Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Toplum yozlaşmasındaki milletimiz ne durumda…

Değerli okuyucularım, Farsça ya da Osmanlıca olarak bilinen "Hal-i Pür Melalimiz"in anlamı da basitçe "acınacak halimiz" demektir, aynen günümüzde birebir yaşadığımız gibi.

Peki neden nasıl bu hale gelmiştik ya da bizim ülkemiz, sanki Uganda, Meksika, Tunus vb. gibi yeni kurulmuş bir devlet olarak mı çıkmıştık ortaya? Batılı bilimsel tarihçilere göre hiçbir zamanda böyle olmamıştır.

Ama bizlere anlatılan tarihlerimizde bizlerin asırlardır varolan köklerimizden değil, sanki yeniden biraraya gelip çıkmış halklar, milletler olarak da sunarlarken, sadece "Kes, Kopyala, Yapıştır"la geçmişimiz anlatılıp bizlere tarih olarak sunuluvermişti.

Değerli okuyucularım, benim üçüncü yılımı da geçirmekte olduğum gazetenizdeki köşe yazılarımda bütün bunları yeri geldikçe satır satır yazmıştım. Hatırlayacağınız gibi rahmetli dostum, arkadaşım Uğur Mumcu, bu gerçeği yıllar önce şöyle kısaltır:

"Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunamaz…"

Ne yazıktır ki kendilerini aydın sayan hemen herkesin belki yüzde doksanı araştırıp fikir sahibi de olamadan kendilerince yorum ve sonuçlar üretmeye çabucak katıldı.

Ve de bizler belki de NUH''un Gemisi gibi hemen her şeyi algılayıp günümüzü gün etmekten ibaretmiş gibi saymayı belki de saflıkla kabullenecekmişiz. Fakat elimizde yeteri kadar patlamayan silahlarla girilen savaşlarda, sanki körlere filleri anlatmaya çalışırken farketmeseniz de başınızda sallanan bir Demokrasi ve hürriyet kılıcını hemen hiç anlamamıştı.

Gelin nasıl medeniyete ulaşmış olduğunu halen bile pek anlamadığımız Batılı Hristiyan kökenli Devletlerin nasıl kendilerini yenilediklerine açık belgeleriyle bakarsak birçok şeyleri görürüz.

Aslına bakılırsa onların ancak bizlerin belki bugün içinde bulunduğumuz çaresizlik yahut yozlaşma etkileşimlerini daha 15. Yüzyıla girerken görmüşlerdi. Bilindiği gibi üç asır geçtikten sonra başlattıkları Rönesans ve Reform hareketleri ile asıl meselelerinin ne olduğunu iyi tespit edip, kitleler halinde silkinmişlerdi.

Batı Avrupa ve Amerika kıtasındaki Hristiyan kökenli halklar yeni bir fikirsel silkiniş yaşarken, asılların, Hürriyet, Milliyet ve de Milliyetçilik mantıklarının yerleşmesini sağladılar. (1789)

Böylece kendilerine gelir imkanları sağlayan sömürgecilik mantığıyla kazanılan şuursuz paraları sanayileşmeye ve aydınlanmaya akıttıkları yaşanmış bir 19 yüzyılı geçirerek medeniyeti yakaladılar.

Kitlesel olarak yenilenme ve devletleşmenin asıllarında öne çıkan aydınların hakları ikazda edebilmek için çok etkili sözler söylemekteydiler 19. Yüzyıl başlarında Alman ünlü düşünür Von Goethe der ki:

"… Para yitirdin, hiçbir şey yitirmedin, çalışır gene kazanırsın… Onur yitirdin, umut yitirirdin, her şeyi yitirdin, keşke doğmaz olaydın…"

Evet aradan iki asır geçtikten sonra 21. Yüzyılda hep birlikte ulu-orta yozlaşarak yaşadığımız ülkemizde artık insanlar, toplumlar, ekonomik çıkarlar ve kitlesel olur-olmaz değişikliklerin içinde hem de nasıl hiç beklemeden alabora olduğumuz için önümüzde bütün çıplaklığıyla akla hayale bile gelemeyecek terör hareketleri yetmez gibi büyük depremlerle beraber tamamen felaketin içinde buluverdik kendimizi…

Peki gelin kendimize ya da yıkılıştan sonra da hep birlikte nasıl kurulduğumuz dönemlerimize açık şekilleriyle bakalım, çok şeyleri görebiliriz, elbet.

Bilindiği gibi büyük Kurtuluş savaşı bitirilip Dumlupınar zaferinden sonra 2 Ekim 1922''de büyük kurucu lider Gazi Mustafa Kemal neyi öncelikli saydı?

"… Çocuklarımıza ve geleceğimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun esasta şunlara bakalım: 1- Milletine… 2- Türkiye Devletine… 3- Ve de Türkiye Büyük Millet Meclisi''ne düşman olanlarla mücadele etmek gereğini bilmeliyiz…

Eğer fertleri bu mücadele sebepleri ve araçlarıyla mücehhez (tamamlamış) olmayan Milletlerin de hiçbir şekilde bağımsız yaşama hakları da yoktur. O halde asıl olan şey; Dil, Din, Atasal töreleriyle ve de Millî şuuru içeren vatan sevgileriyle kendimize dönmektir.

Üstelik tamamen yanlış biçimlerde sadece öne çıkarılan ATATÜRKÇÜLÜK mantığıyla büyük kurucular önündeki lideri varsayımlı destanlarla anlatmaya çalışır olmak sadece halkı kutuplaştırmalarıdır.

Üstelik bu büyük lider Atatürk kendisi için "… Ben hiçbir dogma bırakmıyorum… Benim manevi mirasım sadece bilim ve akıldır…" demişti. Peki şimdi ülkemizi yöneten sözde siyasetçiler bunun neresini açıklarlar, eğer bilime hevesleri yoksa ve de akıl mantığını sadece "selamünaleyküm"den ibaret saymaya yönelmişlerse tehlike oldukça büyüktür de.

20. yüzyılda tartışılmaz liderlerden sayılan büyük Mustafa Kemal Atatürk''ün ulusal birlik ve ulusal egemenlik ilkeleri, yaşayagelmiş Osmanlı-Türk İmparatorluğu devletinin çok uluslu, çok dinli, çok etnikli ve çok mezhepli yapısından zorda olsa kurtulunmuştu.

Böylece de kısa zaman içinde Demokratik, Laik, modern bir ulus ve devlet çıkarılmasının temel dayanaklarını başlatmış olduğu devrimleriyle yapmıştı. Ancak henüz hazır olmadan birdenbire çok partili döneme 1946''dan itibaren girilince, gelişmelerin de sonucunda 1950 seçimlerinde yeni kurulmuş Demokrat Parti iktidar olup iktidarı eline almışlardı.

Daha önceki yazılarımda detaylarını söylediğim biri Soğuk Savaş dönemi ile birlikte hemen her şeyin kapıları açılıverilmişti. Yasaklanmış tarikatların serbest olarak bırakılması gibi, (Recep Tayyip Erdoğan bunun için en büyük başbakan olarak Menderes''i görmesinin nedeni asıl budur).

Belki de günümüzde iktidar olanların asıl olan ülkemizin geleceği için düşündüklerini ne yazıktır ki halen bile pek bilmiyoruz. Eğer dünyada örnekleri görüldüğü gibi Millî Din''i ve ahlaki değerlerin milletleri ve bağımlı oldukları devletlerini ayakta tutan temel ve özdeğerleri değersiz hale getirmek.

Bu sebeple kullandıkları kendilerinin yandaş olmuş insanları etkisizleştirmek için asıl olan ve sahiplendikleri parasal imkanlarını rahatlıkla öne çıkarıp kolaylıkla kandırma mantığını kullanırlar.

Eğer öne sürdükleri kavramlar halkın bilincine ustaca ulaştırabilirse, zamanla zihinlerine bile müdahale geldiğinde, farkına varmaları artık insanlar hemen hemen imkansızlaşmaya da başlar.

Bir yandan süslü kurdeleler gibi zengin hatta sözde din adına çağdaşlaşmalar adına kavramlar ise onların en yaygın oldukları camilerde rahat biçimde kullanılmaya başlayabilir. (Belki de olur...)

Dünyadan örnekler alınacak olursa Parlamento ve meclisleri kullanarak tek liderin yönetimine girmiş Almanya''da Adolf Hitler dönemlerindeki gibi halk seçtiği meclisi kullanarak, onları kandırmak, eğer bu yeterli değilse, onları çok kolay biçimde KORKUTMAK mantığıyla düşünülen hedefe kolaylıkla gidebilirler.

Değerli okuyucularım ben sizin bildiğinizi ya da hissettiğinizi hiç yazmadım, siz gelenlerin en açık örneğini yaşanılmış 11 ilimizdeki depremler dönemi açıkça görmektesiniz, gerisi lafugüzahtır.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları