Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Kitleleşen toplumlarda var olan hangi devlet...

Dünya ülkelerinde düşünürler asırlardır Devlet Nedir? sorusuna cevap aramışlardı. Platon, Aristoteles, Çiçere, J.J. Rousseu, Hegel, Montesque, Mark, vb. kendilerince ayrı ayrı devlet tanımlarını getirmişlerdi, geçmiş asırlarda.

Örneğin Thomasse HOTLEN'e göre: "… Devlet olmadığında insanlar istismar edilebilirler. Sömürürler ve halk köleleştirilir…" diyordu. Çünkü insanoğullarında ezelden var olan HIRS ve TAMAH duyguları, artık bu kez bireysel ihtiyaçları için kine, intikama dönüşür.

Önceleri, bilinen yazılı tarihe göre, üç bin yıl öncelerinde insanların hak ve özgürlüklerini korumak ve yönetmek için devlet oluşumu yaratılmış oldu. Bu iş zamanla coğrafyalar içinde büyüyünce bu kez de bireyi korumak için oluşturdukları DEVLET bireyin üzerinde sanki TİRANCILIK kurmaya başlamış oldular.

Ancak 19. yüzyıla kadar devletin yapılanmasında insanları, toprakları ve mallarını yöneten, sahip olan MONARŞİK sistem oluştu. Bu sistemin en başındakilere krallar, hanlar, padişahlar, imparatorlar ve çar dendi. Böylece hakimiyet adına baskı edilebilir çok kolay bir uygulama yöntemini geliştiren ekipler oluşmuştu.

Devleti ayakta tutan ekonomik oluşumlar ve de zorunlu parasal imkânların tek elde toplanması asıllaştı. Bilinmektedir ki devletlerin yönetiminde 19. yüzyılın sonlarından itibaren MONARŞİLERİN yıkılıp halkın kendi kendilerini korumak adına ??? üretilen ve adına DEMOKRASİ denilen bir sistem yaratılmış oldu.

Üstelik 20. yüzyılın birinci yarısından itibaren de giderek kabul edilip yaydırılan ada benimsetilen bu sistem, bu kez sınıflanmalar arasında HANGİ DEMOKRASİ ya da DİKTATÖRLÜK arayışlarını getirmeye başlamıştı…

Ancak öne çıkıp genleştirilen ekonomik yapıların etkisiyle LİBERAL DEMOKRASİ öne çıkıp çabucak zemin bulmakta gecikmemiş oldu. Bir de halk arasında dürüst seçimlerin yapıldığı, bunun ötesinde muhalefetin dahi iktidarlarca kabul ettirilmiş karşılıklı iyi niyet ilişkisinin var edilmesiyle en sağlıklısı olurdu da.

Ancak öne çıkan aydınların, siyasete yönelmesi aşamasında önlerine çıkan yeni konu SEÇİMSEL DEMOKRASİ ya da LİBERAL DEMOKRASİ yahut da OTORİTER DEMOKRASİ gibi sınıflandırılan bir sisteme dönüşmesi olacaktır da. O zaman da milleti oluşturan halklar arasında fikir ayrılıklarının getirdiği kutuplaşma ve fikri bölünme biçimleri, zaman içinde iktidar olacak siyasetçilerin asırlardır süregelmiş atasal törelerini bile siler.

İşte böylesine zorunlu kavramlara bulaşan devlet, eğer ulusun üzerinde az gelişmişlik devleti konumunda kalmış Türkiye gibi ülkelerin Avrupa ve Amerika gibi çok gelişmiş ülkeler kulvarında boca etmeye başlar.

Aslına bakılırsa bu konulardaki görüşler ise müngiret olmayıp son yıllarda hayli yaygınlaştırıldı. Eskiden (yani 50 yıl öncesine kadar) Türkiye'yi alkışlayan Avrupa merkezli AB'nin İlerleme Raporu'nda bir kez yoğun eleştiriler ve yönetmelerindeki hukuksuzluklar ciddi satırbaşı gibi konuşulmaya başlatılmış oldu.

Anlaşılmaktadır ki Türkiye için en büyük sorun MİLLET (ya da ulus) tanımının gerektirdiği düzeyde çok önemli biçimde sosyolojik ve duygusal bütünleşmeler henüz Batılı normlarına uygun sağlanabilmiş değildi.

Değerli okuyucularım, köşe yazımızdaki başlığın temel çıkışına gelecek olursak devlet denilen, toplumu meydana getiren insanlar, yaşamaya ve de dünyaya bakış açısından bağımsız ve de huzurlu olabilmeleri esastı.

Buna mukabil alabildiğine karmaşık bir varlıkta ütopistir, siyasaldır, yeterince bağlanırlar. Gerekirse isyan eder, karşı çıkar, bazen yaratıcıdır ve hatta hayvansal içgüdüleri vardır.

Bütün bu özelliklerinin yanı sıra öne çıkarılan bazen yukarılara doğru bazen de aşağı katmanlara da sürüklenebilir. Bazen de aydınlanmanın getirileriyle önde görülen uygarlık ya da medeniyet modelleri bu kez insanların en güzel kabul edilebilir hedefleri olur.

Ancak var olma, anlama ve anlamlandırmanın (bu bilgi ve felsefenin) yerine yönelen insan, aydınlanma aşamasında edebiyatıyla, sanatıyla, mimarlığıyla ülkede yeni yeni yöntemlere yönelir. Böylece eskilerin de tanımıyla SAR (kala) inşa etmeye başlar.

Ancak inanç, bu kez uygarlığın öznesi olunca ilkelliğin ya da yok etmenin aracı ortaya çıkar.

Hacı Bayram Veli derdi ki:

"Nagehan ol Sar'a vardım

Ol Sar'ı yapılır gördüm,

Ben dahi bile yanıldım

Tas'u toprak arasında."

Sar, kale ise de tasavvuf dilinde kalp demek. İnsanları kalbi ve yaşadığı yer arasındaki örgüyü de öylesine zarif kurur ki, Hacı Bayram Veli, böylece bu uygar yaşamın iki parantezine dikkat çeker. Anlaşılıyor ki temelinde iyiye, güzele, yükselişe tutkusu olmayan bir medeniyet tasavvur edemez.

İşte günümüzdeki 21. yüzyıla girildiğince Türkiye'mizde yaşayan halkların hâlen %90'ı okumuş durumda. Ancak hırs ve tamahlarını kaybetmiş iktidara soyunanların, siyasetçiler olarak düşünceleri olacaktır. Bu sebeple öncelikli hedefleri kendilerine yandaş ve ılımlı olanları derleyip toplamak olacaktır.

Eğer insanların temelindeki asırlardır süregelmiş zayıf karınlar, İNANÇLARI ise öne çıkarılacak tabela da DİN olmalıydı, öyle de oldu. Üstelik küçük ya da büyük katkılar sırasında tabelaya bakanlar bu kez MUHAFAZAKAR DEMOKRASİ adıyla tanışırlar.

Aslına bakılırsa bu türdeki siyaset zaten Batılı devletlerce tanımlanmış demokrasi de değildir. Üstelik adı geçen MUHAFAZAKARLIK ve DEMOKRASİ yan yana gelmez. Üstelik bu tanımlamayı yapanlar, karşılarında görmüş oldukları insanların sadece %95'i Arapça dilini hemen hiç bilmiyorsa sözlerin arasına birkaç Arapça koyuvermiş olanları daha da DİNCİ yapmayı getirir.

Değerli okuyucularım, işte köşe yazımızda da HANGİ DEVLET deyişimdeki esas da budur. Evet, hangi tür devleti ortaya çıkaran var mıdır aranızda? Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerin, uluslararası emperyalizm kuşağında mücadele etmesindeki başarı imkânlarını ise tamamen yok edilmesini getireceği açıktır kuşkusuz.

Günümüzde din ve devlet işleri birbirinden de ayrı konulardır. İşte öne çıkarılan 80 yıl öncelerinde adına LAİKLİK dediğimiz sistemin esası bu kutuplaşma duygularının engellenmesini esas saymaktaydı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları