Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Ölümler pahasına gelen İkinci 50 Yıl-Cumhuriyet

Değerli okuyucularım, geçen haftaki iki bölümlü köşe yazımda asırlardır süregelmiş Türk milletinin gerçekte ve de ''kes-kopyala-yapıştır''dan uzak gerçeklerini okudunuz. Artık ilk 50 yılın sonucunda kitlesel değişim ve de huzurlar olacaktı, olmalıydı da…

Onlar, kurucular, esasen Meşrutiyet döneminin devamında eğitimler almış başarılı üst düzey aydınlar olarak çıkanlardı. 1923''ten itibaren asırlardır süregelen Osmanlı-Türk İmparatorluğu devletinin yerine kurulmuş olan yeni devletin kurucu liderini yıllar sonra UNESCO şöyle yazmıştı:

"… Mustafa Kemal Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği ve barış yolunda çaba göstermiş, gelecek kuşaklar için örnek olacaktır. Eğitim, bilim ve kültür alanında uygulamayla tanınan olağanüstü bir devrimci."

Tarihlerimizde daha çok hamaset ve kahramanlıklar dolu anlatımlarla şimdiye kadar yazılmış birçok yakın tarih kitaplarında okudunuz. Benim tekrar etmeme gerek yok, ancak Osmanlı İmparatorluğu devletinin son dönemlerini üst düzey birebir bilenler olarak ortaya çıkıp ölümü hiçe sayan aşamalar sonucu Mondros sonrası önce Kurtuluşu, sonra Kuruluşu hazırlayan ekiplerdir onlar.

Artık yapılacak olan şey eğer mevcut olan Anadolu''da çoğunluklu Türk asıllı halkların, eğer eğitimleri de eksik ve kurumların ne olduğunu dahi bilmiyorlarsa o zaman yapılacak tek hedef TÜRK İNKILAPLARI başlatılacak ve öyle de olmuştur.

Kabul edilmelidir ki "Bilginin olmadığı yerde yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder" derlerdi. O zaman gelin sizin zaten çoğunlukla bildiğiniz ve okullarda "İnkılap Tarihi" adlı kısaltılmış ders kitapları var ise de, biz sadece satır başlarını yazalım.

1- Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)

2- Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

3- Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)

4- İlk Anayasalar ve değişimleri (20 Ocak 1924)

- Teşkilat-ı Esasiye kanunu (Kanuni Esasi kısmen)

- Teşkilat-ı Esasiye kanunu (Anayasa) 1924

5- Cumhuriyet devrinde ilk siyasi partiler

a) Ordunun tamamen siyasetten ayrılması

b) Terakki Perver Fırkası (Partisi)

c) Şeyh Sait isyanları, İzmir suikastı

d) Menemen olayları (23 Aralık 1930)

6- Hukuk inkılabı (1922-25 aşamaları)

7- Eğitim ve kültür alanında inkılaplar (yenilik)

- Tevhid-i Tedrisat kanunu - Üniversite reformu,

- Harf İnkılabı

- Tarih, Dil ve Güzel Sanatlar

8- Toplumsal alanlardaki düzenlemeler

- Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması

- Kıyafet inkılabı,

- Soyadı kanununun kabulü

- Türk-Kadın haklarının gelişmesi

9- Ekonomik alanlardaki atılımlar

- İlk yıllarda uygulanan kalkınma politikası

- Ekonomide kalkınma için Devletçilik planı

- Tarım kesiminde düzenleme, gelişmeler

- Ulaştırma, yollar, trenler meselesi

- Atatürk döneminde Ekonomi politika

10- Türk Dış Politikası, temel ilkeler, hedefler

- Lozan barışından sonra Avrupa ülkeleriyle Türkiye''nin dış ilişkileri, sivil, askeri

- Türkiye''nin Milletler Cemiyeti''ne girişi

- Balkan Antlaşması (1934)

- Boğazlar sorunu ve Montrö Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)

- Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)

- Hatay sorunu ve vatana katılması (23 Temmuz 1939)

Özetlenecek olursa bu aşamalar, kurucular kadrosuyla birlikte ve lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk''ün yaşadığı yılların içini kapsamaktaydı. Buna tam anlamıyla, kabul edilen şekliyle DEVRİMLER DÖNEMİ denilmiştir, bu da artık yıkılışın sonunda yeniden doğan Türk milletinin tarihlerde 16. devletiydi Cumhuriyet.

 

CUMHURİYET ÇINARI''NIN

SAPMALARI (1942-1972)

 

Çiçero der ki: "… İnsanlar her şeyi farklı gözlerler, farklı düşüncelerle görürler. Düşüncelere de ayrılıkların da gerçek sebepleri budur…"

Tanıma göre yıkılmakta olan asırların getirdiği Türk kavmine yeniden silkinişi getiriyordu sanki işte o zaman kitlesel olarak birliktelik şuurunu da kolaylıkla benimseyivermiştik. İşte buna da Batılı araştırmacılar, o dönemlerde KEMALİZM DOKTRİNİ dedi.

Aslında Kemalist devrim sömürge ya da yarı sömürge olarak kaymakta olan büyük devletlerin egemenliği altına sokuluvermiş dünya ulusları artık bahsedilen "Emperyalizmin yenilebileceğini" de göstermiştir. Böylece Kemalizm, 20. Yüzyıl Emperyalizm çağında Ulusal bağımsızlığını hem de onların hiç beklemedikleri şekillerde üstelik yoksul kalmış bir ulus, bu kez hedeflendiği gibi de ekonomiye ve sosyal gelişime dayanan gerçek kuruluş kuramını oturtan grup olarak gelmişlerdi.

Büyük Lider ölünce ardından kuşkusuz, en azından aydınlar ve bürokratlar arasında da oldukça farklı etkin fikirsel sarsıntılar da olacaktı. Üstelik hemen bütün dünya devletlerinde olduğu gibi Türkiye''de de kuşkusuz bunlar oldu. Bu ise hem yönetsel ve hem de siyasal sapmalarında yeni kapı aralıklarını getirmesi doğaldır.

Daha 2. Dünya Harbi''nin geleceğinin hissedildiği kısa yıllarda öne çıkan liderler arasında Rus Lideri Josef Stalin''in bile Mustafa Kemal''e karşı dikkatli olduğu da, ölünceye kadar oldukça açıktır.

Kurucu büyük lider ülkenin gelecekteki aydınları ve gençlerin yetişmesinde çok titizdi. "… Eski adetler bilgisizliği devam ettirmeye ve iktidarda kendi devamları için öncelikli görürlerdi. Böylece bir memlekette yoz kalmış cehaleti süratle ortadan da kaldırmak lazımdır, başka kurtuluş yolumuz yoktur"

(Evet, tam 90 yıl önce söylenip hissedilen bu tepkiye yazık bugün Türkiye''yi yöneten sözde Siyasal İslamcı iktidarların hemen hiç istemedikleri karşıt hedeflerdir.)

 

KÖY ENSTİTÜLERİYLE UYANIŞLAR

 

Atatürk dönemi fikirsel olarak zemini kurulan bu akım Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Refik Saydam''ın girişimiyle 27 Nisan''daki çıkan kanunla kurulmuş oldu. Bunun temeli hem şimdiye kadar cahil bırakmış ve de cahilliğe itilmiş köylü halkın doğrudan kendisini ve de onların çocuklarını hem aydınlatma ve hem de kendilerinin yaşamında meslek sahibi olmasının temelleriydi.

40 bin kadar köyün 4400''ünde bu okulların peş peşe açılmasında eğitici öğretmenler ile meslek eğitim hocalarının hem iş bulması ve hem de halkın kitlesel olarak bütünleşmesini hazırlayacak modern çağdaş uygulamalardı bunlar:

Zengin-fakir sarsılırken, çıkarılan Varlık Vergisi kanunu girişimi, Osmanlı tarihinden beri ilk kez çıkarılmıştı. Özellikle bir ay önce detaylarıyla yazmış olduğum gibi, 11 Kasım 1942''de Meclisten çıkarılmıştı. Bundaki asıl sebep oldukça az sayılardaki gelir vergilerinin azlığına mukabil, ticareti, sanayii ve dış ticareti elinde bulundurup vergi vermeyen ekalliyetler içinde.

Aslında bu kanun bir devrim kanunudur. Bize elbette, ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak açık bir fırsatın karşısındaydı. Artık Türklerin ekonomik piyasası tamamen Türklere verilmiş olacaktı.

POPÜLİZM''in Türkiye''de temelleri atılıyordu. Bu sıkça kullanılan fakat açıklıkla tanımlanamayan güç bir kavramdır. Güçlük ise kavramın farklı dönem ve de var olan topluluklarda, ortaya çıkan farklı düşünce, grup ve politikalara dayalı siyasal ideolojiler, politikalardır.

Üstelik bu kavram tek bir grubun ya da sınıfın ideolojisi olmadığı gibi çok değişik, çıkarcı gruplar ya da desteklenen bir akım olarak dünyada yayılmıştır.

Öne çıkan daha çok bürokratik seçkinler, aydınlar ekonomik elitler (sermaye kesimleri, eski adıyla ağalar) orta sınıflar, işçiler veya köylüler gibi birçok grup arasında kolaylıkla çıkarlar için zemin bulan düşünce kavramıydı.

İşte bu kavram, yukarıda söylediğimiz gibi çıkan Varlık Vergisi sonucunda, bu düşüncenin aşırı biçimde Türkiye''nin şehirlerinde süratle yayılmasını hazırlayarak zeminin, gösterilen tabelası olarak çalışacaktı artık. (Kapitalist mantık.)

Evet Cumhuriyet devletinin zeminini oturtmuş olduğu Devrimler dönemine henüz ısınabilmiş de değilken, birdenbire uluslararası 2. Dünya Harbi ile karşılaşmıştık, fakat biz başarılar sebebiyle büyük harbin içine girmemiştik.

O yılları en iyi özümleyen Tan gazetesi sahibi olan Zekeriya Sertel''in 1944''teki yazısı açıktır.

"… Halk en mukaddes siyasi hakkını teşkil eden rejimi kullanmaya henüz alışmamıştır. Onun siyasi terbiyesini geliştirmek için demokrasi usullerinin açık şekilde halka öğretilmesi lazımdır…" demişti, bu gerçektir.

Millî Şef olarak tanımlanan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü''nün 19 Mayıs 1945 nutkunda: "Memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensiplerini daha geniş ölçüde hüküm sürecektir" diyordu. Artık bu düşünce alışılmış tek parti rejiminden henüz hazır olmadığı durumda çok partili rejime dönecekti.

Çok gecikmeden yine CHP içinden gelmiş ve de milletvekili, bakanlık yapmış olanların ayrılarak, adına Demokrat Parti şeklinde yeni kuruluşu yapanlardı. 7 Ocak 1946''da resmen kurulmuş oldu. Artık alışılmış CHP mantığı geriye itilecek, 2. Dünya Harbini de bu kez yeni yeni fikirler kaydırmasının etkisiyle, yukarıda konu edilen "Popülizm" düşüncesini elleriyle çokta rahat benimseyen DP iktidarı gelmekteydi artık.

Bilinen 14 Mayıs 1950 seçimleri halkın çok büyük çapta benimsemesiyle birlikte DP, iktidar olmuştur. Daha İsmet İnönü döneminde yeşil ışık yakılan ABD''nin Truman Doktrininin peşi sıra ABD Başkanı Marshall yardımıyla da dayanışmalar kurulup çok geçmeden yeni kurulmuş olan NATO''ya da girmiş olduk.

Türkiye Cumhuriyetinde kurulmuş olan lider Atatürk''ün Devletçilik düzeni, bu sefer Popülizm olarak rafa kaldırılmasının kapısını açmış olacaktı. Öyle de oldu. Böylece de Küresel Ekonomik örgütlenmelerin de Türkiye''ye gelişi ve ülkeler arası antlaşmaların da süratle ve çabucak devreye sokulması başlatılmıştı.

Ancak bu dönemde yeni yeni partiler açılırken, sanayileşmeye kademeli yöneliş sırasında bu seferde çalışan işçilerin sendikalaşması girişimleri artık fikirsel olmaktan çok yeni yeni akımların farklılaşarak kolay dağılacağı kapılarının açılışıydı.

Üstelik NATO bağlantısıyla hiç hesapta olmadan 1951''den itibaren Kore savaşına da katılmıştık, 4500 askerimiz ve komutanlarıyla birlikte. Böylece 2. Dünya Harbi bittikten sonra, 1952''lerden itibaren yeni bir sistem uluslararası hale gelmişti, buna savaşlar olmaksızın, SOĞUK SAVAŞ yöntemiyle devletlerinin etkin Emperyallerinin dayanışmasıyla gizli ya da açıkça bu ülkelerin aydınlarının arasını gruplaştıran çomaklar sokmaktır.

Bu durum, 1950/60 dönemi devam edecek, konuların giderek saptırılması üzerine bu kez ülkenin kurtarılması için 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi yapılacak, peşinden de 1961 Anayasası çıkacaktı. İşte bu karmaşık dönemler bizi 1923''ten 1972''lere kadar getirmişse de ne olduğumuzu pek anlayamadan, galiba yobazlık ya da hızlı biçimlerde fanatik kutuplaşmaların zemini de hazır hale getirdiği açıktır. (Bu günlerin temeli böyle olmuştur, bu açıkça bilinmelidir.)

-Haftaya 1973-2023 Son Çöküş veya Diriliş-

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları