Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

İslam ve Türk tarihini hiç bilmeyen dincilere göre yasaklı ada Kıbrıs gerçeği

Köşe yazımızın konusu her ne kadar mevcut Kıbrıs Adası’nın konumu ise de, neden bağımsız olmadı? Gelin bunu size kurtarıcı lider Mustafa Kemal desin:

“… Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklalinden yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek derece ehliyet (beceri) kazanamaz…” diyordu. Gerçek de budur.

Konu başında buraya günümüzdeki iktidar olmuş İslamcılık Siyaseti sempatizanı olanların ise aslında, hemen yüzde sekseni ne İslam tarihini ve ne de Türk tarihinin geçmişini hemen hiç bilmediler. Peki, onların düşüncesi bize göre VATAN onlara göre sadece 1350 yıl öncesindeki, İslamiyeti rezil etmiş olan Emevi devletinin Siyasal İslamcılık bilinciyle benimsediler.

Bahsi geçen Kıbrıs Adası’nın kısa tarihi

Ada’daki insan yerleşimiyle ilgili en eski bulgular 7 bin yıl önceki Neolitik çağlara aittir. Hatta M. Ö. 5000’lere kadar burada Akdeniz yöresinin en dikkate değer gelişmiş medeniyet sahibi toplulukların Astronomik, Arkeolojik kalıntılarına da rastlanır.

O asırlarda Tunç çağını yaşayan toplulukların M. Ö. 1060’lara kadar yaşamlarını sürdürdükleri anlaşılır. Ancak dış siyasal etkileşimler sırasında M. Ö. 700’lerde Asur kralı Sargon’un Kıbrıs’ı kendisine Dominyon yaptığı anlaşılmaktadır.

Ancak, bilinen tarihlere göre de M. Ö. 579’da Mısır krallığına bağlanmış mümbit bölgeler halinde. Fakat daha sonra yeni kurulmuş olan tarihin ünlü İmparatorluğu olmuş Roma’nın Akdeniz’de kullandığı liman eyaletiydi. Daha sonra da yeni kurulmuş Doğu Roma ya da Bizans’ın Akdeniz’de çokça ticaret için kullandıkları yerdi.

Daha sonraki asırlarda bilindiği gibi Akdeniz’deki büyük hâkimiyeti zaman zaman sona eren Roma ya da ünlü Bizans İmparatorluğu devletinin devamı giderek zayıflamış. İşte bu asırlarda M. S. 7. Yüzyıldan itibaren yeni doğmuş Hz. Muhammed (s.a.v.)’in başlattığı Arap halklarının gemicilik gelişmeleri sonucu bu kez Kıbrıs Adası da onlar tarafından ticaret endeksi olarak kullanılır hale geldiği bilinmektedir.

İslam tarihini değiştiren Emeviler

Daha önceki köşe yazılarımda detayları açıkça yazdığım gibi, İslam dünyasını hallaç pamuğu gibi atarak, dinin içine siyaseti ilk defa sokanlar çıkmıştı. 3. Halife Osman’ın yerine Hz. Ali’nin Halife seçilmesinden sonra (656) Halife Ömer döneminde Suriye’ye Vali olarak atanmış olan Muaviye Bin Ebu Süfyan’ın, Hz. Ali’ye biat etmeyerek karşı isyanları başlatması sonucu İslamiyet artık SİYASAL DİN olarak öne çıkarılmanın başlamasını yaratmışlardı.

Nitekim Muaviye’nin 21 yıllık Halifelik döneminde sözüm ona çok büyük siyasal başarılarını abartılarla gösterip sadece CİHAT tutkusuyla yayılmaları oldu. Üstelik bilinen Arap geleneklerini de aşarak bu kez öne çıkardığı kendi kabilesini sonra da diğer kabileleri sıkı bir disiplin ve korku ile onlara en küçük bir ödün vermekten bile uzak kalmıştı.

(Dünya tarihi birçok benzerliklerle doludur. Örneğin ülkemizi yöneten AKP adıyla mevcut Siyasal İslamcılık şuurunu taşıyanlar günümüzde hem aydınlar ve halkı için aynen bunu çağımıza uydurulmuş şekilde yapmıyor mu?)

Üstelik Halifeliğini kendinden sonra oğlu Yezid ve ondan sonraki yakınlarının iktidarlıkta tek yetkili olmasını iktidarda siyaset olarak kuran oldular. İşte bu kulvarda, aynen diğer Arapların başlatmış oldukları gemicilik ve ticaret ile ilgilenip aslında Orta çağlarda normal olan KÖLELİK çıkarcılığını çok önemli saydılar. Bahsi geçen Kıbrıs adasına gemileri daha çok korsanlar tarafından getirilen kadın ve erkek kölelerinin gizli ya da açık biçimde çıkarları için o asırlarda Akdeniz’de hâkimiyet için gemicilik ve korsanlıkla uğraşan İtalyan, Venedikliler, Cenevizliler ile büyük çıkarlarını kurmaktan geçemediler.

Emeviler için artık Kıbrıs adası halkın hiç bilmemesi gereken YASAKLI ADA konumunda sayılıyordu. Emevi Arapların yönetici kadrolarının bu oldukça adadaki çıkarları ancak Emevilerin yörelerde yayılmakta olan Horasanlı Türk Ebu Müslim yönetimi altındaki ordusuyla, Emevilerin Horasan valisini de yenilgiye uğratmasını takiben, Hz. Muhammed’in amcasının oğlu Abbas’ın torunlarından olan Ebu Abbas’ı da Halife yaparak Emevileri yıkıp Abbasiler dönemine girilmiş oldu. (M. S. 750)

İşte bu tarihlerden sonra zaten bağımsız bir halk ya da devlet konumunda olmayan Akdeniz’in en büyük adası sayılan Kıbrıs, alabildiğine de sürdürülen yaşanmış seyirler içinde, ada korsanların sadece dinlenme ve ticaret alışverişi olarak kullanılmıştır.

Uzun süre Araplar, daha sonra Akdeniz’in büyük deniz tacirleri olan Cenevizliler, Venedikliler giderek gelişmiş sayıları da artan Malta Şövalyeleri tarafından kendilerine göre kullanılmaktaydı. Ancak, M. S. 11. Yüzyıldan itibaren bu kez de Asya’daki kitlelerin Batı’ya kaymış olan Türk kavimlerinin içinden öne çıkan Selçuklular döneminde, onlar tarafından artık Orta Doğu ya da Irak-Suriye hâkimiyetleri başlamıştı.

Bu kez de onların hâkimiyetleri altında ise Hristiyan dünyasının çok kutsal saydıkları KUDÜS’ün Türklerin elinde olması sebebiyle Batılı devletlerin yönetim merkezi PAPA’lığın ısrarı üzerine Bizans’ın çağrıları sonucunda ünlü HAÇLILAR dönemine girilmişti.

İşte bu dönem artık Akdeniz’in sadece korsan yuvası olan Kıbrıs’ın da onlar tarafından gemilerini demirleyip kullanmalarını başlatmış olacaktır. Bahsi geçen Akdeniz’in çok geniş sayılardaki gemileri olarak Malta şövalyelerinin burada kendileri için yerleşim ve ticaret merkezi olarak kullanılma dönemini yaşar. Gerçek dünya tarihlerinde hiçbir zaman sanıldığı gibi Kıbrıs’ta hemen hiç Yunanlar olmamıştır.

Osmanlıların tarihe girişi ve Kıbrıs

Bilinen tarihlerimize göre Anadolu Selçuklu Devleti’nin 16 kadar Beyliklere ayrılışını takiben 1400’lerden itibaren Kayıların Osmanlı Devleti’nin Beylikten devlet oluşu tarihi değiştirecektir. Özetleyecek olursak, Osman Bey ile başlayan bu devletin zaman içinde Balkanlara kadar yayılışları II. Murat han oğlu Fatih Sultan Mehmet’in ise asırlardır sürmekte olan son Doğu Roma ya da Bizans İmparatorluğu da Constantinopolis’u alarak çağını değiştirmesi olmuştu.

Torunu Yavuz Selim Han’ın, şimdiye kadar Müslüman alemini sözde ellerinde tutan muhtelif adlardaki Halifeleri bitirmesiyle birlikte oğlu Kanuni Sultan Süleyman döneminde, giderek büyüyüp Akdeniz’i de Osmanlı topraklarına katılmasıyla imparatorluktur.

Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Padişah II. Selim döneminde bu kez babasının da zaman zaman düşündüğü Akdeniz’in en büyük adası olan Kıbrıs’ı alma kararı tarihi değiştirecektir, artık.

Böylece 1571 yılında çıkarma ve fetih için gemileriyle bölgeye sevk edilen Sadrazam Lala Mustafa Paşa’nın deniz ve kara ordusuyla harekâtı bir yıl sürmüştü. Sonuç olarak bakıldığında yaklaşık 100 bin kişilik ordu gücüyle binlerce de şehitler verilerek Kıbrıs tamamen Osmanlı topraklarına katılmış oldu.

Böylece Ada tamamen işgal edildikten sonra da buradaki halkın sayıları az olduğundan padişahın talimatıyla, Konya, Karaman, Antalya ve Mersin gibi Akdeniz kıyısındaki Osmanlı topraklarındaki ailelerin ticaret yapmak ve yerleşmek için Ada’ya yollanması başlatılmış oldu. artık burası OSMANLI VATANIYDI.

Bilinen tarihlere göre Kıbrıs’ta sadece birkaç tane Hristiyanların din açısından kiliseleri ve de birkaç Girne, Magosa gibi kıyılarda kaleleri mevcuttu. Sözüm ona önceki asırlarda bahsi geçen Emeviler ise Ada’ya hiçbir şekilde cami ya da mescit bile kurmamışlardı.

Ancak Osmanlı döneminde derhal Lefkoşe’de Girne’de camiler yapılarak halkın ibadetlerine açıkça kolaylık verirken, var olan diğer dinlerin halkları içinde dinsel mabetler üstelikte tamir edilmişti. Osmanlı döneminde devletin Vatan topraklarından biri olarak kullanılırken, durum artık 19. Yüzyılda dünyada birçok devletlerarası iletişimlerin açıkça yaşanmaya başladığı dönemler yaşanıyordu.

Nitekim, bilinen 93 harbi ya da 1877-78 Osmanlı-Rus harbi yenilgisi üzerine, Osmanlı devleti doğmuş olan Rus baskılarından kurtulmak adına, kendilerine bu kez Sivastopol savaşlarından beri yandaş olarak görünen İngiliz devletinden ilişkileri çoğaltmaya başlamış oldu. Onlar da Osmanlı imparatorluğu devletine yardım etmek için kendilerine Akdeniz’in Kıbrıs Adası’nda kullanım hakkı istediler. 4 Haziran 1878 yılında anlaşmaların sonucu İngilizler Girne ve Lefkoşa’da kısmi olarak yerleşmeye başladılar, kirası bedel olarak. Aslında sanıldığı gibi Kıbrıs kimseye verilmiş değildir.

Günümüzden örnek verelim, 1951’den itibaren NATO’ya bağımlılık sebebiyle halen ülkenin İNCİRLİK Üssü’nün Amerikan askerlerine kiralanmasının hemen hemen aynısıdır. Bunu açıkça bilelim. Üstelik bahsi geçen bu antlaşmayı imzalayan Sadrazam Mehmet Sadık Paşa, İstanbul’da Abdülhamid tarafından derhal görevinden uzaklaştırılmış olsa da, yerleşmiş halklar ve İngilizler orada kalmışlardı.

Yarın: Kıbrıs’ın Yunanlaştırılması…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları