Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Ülkemizde kuşku ile korkular ve değişim diyenler varsa mesele var mıdır? diye kendimize soralım

Kabul edilmelidir ki, Milli emeller, milli iradeler yalnızca bir şahsın düşüncesiyle değil, bütünüyle birlikte millet fertlerinin arzuları ve kıvançla sahip oldukları emelleridir. Gerçekte bu halkın birliktelik kurabilmesi mantığı da henüz tam olarak yoksa, milletimiz yine bu halkın içinden de çıkacaktır. Kendi kimliğini, kendi kişiliğini ve varolan Dil'ini, Din'ini, vatan sevgisini hiçbir zaman kaybetmemiş milletleri yeniden yaratmak olmaz.

Bunu en iyi tanımlayan yakın dostum Prof. Dr. Mustafa Erkal diyordu ki:

"… Milletleşme olmadan, Demokrasi de olmaz. Ve hatta yaratılamaz. Nitekim, zemin ve bodrumu olmayan binanın üs katları hiç olmaz… Demokratik bir Devlet ile Milli Devlet hiçbir zaman çelişmezler, birbirini de her durumda tamamlarlar…" diyordu.

Kitleler bir dereceye kadar uyuyan insana benzerler. Uykuda muhakeme kabiliyeti durduğundan zihinlerinde bir takım hayallerin yerleşmesi de kolay değildir. Ki eğer bu birey halen cahiliye mantığında çaresizlik içindeyse, bu kez Devleti de yönetenlerin kendi çıkarları için, onların en zayıf karnı olan İnançlarını rahatça kullanırlar.

Eğer ülkemizde tarihin en büyük ve son Türk imparatorluğu olan Osmanlıların yıkılışındaki hep bilinen temel sebeplerin birisi de işte buydu. Kabul edilmiştir ki Dünya tarihi sadece milletlerin var olan kronolojik sıralamadaki olayların akışlarını birebir yaşayan halk kitleleri olmuştur.

Anlaşılmalıdır ki, kendi geçmişlerini bilmeyen veya önemsemeyen tek bir toplum veya millet fert olarak kendi toplumuna yeni bir yol vermek zorunda olduğunu anlayamaz ise kötüye gidiş vardır. Özetlenecek olursa, milletlerin yapıtaşı bilinmeden, Milliyetçilik kavramını da ne olduğunu anlamazlar.

Ancak anlaşılmalıdır ki, genel temellere dayalı hatlarıyla bakacak olursak, asırlardır süregelen kitlelerin Dil, Din, Diletani toplumsal ideallerdir. Çünkü Milli birlik açısından çok önemli olan Milli Dil elbette ki Milli Kültür bağlantısı temelidir.

DİLET BİRLİĞİ ise, buna temel açılardan bakınca karşımıza "Ülkü ya da İdeal birliği" denilmiştir. Anlaşılacaktır ki böylece Millet bireylerinin aynı iradaye sahip olması, yani Siyasi, ahlaki ve Kültürel ayanlar da görüş birliği içinde olması esastır.

Dünya tarihinde millet ve devlet olmuş muhtelif halkların Devletin yapılanmasında eğer şu yada bu şekilde sarsılmalar varsa, örnekleri çoktur. Örneğin gelin asırlar önceki Türk tarihinde önemli sayılan Liderlerden Timur han derdi ki:

"… Milletin dertlerine derman olmuş halkların Devlet yapılanmasında zayıfları korumak yoksullar zalimlerin zulmüne bırakmayınız… Adalet ve iyilikte etmek düsturunuz ve rehberiniz olmalıdır.

Üstelik aranıza NİFAK tohumlarının eklenmesine engellemek için çok da dikkatli olunuz" der.

Değerli okuyucularım, tarih bütün milletlerin dediği gibi tekrardır. Bunun için başkalarında da değişkendi tarihimizden, devlet yönetimine tam olarak görev için gelen siyasetçilerin öğrenmek ve anlamak gibi bir niyetleri şimdilerde yoktur.

Millet olarak 15 asırdır sahiplenmiş olduğumuz İSLAMİYET'in temelindeki kurallarına bakın Cenabı Allah adına son peygamberimiz Hz. Muhammed'in açık sözleri vardır, der ki:

"… Ölüm gelmeden önce hayatın… Hastalanmadan sağlığın, Fakirleşmeden maddi varlığın, İhtiyarlamadan önce gençliğin ve de meşguliyetten de önce boşa vakitlerinizin kıymetini biliniz…"

Ne yazıktır ki bu gerçek olduğun dine inanan insanların çok iyi bilmesi gerekirken, devletimizi yönetme dürtüsüyle soyunmuş siyasetçilerin kendi çıkarlarına ters düştükleri için unutturdular.

Anlaşılacaktır ki, güneş doruktan, çınarların ardından doğmadan önce, haberci ışıklarını gönderirken kararlığın siyahı değişmektedir. Eğer biz Kurucu lider M. Kemal'in çeşitli zamanlarda söylendiği bir bütün halinde sözlerini yerleştirmez isek O'nun bu defa da parçalanması olacaktır.

Dünya devletler kulvarında ya da Siyaset Jeopolitiği çok iyi bilinip kabul edilebilmiş gerçek nedense bizim sonradan olma siyasetçilerin hiçbir mantıkla, okuyup öğrenmedikleri konumlara gelmiştir.

Eğer bu siyasetçiler İslamiyete 15 asır öncesi %90 cahiliye mantıkla baktıklarında öncelikli söz:

"… Hükmün Allah'a özgü olmadığını, halkın da seçimle gelen Meclis tarafından resmen kabul edilmiş olmasının esas olduğunu, kendi çıkarlarına ters düştüğü için anlamak istemediler."

İşte meseleye bu mantıkla bakanlara göre bu kez bireyler arasında "dinsel karşıtlık"ta denilecek bir değişim ve gruplaşmalar olağan hale getirilmiş oldur. Oysa kabul edilmelidir ki "Din varolan kültür içine doğar ve geldiği kültürün formlarını taşır ve de o kültürün içinde varolan konuşma diliyle hitap eder.

100 yıl önce yıkılmak üzere olan bir millet içinde yenilenmeler yapılacaksa, öndeki Ziya Gökalp:

"… Bir ülke ki camisinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar namazdaki manasını duanın, Bir ülke ki minberinde Türkçe Kur'an okunur, Büyük küçük herkes bilir, buyruğunu Hüda'nın, Ey Türk oğlu işte senin orasıdır Vatan'ın"

Diyen aydınların el birliği ve istendiğinde ölümü hiçe sayan kitle el bütünlük şuuruyla da kurulmuş, dünyanın kabul ettiği Türkiye Cumhuriyeti devletin halen devam eden halkları değil miyiz?

Eğer tamamiyle, rahatlaşan serbest ekonomi ve atasal törelerin tamamen unutturulup, insanlarda Ahlak ve karşılıklı sevgi yozlaştırılmış,  bu kez kitlesel meseleler içinden çıkılamaz hale gelir. Hele halkın yüzde 20'sini açık biçimde cahiliye oluşum içinde bulursa siyasetçiler bunun içinde en kolay yol olan onların yumuşak karnı inanç'tan yararlanma yoluna girirler, kolaylıkla.

Bireysel çıkarların, grupsal olarak daha da kolay kullanılır hale gelindiğinde devleti yönetmek görevini yüklenen siyasetçilerde İyi Ahlak yoktur. Böylece açılan kapının tabelasında "Dini Siyasallaştırma" yöntemlerinin verildiği sınıflar vardır.

Hele bunun yapılacağı örneğini arayan yönlendirici gruplar hemen eski Osmanlı tarihinden yaşanmış örnekleri öne çıkarırlar. Buna o yıllarda "Mezhep, Cemaat ya da Tarikatlar" deniliyordu.

Aslına bakılırsa İslam bilgi ve ufkunun alanı açan inançlara karakter sağlamlığını kazandıran bir tür değerler sistemidir. Bu açıdan Din, Diyanet ve ahlaki kavramlar yüzyıllar öncesinden öne çıkanların Fetvaları ile yönlendirilirdi. Fakat günümüzde Laiklik varsa, bunu siyasette kullanmak da olmaz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları