Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Yeter Söz Milletindir 75 yıl sonra tarih tekrar mı

Bilinen yazılı dünya tarihinde milletlerin Devlet oluşumlarında aralarında oldukça değişik birebir yaşanmış olaylarla doludur. Ancak belli şu ya da bu şekildeki değişimler sonucu olaylar tarihin yaşanmış örnekleriyle doludur, kuşkusuz.

Başka milletler yerine gelin biz Ortaçağ dönemleri bizim kendi bin yıl öncemizden örnekleri de aynen alalım. Monarşi dönemlerinde Karahanlılar halkını yönetenlerinde yaşamış Yusuf Has Hacib:

"Köle yardımcı ve müşavir (danışman) bu defa hükümdarı da kötülüğe sevk ederler. Devleti idare edenler vazifelerini de yeteri kadar artık yerine de getiremezler. Bu takdirde Tanrı''nın kendilerinden hesap soracağını bilmelidirler…" der. (Ne yazık ki tam bin yıl sonra günümüzde de aynıdır.)

Değerli okuyucularım, evet daha önceki köşe yazılarımda dünya tarihinde en azından 24 asırlık bir geçkisi birebir yaşamış milletlerden olmuştuk. Yakın tarihte son imparatorluk olmuş Osmanlı-Türk Devleti''nin muhtelif sebeplerin sonucunda hiç beklenmedik bizim de 1. Dünya harbine girmiş ve yenilmiştik.

İşte 110 yıl önce yıkılmakta olan asırlardır, süregelmiş Türk milletinin, bu defa yine kendilerinin arasında kurdukları birliktelik ve Bağımsız ruhu ile birleşip yoktan yeni bir devletin tam yetkilerle Kurtuluş ve Kuruluş aşamalarını yaşadık.

Asırlardır arandığı gibi aralarından milleti için ölmeyi hiçe saymış ekipler ve liderler çıktı. Böylece kurtuluş ve kuruluşu hazırlayan ekiplerin de lider seçtikleri Osmanlı paşası Mustafa Kemal oldu.

Evet devletin yönetim biçiminde resmen Cumhuriyet kurulmuş, fakat halkın Osmanlı döneminden kalanların ise % 85 kadarı cahil olarak sadece Devletin adı ile ÜMMET konumundaydılar. İlk etapta zorunlu olan hukuksal düzen için 1924 Anayasası resmen çıkarıldı.

Devamında bu halkın uyandırılıp çağdaşlaşması için yeni yeni kurallar ve gelişimler de yapılacaktı. Tarihlerimizde sanırım bunlara DEVRİMLER dönemi de denilmiş ve o yıllarda çıkan kurallar günümüze kadar hem de tüm batılı ülkelerin benimsediği sistemlerdir.

Fakat benim köşe yazımızın başlığındaki çokta önemli bir gelişim yaşanmıştı adına YETER SÖZ MİLLETİNDİR tanımıyla halkın yeniden dirilişi yaşatılacaktı. O yıllarda çıkan Tan gazete sahibi Zekeriya Sertel gazetede yayınlanan köşe yazısında diyordu ki:

"Halk en mukaddes siyaset hakkını teşkil eden yeni bir siyaset rejimini kullanmaya henüz anlamışta değildir. Onların siyasi tecrübesini inkişaf (geliştirmek) içinde Demokrasi usullerini öğrenmesi gerekir."

İşte kısa satır başlarıyla yazılan tarihte Atatürk sonrası devam etmek olan Tek Partili rejim yaşatılmaktaydı. 1944 yılı da Reisicumhur İsmet İnönü''nün teklifiyle ilk kez Çok Partili Rejim onaylandı. Üstelik o yıllarda dört yıl yaşanmış II. Dünya savaşı da bitirilmiş ve dünya artık yeni bir uluslararası arayış içinde sürdürülmeye başlamıştı.

Bunun için öne çıkan Galip devletlerin savunmuş oldukları Emperyalizm ve Kapitalizm artık dünyaya da rahatça yaydırılmak durumundaydı artık. Nitekim 1947''den itibaren yeni bir yönteme girildi ki buna bizimde açık biçimde içinde yaşadığımız SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ denilecektir.

Dünyanın işte böylesine karmaşık yıllarında ise biz sanki çağ atlar gibi Çok Partili rejime de henüz halkımız tam hazır olmadan girivermiştik.

 

ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ YILLARI

Evet şeklen çok partili döneme geçiliyordu ama halkın yüzde çoğunluğu henüz böyle bir değişiminde ne anlamını ne de oluşumu henüz bilmemekteydi. Üstelik Devletin yönetiminde, halen bir kısmı Osmanlıdan da kalan bürokrat kadroların kurulda bulunmasıydı.

(Tarih tekrardır demiştim, gelin günümüzde de devletin kadrolarının hemen hemen aynen yönetimindeki parti yandaşlarının yerleştirilmiş olması değil mi?)

Üstelik çok partili rejime dönüşü hazırlayan CHP''nin milletvekilleriydi. Bunlar arasından dörtler denilen grup, 1945''te ayrılarak Demokrat Parti adı Kemal''in son dönemindeki Başbakan Celal Bayar, Refik Koraltan, Prof. Fuat Köprülü ve Adnan Menderes oldu.

Acilen devreye sokulan 1946 seçimlerinde de yeni yartı üyesi 15 milletvekili ile Mecliste de yer almışlardı. Fakat yeni yartının amacı, tam bir örgütleşmeler yaparak gelişmek ve doğrudan iktidar olma hedefleriydi. Nitekim Meclis kararıyla 1950 yılının 14 Mayıs günü genel seçim yapılacaktı.

Tam 73 yıl öncesindeki Türkiye şartlarında bugün gibi Partileri seçim için destekleyecek de olan gelişmiş gazeteler ve basın kurulları çok az sayılardaydı. Parti sermayedarlardan oldukça büyük parasal yardımlar alarak, yeni kurulmuş olan ve yıllar sonra adı Güzel Sanatlar Matbaası bugün bile tahmin edilemeyecek sayılarda YETER SÖZ MİLLETİNDİR afişlerinden bir milyon adet bastırıp vilayetlere ve kasabaları çabucak ulaştırıp duvarlara asılmıştı.

O yıllar ben henüz 10 yaşında bir çocukken de Eskişehir''de cadde ve sokaklarda oldukça çok sayılarda bu afişlerin yayılmasını birebir görenlerdenim. Evet rejimler oldukça başarıyla yaşanmış ve CHP''nin kaybedeceğini tahmin etmedikleri şekilde de Demokrat Parti çoğunlukla meclise girdi.

Kuvvay-ı Milliyecilerden olan Celal Bayar''ın Cumhurbaşkanı ve Refik Koraltan Meclis başkanı oldu. Heyecanlı Aydın milletvekili Adnan Menderes ise Başbakan olarak seçilmişlerdi. Evet bütün partiler ve aydınlar bu değişime karşı hem iyi hem de çok erken diye tanımlayanlar çıkmaktaydı.

İşte bu dönem, başlamış olan Soğuk Savaş yıllarını ABD ve İngilizlerin geniş çapta destek çalışmalarını başlatması ve Türkiye olarak 1959 yılı içinde ABD ile birtakım antlaşmalar yapılıyordu.

NATO''ya katılıp, Kore Savaşı''na katılmamız yaşanırken bu kez Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının da başlattıkları Devletçilik sisteminden acilen geriye atılıp POPİLİST SİSTEMİN içine girivermiş ve bu durum Emperyalizm ve Kapitalizm gereği olarak da Özel Sektör devletin kapılar tamamen açmış olmasıydı.

(Değerli okuyucularım, son 10 yıldır ülkemizde fabrikaların satılması, özel sektöre kapıların tamamen açılması sizce Yap-İşlet-Devret adıyla yeni bir ekonomik düzenin getirilmesi aynı değil midir?)

Bunun ötesinde yine bu dönemlerde Atatürk''ün halkı eğitmek için açmış olduğu Halk Evleri ve Köy Enstitüleri acilen kapatılıyordu. Dahası Atatürk döneminde kapatılan TARİKATLAR VE CEMAATLER''in ise demokratik yöntemlerle açılmaya başladığını hatırlıyoruz.

Madem çok partili rejimde Demokrasi ve de onların her türlü dil, din, fırka, gark gibi düşünceleri de serbest bırakılmalıydı, şeklende olsa.

Değerli okuyucularım başlangıçtan itibaren açık bir şekilde dünyanın örneklerini vermiş olduğum gibi sanki tarihin tekrarlarını yaşamaktayız. O zaman 73 yıl öncesi farklı bir şekilde halkın değişiminde de çok etkili biçimde kullanılan Yeter Söz Milletindir sloganını sanki yeniden çıkarmak zorunda mıyız, hani benim aklımdan geçtiğini, sanırım siz de anladınız…

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları