Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Devlerin Savaşı’nda Deli Yürek Mustafa Albay

Değerli okuyucularım, 2000’lerde yazmış olduğu ATATÜRK kitabı yazarı olan Andrew Mango diyordu ki:

“… Bir bebek dünyaya geldiğinde, göbek bağı kesilirken bir isim vermek, Türk-Müslüman milletlerinin atasal adetleriydi. Hz. Muhammed’e verilen ünvanların söylenişi sırasında öne çıkan Arapça’da Seçilmiş Kişi anlamına gelen MUSTAFA ismini vermişlerdi, Selanikli Ali Rıza’nın oğluna.”

Konumuz onun hayatı değildir, elbette, fakat Selanik ve Manastır Askerî İdadilerinden sonra İstanbul Mekteb-i Harbiye’yi bitirip 1902’den itibaren Mekteb-i Erkan-ı Harp Okulu’na (kurmaylar okulu) girdiklerinde devre/sınıf arkadaşı 6 kişiydiler. Kara Harp Okulu’nda onların arasına Kurmay okulunda denizci üsteğmen de katıldı. Onlara yedi deli yürekler deniyordu o yıllar.

İşte bu deli yüreklerden üçü, 18 Mart deniz savaşında Rauf Orbay, kara savaşlarında 3. Kolordu Komutanı Esat paşanın kurmayı Deli Fahrettin ve 19. Tümenin komutanı olmuş Selanikli Albay Mustafa Kemal üçlüsüydü.

Ne yazıktır ki Tanrı akılsızlara, laf ola beri gele konuşmaları için ağız vermedi, sadece yemek yesinler diye. Oysa uluorta safsatalarla konuşanların ne yazık ki bize anlattıkları öyküler sadece destanlardan, hamasetten ibaret oldu.

İşte önceki bölümde Anafartalar Grup komutanı olan Albayı anlatıyorduk. Gecenin karanlık perdeleri kalkarken, artık beklemeden hücum anı başlayacaktı. Hemen dışarı çıkıp ileriye geçti, Tümen ve tugayların komutanlarını acilen topladı.

Gelir gelmez oldukça kısa bir teftiş denetleme yaptıktan, yüksek sesle askerlerine ve subaylara selamını verdikten sonra onlara ciddi şekilde:

“… Silah arkadaşlarım, askerler… Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç kuşkum yoktur. Fakat siz acele etmeyiniz… O ve ben komutanlarınız, beraberce ileriye geçeceğiz, size ben kılıcımla işaret ettiğimde gerektiği şekilde süngü takıp hep birden saldırınız…”

Artık asker pür dikkat süngüleri ileri sürülmüş ve ayaklarını ileri uzatırken komutanları ise tabancaları ve kılıçlarıyla gecenin karanlık sabahı içinde gözlerini dürbünleri deler gibi bakıyorlardı. Artık buradakilerin hemen hiçbirisi için de, dinleri, inançları dili mezhebi hiç önemli değildir artık.

İşte Turan Harekâtının tekrarı

Değerli okuyucularım, 1071 Malazgirt’teki Alparslan’ın kendisinden üç misli çok Bizans ordusuna karşı, önceleri gündüz kaçar uzaklaşır gibi geriye çekilip gece yarısı ölümüne saldırıları zaferi getirmişti.

Türk kavmi bu Turan harekâtını çok sever, gerekli gördüğünde tarihten birçok örneklerini ortaya çıkarır. Ondan sonra 1453’te II. Murat oğlu II. Mehmet Fatih’in aynı imkansız görünen bir metrelik kalın surlarıyla kaplı Constantinopolis’i kazanıp tarihi değiştirdiği gibi.

1878’de Balkanlardaki Plevne savaşında, Rusların 45 bin kişilik kolordusuna karşı Gazi Osman Paşa’nın sadece 12 bin kişilik tümeniyle yenemedikleri gibi. İşte bu kısa tarih taramasının sonucunda aynen bu kez Çanakkale’deki Avrupalıların GALLİPOLİ dedikleri topraklarda tartışmasız zafer kazanılacaktı.

Artık 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde dünya tarihini tamamen değiştirecek olan Gelibolu çıkarma savaşında kim galip gelecekti? Çok büyük titreşimleri getirmekte olan bu büyük deprem niteliğinde oluşumunda nasıldı?

ZAFERLE-BOZGUN, Kahramanlık ile Alçaklık-Coşku ile utanç -UMUTLA YIKIM- Fedakârlık ile İhanet, İNSANLIK İLE BARBARLIK arasında kalan, flu ve gri toprakların genelde tek kutuplu bir noktadan toplanır YAŞAM-ÖLÜM.

Artık bölgelerde taraflarına sahip oldukları birçok silahlar, harp malzemeleri geçilip taraflar arasından binlerce esir alınmaya devam ediliyordu saatler içinde. İngilizlerin üç generali Baldwin, General Cayley, General Cooper ve birçok subayları yerde yatan ölülerdi.

Türk ordusunda ise alt rütbeli subayların dışında 14. Alay komutanı Albay Hakkı Bey, 23. Alay komutanı Binbaşı Recai Bey ve 24. Alay komutanı Yarbay Nuri Beylerin yaralandıkları görülmekteydi. Dönemin Fransız Binbaşı gazeteci, Larsen’in “Büyük Harpte Anafartalar” kitabında:

“… Osmanlı devleti, Ağustos ayı içerisinde toplamda 8 tümenini doğrudan harbe sokmuşlardı. Kazanılan bu başarıların ise, Anafartalar Grup Komutanı Kurmay Albay Selanikli Mustafa Kemal’in harplerde pek görülmemiş en tehlikeli karşı saldırılarını idare etmiş ve böyle durumda Türk birlikleri de ölümüne savaşlarda alışılmışın dışında pek büyük kahramanlıklar göstermiştir.”

Hatta bunu General Hamilton’a sorduğumda bana “… Türkler durmaksızın aralıksız saldırıyorlar ve de Tanrı’nın yardımıyla pek güzel savaşıyorlar…” demişti.

Savaşta bizzat bulunmuş, üstelik harekâtın tam organizasyonunu yapan 3. Kolordu Komutanı Esat Paşanın Kurmay Başkanı (devre arkadaşı) Fahrettin Altay masal dışı birebir savaş günlerini anılarında yazdı.

“… 9 Ağustos günü devre arkadaşım, Selanikli Mustafa Kemal Albay, Anafartalar Grup Komutanı olaraktan yetkiyle konulara hakim olarak gelmişti, artık. Çok iyi ve uykusuz uygulamaların sonucunda tartışılmaz şekilde İngiliz tugay ve tümenlerini geriye atmayı başarmıştı.

Ben öyle derim ki, Albay Mustafa 10 Ağustos 1915 günü biterken, yalnız İstanbul’u değil, bütün bir memleketin işgalini de engellemiştir. Artık bölgedeki umutları hiç kalmayan İtilaf Devletlerini organize eden İngilizler çok geçmeden iki ay içinde Gelibolu yarımadasını boşaltıp çekilmeye mecbur kaldılar.

İşte bu Ağustos savaşından sonra Erkan-ı Harp Albay arkadaşıma “üç yıl harp kıdemi zammı ile birlikte bir de Kılıçlı Altın kaplı İmtiyaz madalyası” teklifiydi. Böylece kolordu komutanımla birlikte bana bizzat yazdırdığı harbin savaş raporunda Mirliva (Tuğgenarlliğe) terfii Ağustos sonunda raporlanıp yollanmıştı.

Yalnız bildiğimiz bizden dört yıl kıdemli olan Erkan-ı Harbiye 2. Başkanı Enver Paşa’nın bu başarısını fazla çekememiş, fakat Esat Paşanın teklifiyle onu da teyit eden 5. Ordu Komutanı Mareşal Liman Von Sanders’in yazılı harp raporunda Enver Paşa itiraz edemedi.

Çok gecikmeden bir ay sonra kendisi savaşlar zaten bittiğinden izine çıkmış, fakat Ekim başından itibaren general olarak Edirne’deki 17. Kolordu komutanı olarak tayini gerçekleşmiş oldu.” diyor anılarında.

İşte dünya tarihini değiştiren

Anafartalar savaşı şehitlerimiz

Birebir yaşanmış harp tarihlerini, alışıldığı gibi destanlaştırıp sadece öykülerden ibaret sayar isek bu kez karşımıza tamamı yanlış, anlatımlarda çıkacaktır. Destanımsı tarihlerine göre: “Biz Türk ve Müslümanlar olarak Çanakkale’de 250 bin şehit verdik…” derler, bu tamamen yanlıştır. Asılları ise Osmanlı döneminde Erkan-ı Harbiye (Genelkurmay) bugünkü “Askerî tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı ‘ATASE’ arşivinde mevcut olan yazılı kayıtlara bakmak doğrusudur.

Nitekim halen günümüzde bile geçerli olan Millî Savunma Bakanlığı’nın ŞEHİT TESPİT PROJESİ kapsamında Osmanlı döneminde tutulmuş olan “Birlik Zayiat Kayıt Defterleri” üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, yazılmış şekillerde baba adı, memleketi, bağlı olduğu askerlik şubesi, bağlı olduğu birlik belgeleri ve komutanlarıyla isim isim listelerde yer alıyordu.

Bu kayıtlara göre 18 Mart deniz savaşında 21 subay, 158’er ile, toplam 179 kişi şehit olmuştu. 25-27 Nisan kara harekâtında ise 57. Alayın 58 subay ve 1345 er ve erbaşlar (assubaylar) şehit verilmişti. Şehitlerin katıldıkları bölgelere göre bakarsak Marmara’dan 13.785, Karadeniz’den 8.247, İç Anadolu’dan 9.986, Ege’den 10.906 asker ve subaylar ile diğer taraftan ise Akdeniz’den 3.400, Doğu Anadolu’dan 832, Güneydoğudan ise 992 kişidir.

Ocak 1915 tarihinden itibaren Çanakkale’ye de savaş için yollanan, sivil ve asker sayılarının toplamı kayıtlarda yaklaşık 234 olarak yazılıdır. Fakat bunların hepsi savaşa katılmış değil zaman zaman değişimlerde ve köylerde malzeme taşınmasında yardımcı oldu.

Yazılı isimleri belli kayıtlara göre doğrudan Çanakkale’de mezarı olan şehitlerin sayılarının 57.263 olduğu, isimleri belirlenmiş olanların sayısı ise mezar taşlarında yazıldığı gibi 55.560 kadardır. Üstelik bu şehitlerin rakamlarını adı geçen Çanakkale ya da Geliboli savaşlarında aylarca da bölgedeki savaşın Alman komutanı olan Mareşal Liman Von Sanders, Almanya’daki raporlarında şehitlerinin de toplam sayılarını kayıtlara göre 55 bin diye yazdılar.

Toplam savaş sırasında 76 bin kadar yaralımız da vardı, bunların memleketlerine terhis olup gittiklerinden sonra birkaç ay içinde ölmüşlerse onlar da Çanakkale şehitleri olarak yazılmışlardı. İstanbul, Edirnekapı şehit mezarlığında isimleri olan 2400 kişi de Çanakkale şehitleridir.

Evet bu ünlü tarih değiştiren ANAFARTALAR SAVAŞI artık kesin bir şekilde kendini yetiştirip kabul ettirme, yeni bir doğuş için liderini ön plana çıkarmış oldu. Onlar yedi deli yürekler olarak Selanikli Mustafa, Ali Fuat, Kazım Karabekir, Fahrettin Altay, Halil Kut, Ali İhsan Sabis ve Denizci Rauf Orbay’lar hem 1. Dünya Harbi sırasında hem de Kurtuluş Savaşı sırasında üç yıl işgal kuvvetlerine karşı ordusu dağılmışken yeniden kuranlar ve savaşları kazananlar olacaktır, elbette.

y7u.jpg

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları