Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Zengin-fakir sarsılırken Varlık Vergisi

20. yüzyılın ilk çeyreğinde asırlardır süregelen son Osmanlı-Türk imparatorluk yaklaşık 10 yıl sürmüş dış savaşlar sonucunda, 1. Dünya Harbi bitince bölünmek, parçalanmak kulvarını yaşamışlardı.

Fakat yine aynı topraklardaki yaşayan Türk halkını elbirliği içinde iki yıl süren Kurtuluş Savaşı bitince Lozan sonrası 29 Ekim 1923''te bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.

Devletin savaşlar bittikten sonra asıl olanı halkın eğitimi, yaşamları için üretimleri, fabrikalaşma ile birlikte iç ve dış ticaret kulvarlarının oluşması ile onları uygulayacak DEVRİMLER dönemini başarıyla yaşadı.

Ancak bağımsız Türkiye devleti ülkesinin ve de halkını rahat yaşatabilmek için onların kültürlerini eğitimlerini, yüksek okullarını ve sanayileşmesinin temini için fabrikalar açmaya çalıştılar. Ekonominin halk adına düzenlemesinin tedbirlerini de alacaklardı.

Kurucu Lider Mustafa Kemal Atatürk Paşa ve de ekipleri, bütün bunları uygularken, olası Avrupa''daki aynen 1. Dünya Harbi''ndeki gibi kutuplaşmaların eğer İkinci Dünya Harbi''ne getireceğini de hissettiler. Bu durumda her hâlükârda bitmez harbin dışında almalıydı.

Ancak 1938 Kasım''da kurucu lider ölmüş, yerine 2. Cumhurbaşkanı İsmet Paşa getirilmişti. Beklendiği gibi 1939 Eylül''ünden itibaren dünya harbi resmen başlamış oldu. Bu şartlarda ülkemizin nüfus sayımı da 20 Ekim 1940''da yapıldığında 17.850.000 idi.

Aynen 30 yıl önce olduğu gibi şöyle ya da böyle siyasal şartlar yaratılıp birdenbire böylesine de çok büyük dünya harbinin içinde olabilirdik. O dönem Atatürk''ün hocası Mareşal Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanı''ydı.

Onun talimatı üzerine acilen yaklaşık 1 milyon gençlerimiz derhal orduya katıldılar. Neredeyse nüfusun onda biri artık işini gücünü bırakıp orduya katılmıştı. Tarımla uğraşan köylüler başta olmak üzere birçok yerlerde eksiklikler çoğalırken, yokluklar ve elbette ki üretim gittikçe azalırken, sıkıntılar öne çıktı.

Üstelik 1940''lara kadar Türkiye devletinin de ekonomik gelirleri, fabrikalar ithalat yapanlar ve de ticaretle uğraşanların bilinen sayıları vardı. Bunların birçoğu zaten Osmanlı''dan beri azınlık denilen Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ve ekalliyetlerin elindeydi.

Üstelik onların çoğunluğu alışılmış şekilde düzenli vergiden kaçmaktaydılar. İşte bu durumlarda dönemin tek parti rejiminde iktidar olan CHP''nin çok acil olarak ekonomik planlarının ciddi boyutlarda Meclis tarafından planlanmasını getirmekteydi.

Böylece de servet ve kazanç sahiplerinin ise zenginleşerek olağanüstü gelirler kazandıkları da fazla detay verilmeden bilinmekteydi. Böylece de artık Devlet olarak Varlık Vergisi kanunlarının çıkarılması gereğini öne çıkarmakta gecikmemiştir.

Bu durumda yapılan Meclis toplantılarında konu görüşülerek nihayet 11 Kasım 1942 tarihinde resmen kabul edilip uygulamaya konulmaktaydı. Aslında Varlık Vergisi kanunu sadece iktisadi değil, siyasi ve de kültürel bakımlardan da çok önemli sonuçları olan uygulama sistemidir.

Kanun esas olarak öncelikle ilgili kanunun hazırlanması, T. B. M. Meclisi''nce detayları anlatılıp kabul edilmesi sağlanmıştı. Resmiyetle birlikte hemen yayın organlarınca ilan ve desteklenmesi, kimlerin ne kadar vergi ödeyeceğinin tespiti için acilen kurulan Komisyonlarca çalışma biçimleri yazıldı.

Ancak bu komisyonun en fazla bir aylık bir süre içinde görevlendirilmesi asıldı.

İlan edilen tebliğ edilmiş süreler içinde vergisini ödemeyenlerin mallarına acilen hacizler yapıldı. İcra yoluyla satışlar yapılırken, vermekten kaçanlar ise mükelleflerin bilinen borçlarını "bedenen çalışarak ödemeleri" amacıyla Aşkale''de oluşturulan çalışma kampına gönderilmeleri gibi zorunlu süreçler vardı.

Diğer taraftan, II. Dünya Harbi başından itibaren devlet yönetimi, "denk bütçe, sağlam para" söylemine rağmen, artık sıkıntıda kalmış devletler (diğer sıkıntıdaki devletler gibi) masraflarını para basarak karşılama konuda da gittiği bilinmektedir.

(Ancak bu yöntem, genellikle olağan şahısların olduğu dönemlerde zorunlu yapılabilir. Oysa 16 aydır ülkemiz henüz savaş konumunda değil iken, devleti yöneten iktidarın sürekli karşılıksız para basarak iktidarlarını ayakta tutma yönetimini yapıyorlar)

İşte o yıllarda ise 1942 yılında İstanbul''da yayınlanan gazetelerde gayrimüslimlerin genellikle hırsızlık, karaborsacılık, soygunculuk ve vurgunculuk fiilleriyle ilişkilendirilen haberler çoğalmaktaydı da.

Bahis konusu Varlık Vergisi kanunu böyle bir dönemde Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından hazırlanan "ekonomik tedbirler paketi" içinde sunulmuştu. Meclisteki parti toplantısında söyledikleri şuydu:

"… Bu kanun bir Devrim kanunudur. Bize elbet ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasalarımıza egemen olan yabancı ve onlara destek edenleri ortadan kaldıracağız. Artık Türklerin ekonomik piyasasını Türklere vereceğiz."

Değerli okuyucularım ülkeler alabildiğine mali sıkıntıları yaşar hale geldiyse buna benzer acil yasalar çıkabilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları