Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Ulusal coşkuyla gelen millî güç

Karanlıkları yakıp yıkarak aydınlığa kavuştuğumuz ortama, cumhuriyetle bayraklaştığımız 96'ncı yılını 29 Ekim 2019'da kutladık. 29 ekim 1923'ün ulusal yaşamımıza kattığı büyük kitlesel değeri sonsuza kadar koruyup yaşatmaya ahdettik. Üstelik çağın koşullarına karşın benzersiz örnek bir öngörüyle Cumhuriyet'in ilanı, yaşanagelmiş Türk tarihinin en büyüğü en anlamlı atılımıydı.

Günümüzde kimi ayrılıklarla niteliklerinden soyutlanmaya çalışılırsa bile özündeki 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına Türk Ulusu Denir' ilkesini içeren değerini korur kuşkusuz. Demokrasiyi öteleyen kimi uygulamalar, partizan tutumlar, baskılar, demokratlığı sözde bırakan olur-olmaz durumlardır. Sözle, savla, demokratiklik ve hukuksallık sahiplerinin yuvalandığının tanımıdır diyebiliriz.

Yoksa cumhuriyet ve cumhuriyetçiliğin aslında sözlerden öteye geçmez bu sebeple cumhuriyetin değerini bilmeli

sonsuza kadar bağımsız yaşatma andımızı tüm içtenlik ve sıcaklıkla koruyup açık biçimlerde sürdürmeliyiz. Kabul edilmelidir ki zamanında dinsel olmayan hiçbir uygarlık yoktur. Nitekim insan doğası gereği ''homo religiosus''tur. Ancak tanımlanabilen kıyas ve karşılaştırma ile anlaşılır hale gelebilen mantığıyla gelişmişlik gösterir.

Çin atasözü der ki, "Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun yaprakları yine de yere dökülür...'' Anlaşılacaktır ki aynı dili konuşan aynı inanç ve gelenekleri paylaşan, sahip oldukları tarih ve kültürel mirası koruma ve geliştirme şuuruna erişmiş olan toplumdur. Dahası düşünce ve yaşam tarzları birbiriyle çatışmayan, hatta çelişmeyen bireylerin oluşturdukları kültüre millî kültür çevresi ve de onun geliştirdiği topluma da millet denilir. Aslına bakılırsa, millî kültürün kaynağı elbette ki milletin kendisidir. Nitekim millet olma düzeyine erişmiş olan toplumların ortak dilleri ortak dini inançları ve asırlardır süregelen  töreleri, gelenekleri, duyguları, müzikleri, folklorları, sanatları, vazgeçilemez tarihî bağları da vardır. Kabul edilmiş birlikte yaşama azim ve kavram bilinçleri mevcuttur. Daha üretimlerden tüketime ve hayat tarzları, ahlakları, sosyal dayanışmaları ve süregelmiş mefkûreleriyle(ilkeleri) adı geçen toplum artık bir bütün olarak milli kültürün asıl kaynakları olarak ortaya çıkmış demektir. Bu kaynağın belirli bir coğrafi alanlar içerisinde bulunmasına ise vatan denilmiştir.

Ancak siyasi güç olarak ortaya çıkması ve de örgütlenerek kendisinin kabul ettirmesi durumunda millet artık devlet aşamalarına gelmiş demektir. Değerli okuyucularım; haddim olmayarak size sizin bildiklerinizi yalnızca hatırlatmak için bu kez yaşanılan coğrafya açısına bakmak istedim. Ne var ki bu coğrafya tanımını akademisyenler iki grupta toplar;

1- Genel Coğrafya, (fiziki biyolojik ve beceri) 2-Bölgesel Coğrafya ya da Ülkeler Coğrafyası. Bu açılardan bakılıp onun üzerindeki eylemler arasındaki nedensellik bağlarını oluşturdular 20.yy.da. JEOPOLİTİK: Bir ülkenin genel politikasının coğrafi unsurlara göre planlaması biçimleridir. JEOSTRATEJİ: Jeopolitiğin ulusal çıkarlar doğrultusunda ancak stratejik planlara dönüştürülmesi biçimidir. Ancak bu stratejinin yönetilebilmesi için var olan millî güç bir ulusun ulusal hedeflerine ulaşmak için kullanılmak üzere mevcut siyasal, ekonomik, askerî ve sosyal kültürel konumların tümünü kapsar. Farold'a göre; bir devletin, diğer devletler karşısında arzu ettiği sonuçları elde etmesini sağlayacak imkan ve kabiliyetlerinin toplamıdır.

Millî kültürlerin özellikleri: 1-Yaratıcı, koruyucu ve yapıcıdır, 2- Milletlere kendisine özgü kişilik kazandıran ve onu zaman içinde diğer milletlerden ayıran soyut sonuçlar meydana getirenidir. 3-Millî kültür medeniyetin kaynağı ve yapıcı unsurudur. 4-Devamlı ve değişimi çok uzun zaman kesitlerinde meydana gelebilen yapıcı unsurlara sahiptir. 5- O diğer milletlerin de kültürlerini kabul eder ve onlarla sürekli diplomatik ticari ilişkiler kurar. 6-Millî kültür yok edilemez ama oluşturulan bu yeni şartlarda zayıflatılan çözülebilir de. 7- Bir başka açıdan bakıldığında Millî Kültür musikinin, edebiyatın, sanatın dahi toplumda siyasi, sosyal iktisadi kültürel ve teknolojik hayatın bireyler arasında hesaplayarak gelişmelerini de sağlar. Böylece kabul edilir ki bölgelerinde yaşayan bu halklar kendi milletlerinin geleceklerini hazırlayacak ve gençlerinde de gerekli olacak millî şuuru pekiştirmek zorunda olacaklardır.

Bu gelişmişliğe ulaşabilmiş milletler için aşağılık duygusuna rastlanamaz. Bunun çok açık örneğini, günümüzdeki

Orta Doğu'daki halkların millî kültür ve millet bilincinden yoksun da olunca böyle konumlarına açıkça baksak görebiliriz.

İşte özetlenecek olursa millî şuurun tamamlayıcısı olan millî kültür ya da eskiden kullanılan adı ile hars, milletler için vazgeçilemez duygulardır. Temelde asırlardır var olagelmiş bu mantık sonucu ortaya çıkan 'Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devlet yapısı içinde başlangıç dönemlerinde emperyalizme karşı da yürütülen millî hareketler sırasında ete kemiğe büründürülmüş sonuçlarıdır' demek tartışılır mı? O zaman hatırlayalım; Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünü unutup, siyasette öne çıkanların tekelindedir diye değiştirebilir misiniz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları