Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Yanlış bilinip bayrakta yapılan kuvay-ı milliye

Değerli okuyucularım, önceki köşe yazısında okuduğunuz gibi Rozet Atatürkçülüğü yapanların çoğunun aslında kurucu lider Gazi Mustafa Kemal''i gerçek yönleriyle bilmeyenler olduğu yönündeydi. Yine aynı şekilde, kutuplaştırılmış toplum içinde bu kez öne çıkıp kendilerine "Ben Kuvvacıyım…" diyenlerin aslında adı geçen Kuvayımilliye meselesinin neden ve nasıl oluştuğunu yüzde sekseni bilmiyor.

Gelin bunu hiç uzatmayalım ve Mustafa Kemal''e soralım:

"… Milli emeller, milli irade yalnızca bir şahsın düşüncesinden değil, bütünüyle birlikte var olan şu millet fertlerinin arzuları ve emelleridir…" der.

Tarihlerimizde 620 yıl Osmanlı Türk İmparatorluğu vardı. Bilinen şekilde 8 yıl süresince devam da etmiş ülkeler-devletler ile savaşların sonucunda tam olarak 1. Dünya harbi sonucu yenik sayılmıştı.

Peki bu kez yıkılmakta, işgal edilmeye başlanılmış bir ülkenin halkları olarak (aynen Suriye-Irak''ta gibi) sadece bakıp ülkelerini bırakıp kaçacaklar mıydı? Hayır gelin bunu sizlere Dr. Taner Tatar kitabında desin:

"… Töre ulu bir çınar olan Devleti ayakta tutar. Onu heybetli kılan ve güçlü yapan da işte bu köktür. İşte bu kök ne kadar derinlere dalmışsa, bu ulu çınar o kadar dayanıklı ve de heybetli olur…" der, doğru.

İşte köşe yazımızın konusu, en azından 150 yıl öncesine bakılmadan, doğru belgeler ışığını anlamadan şeklen görünüşte elinde bıçak, kama, kılıç, tüfekleriyle iniveren, kıyafetleri düzensiz bir takım eski tanımı ile eşkıya çetelerinin çıkışına Kuvayımilliye demişlerdir, hem de hiçbir tarifi olmaksızın.

İsterseniz, bu konunun aslını sizlere sadece ben birkaç tanımlarıyla anlatmış olmayayım. Onu çok açık biçimde tanımlayan birisi var. Rus-Osmanlı Balkan savaşı sırasında Rus ordularının başkomutanı Mareşal Charnayev, harpten sonra yazdığı anılarında der:

"… Burada hiç yoktan ordular kurmak mümkündür, hatta onları ölüme doğru sürmekte çok kolaydır. Ancak komutanları olarak ben bu işlerden ve onlardan çok istifade ettim… Fakat yarattığım orduları sendeleten ve oldukça etkili bir engel de vardı.

Türklerin yapışan hatıraları… İşte ben savaşlarda hemen her yürekte bu korkuları çok sezmiştim. Bu sebeple yalnızca karşılaştığınız Türkleri değil onların bilinmekte olan tarihlerini yenmek gerekir."

Evet değerli okuyucularım işte biz ne yazıktır ki şimdiye kadar Hıristiyan devletlerin bizden çok daha iyi bildikleri bu ruhu, halk olarak halen bile anlamış değiliz. Onun için insanlar kendilerine ve kendi düşünce, görüşlerine göre varsayımlı tarih yazdılar.

Şimdi gelin kendimize 110 yıl öncesinde açıkça yaşanmış olan Kuvayımilliye için sebep sonuç neydi, diyerek bakmaya çalışalım, sırasıyla belgelerle hemde.

KUVAYI MİLLİYE''Yİ DOĞURAN ŞARTLAR

Mondros sonrası 1919''lara girilirken, 1920 baharına kadar Ankara meselesine gelmeden önceleri neydi? Biga, Gönen, Karmasti ve dahi Bandırma''da çıkıveren Anzavur meselesi.

Öte yandan İzmir, Adapazarı, Düzce, Bolu ve Gerede, Mudurnu, Beypazarı ve Nallıhan bölgelerinde Düzce-Bolu ayaklanmaları başlatılmıştı. Aslında sanıldığı gibi mesele, yanlış anlatılan şekildeki yedi düvel gavurlar düşmanlar bize saldırdı, değildir. Elbetteki bütün bunların ötesinde, giderek galip devletlerin kısım kısım Anadolu''ya girişleri yaşanır olmuştu, fakat halk arasındaki yayılan düşüncelerinde deniliyordu ki, düşman vurur, dost kurur ve de bu sebeplerle köy ve kasabalarda dinlenmeden her bir şekilde haraç almaya başlamışlardır deniyordu.

PADİŞAH DIŞINDA DEVLETİ YÖNETEN

SADRAZAM DAMAT FERİT

Adı geçen Damat Ferit Paşa aslen asker kökenli değildir, Sultan Abdülmecid döneminde Paris konferansından sonra 1857''de çıkarılan Kararnamede şöyle denir:

"Devletin dış işlerinde hizmet veren Hariciye memuran takımı lisan bilip, 15 yıl hizmet etmişler ise, rütbece paşa ve vezir seviyesinde sayılırlar." İşte gerçek şudur ki, Tanzimat devamında Meşrutiyet dönemlerinde de öne çıkan paşalar aynen böyleydi. Hiç askerlik yapmamış üstelik Sultan Abdülmecidin büyük kızlarından olan Mediha Sultan''ın üçüncü kocasıydı. Sultan Vahidettin''in eniştesiydi, damadı değil.

4 Mart 1919''da tayin edilmiş, ancak 15 Mayıs 1919''da istifa ettirilmiştir. 1853''te İstanbul''da doğmuş Arnavut olup, babasının hariciyedeki varolan etkili nüfusu ile tahsil edip kendisi (bahriye muhtasarıydı) Paris, Berlin, Petersburg, Londra''da büyükelçi hizmetinde iken birkaç lisan bilen birisiydi.

Devlet hizmeti ve Bab-ı Ali''de oldukça etkindi. Üstelik III. Meşrutiyet ilanı sırasında bu kez kendisi şeklen aynı fikirde olsalarda öne çıkan İttihatçı gurupların menfaati için aralarına kolay katılmıştı. Fakat I. Dünya harbinin sonları yaklaşırken, Damat Ferit ittihatçılar için bütün yandaşlık fikirlerini değiştirmeye başlamıştır.

Rivayete göre Ferit Paşa, Mondros sonrası bu kez padişahın, aslında İngiltere kralının baba dostu olduğunu yaydırıyordu, hiçbir alakası dahi olmadan. Eğer İtilaf Devletleri temsilcilerine de kendisi memnun ettirirse, çok büyük çıkarlar sağlayacağı açıktı.

İlk sadareti oldukça kısa sürmüştü, İstanbul işgali döneminde İngiliz ve Fransızlar çok yakın ilişkiler kurup onları rahatlatmak için uğraşmıştır. Bütün bunların ötesinde nihayet dördüncü kez  ikna edilip Osmanlıda Sadrazam olmuştu, 5 Nisan 1920.

Göreve gelir gelmez bilhassa Anadolu''daki çokta etkili hale gelen Kuvayımilliye isyanlarınında İngilizlere yandaş olmak için engelleme görevi aldı. Üstelik daha önce padişah Meclisi fesih ettiğinden hiç kimseye sormadan 11 Nisan 1920 günü bunun için engelleyici iyi bir planlama başlamıştır.

Üstelik başkent İstanbul''un önceleri kısmen işgali yaşanırken, bu sefer gizli ya da açık birçok adla çıkmış bazıları düşman yandaşı, bazıları düşmanlara karşıt cemiyetler, dernekler kurulmaktaydı. Kürt Teali Cemiyeti bunun dışında Konya taraflarında şeklen İstanbul''dan yönetilen Teal-i İslam Cemiyeti ve bunun dışında girişimler başlatan Hürriyet ve İtilaf Fırkası (partisi) Mukadderatı Muhafaza Cemiyeti, Kızıl Hançer Cemiyeti, Tarihi Salah Cemiyeti, Saltanatı Koruma Cemiyeti ile bir de öne çıkmak içinde çoğalan Halas-ı Vatan Cemiyeti mevcuttu.

Bütün bu karışık durumları kısmende olsa iyi takip eden İtilaf Devletlerine yandaş olan Damat Ferit Paşanın bizzat devreye girişi başlayacaktır. Ordudaki önemli paşaları kullanması çok kolay oluyordu artık. Süleyman Paşa yeni kurulmakta olan ekibin başına getirilmişti. Adına Kuvayı İnzibatiye denilmekte olup bu sebeple gerekli silahlar ve parasal yardımlarda çoktan bir şekilde İstanbul''daki İngilizlerden alındı. Tek amaçları ve hedefleri vardı ne yapıp edip bu kez Anadolu''da halkın içinden çıkmış adına Kuvayımilliye denilen isyancı gurupların ele geçirilip imha edilmesi olacaktır. Damat Ferit''le birlikte İngiliz Amiral Robeck tarafından hazırlanan planlara göre açıkça yazılanlar şuydu: "Ulusal kuvvetlere karşı hazırlanacak olan bu kuvvetlerin askeri malzemeleri, silahları ve her tür malzemeleri için parasal yardım bile yapılacaktır. Böylece bizler Osmanlı hükümet yetkilileri olarak var olan devlet hizmetindeki kurumları rahatlıkla çok iyi organize etmek zorundasınız, yardım, destek için."

İKİNCİ BÜYÜK DESTEK ŞEYHÜLİSLAM DÜRRİZADE

Devletin kurumlarında en etkili talimat sözde padişahın bilgisi dahilinde dinen şeyhülislam tarafından fetvası çıkarılmışsa kolay olurdu. (Bugün devleti yöneten siyasetçilerin dinsel destek adına da Diyanet İşleri Başkanı''nı kullandıkları gibi)

Meclisi Mebusan''ın son döneminde Osmanlı''da fikren katılmış olan Şeyhülislamlar, Haydarzade İbrahim efendi ile görev almıştı. Ancak 2 Nisan 1919''da istifa ederek görevinden ayrılmıştı. Yine de bu kez Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından Şeyhülislam tayin edilen (5 Nisan 1919) Dürrizade Abdullah o dinsel fetvayı çıkarmıştır.

Devam edecek...      

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları