pek bilemedik.

1902-1905'te Beyazıt'ta dersleri dinlediği Gaspıralının fikirlerini, Mustafa Kemal, Kurtuluş sonrası Cumhuriyet kurulunca, söylediklerinde:

"… Bugün eriştiğimiz nokta gerçek kurtuluş noktası değildir. Kurtuluş toplumdaki hastalığı da ortaya çıkarmakla, iyileştirmekle elde edilir. Ulus'u ulus yapan aydınlatıp ilerleten güçler vardır. Düşünceler anlamsız, mantıksız uydurmalar ile dolu olursa, o düşünceler hastalıklıdır.

Ulusumuzun siyasal olumsal yaşamında ise düşüncesel eğitiminde kılavuzumuz bilim ve teknik olmalıdır. Bazıları hiçbir mantıksal kanıta dayanmayan birtakım fanatik fikirlerin ısrarında olanların yaşadığı toplumlar ilerleyemeyiş geride kalacaklardır."

Diyordu, diyordu da biz bu büyük liderin dediklerini iyi anlayabildik mi? Gelin Gaspıralı hocanın dediklerine bakalım: "Bizler gelip geçeriz, ancak milli maarif milli ordu-milli emniyet yaşayacaktır, aksi halde devlet çabuk biter"

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları