Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Böyle kader olmaz olsun bire bir tarih tekrardır

Değerli okuyucularım, eski çağlarda bile millet olmuş toplumların arasında, yaşanmış olaylar hatta darboğazlarda bile, hiçbir zaman kendilerini savunmak adına "KADER" dememişlerdir. Bu kavram 1200 yıl öncesinde İslamiyet''in sözde genişlemesini kullanan Emeviler dönemi ile çıktı, Şam valisi Muaviye''le.

Çünkü onlar, dört Halifeden sonra kendilerini Hz. Muhammed adına sözde vekil saymak için, yetkili sayılan halifeliğine soyunmuşlardı. Bunun içinde önce Orta Doğu''da yüzde 90''ı cahil olan halka karşı özellikle de Kur''an-ı Kerim''i kullanarak SİYASAL DİNCİLİK yaptılar.

Bunun sonucunda aydınlar İslam dünyasında yeni düşünceler, fikirler başlayınca, kutuplaşmalar başlayınca, birde sözde halka dini öğretmek adına gizli-açık zümreler, tarikatlar ve cemaatler peş peşe çıkmaya başlamıştır.

İşte günümüzde yani 21. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bu kavramı ele alan sözde dini çok iyi bildiğini söyleyen, tarikat sempatizanı siyasetçilerin devreye girmesiyle birlikte iktidar olunmuştu. Asırlar önce Emevilerin kullandığı ''Dinsel Siyaset''i aynen onlar gibi kullanarak, olayların kesinleşip çoğalmasıyla hemen araya Allah''ı sokarak, KADER VE FITRAT dediler.

Asırlar önce Nostani diyordu ki:

"Hakkın tapınağına Mülküm var deme,

Dem ile harmanda hakkım var deme,

Güçlü kuvvetliyim, arkam var deme,

Sırtüstü insanı yere vuran var…"

Ne yazıktır ki insanlık tarihinde zaman zaman iktidar olmak adına halkların zayıf karınları sayılan inançlarını, dinini kullananlar hep olmuştur. 8-9. Asırda İslamiyet''te Emeviler gibi, 9-15. asra kadar da Hristiyan dünyasındaki Katolik Papa''ya bağlı Engizisyon döneminde dinin en yüksek organ olduğu şeklinde.

Özetleyecek olursak, zirvedekilere göre:

"… Bütün yetkileri bir tek elde toplayan, hatta var olan diğer organları (kurumları) sadece bir organın kontrolüne alan yeni bir sistem eğer zeminde şartlar doğal hale gelmişse çabucak oluşturulur.

Form (şekil) olarak kuvvetler ayrılığı ile de hiçbir şekilde ve şartlarda bağdaşamazlar. Öyle ki çekinmeden ve de endişe bile duymadan, ayar olan Anayasanın özgürlüğü gereklerinden başka herhangi bir dış etkilerinde dışında kalarak, artık yalnız, tutumlu, kendince de özgürce karar verebilenler çıkıverir. Dünya tarihinde monarşiden meşrutiyete oradan da teokrasiye, otokrasiye dönüşümler yaşandı. İtalya''da Mussolini, Almanya''da Adolf Hitler vb. fakat yüz yıl önce Cumhuriyet ve demokrasiye geçilmişse teokrasiye ve otokrasiye dönüş imkansızlaşır…"

Peki şimdi neredeyiz, kaderin ortasında mı? Hayır sadece birebir yaşadıklarımızla insani olgular ve eğitimli kimseler isek sadece gördükleri mi? Birebir bakalım, her şeyi tamamen göreceksiniz artık, son 10 yıldan bu yana iktidarda tek yetkiyle olan yönetimde olan AKP''nin tam güzel güzel devleti yönetirlerken, birden bire araya giriveren olaylar vardır:

-Yeraltı madenlerindeki ölümleri,

-Sel felaketlerinin yarattığı felaketleri ve de,

-Hiç tahmin etmedikleri şekilde üstelikte aynen 22 yıl öncesi İstanbul 1999 depreminin tekrarını ve hatta dört misli kuvvetlerde gördüğümüzde neydi.

-Bizim iktidarımızda başarıları görüyorsunuz, ama bu bizim değil de Allah''ın takdiri ilahisidir ve kaderdi, bunun tevekkülle ve sabırla inanalım, KADER deyiverdiler… Yahu, bunu doğanın zaman zaman böyle felaketler yaratacağını bin yıl öncesinden beri hem Selçuklular ve hem de devamı olan Osmanlılar zamanı bilinmekteydi, bu coğrafyanın hassasiyetini.

Hatta bunun içinde Sultan Abdülaziz dönemi (1868) depremler, sel felaketleri için ciddi bir kurumlaşmaya gidildi, adına Hilali Ahmer denilmişti. Şimdiki ise Cumhuriyet dönemindeki adıyla KIZILAY. Yahu siz bu ve benzer kurumları sadece çıkar alanı olarak mı görüp sürekli yandaşlarınıza yüzlerce memur tayin ettiniz…

Yahu beyler, devleti yönettiğini sananlar, açıkça size soralım, diyelim ki:

-Sel olur alt yapın yok.

-Deprem olur, üstte yapın ve kurumların yok, dağılmışlar.

-Yangın olur, ormanlar vs. helikopterin, uçağın yok.

-Madenler patlar yaşam odan bile yok…

-Ekonomide kur rekor kırar, hiçbir bilgin de yok…

-Enflasyon fırlar, hiçbir liyakatli kadron yok…

-Milyonlarcası kaçar ya da girer bilgin de yok…

Ilka Chase''nin güzel sözü vardır;

"… Mutluluğun temel koşulları, yapacak bir şeye, seçecek bir şeylere ve de ümit edecek bir şeye de isterseniz zaman içinde sahip olabilirsiniz…" diyordu 19. yüzyılda.

Siz bunun dışında en azından halkın yaşamı için gelir imkanlarını kısırlaştırıp sadece çıkar odaklı özellikle inşaatlar gibi yöntemlerin uygulanması için kimsenin sokulmadığı ihaleler ile yandaş grupları, hem de vergisiz hale getiriverdiniz. Parasını ise elbette sizden değil, halkın vergisinden ödediniz.

Dünya tarihinde böylesi şartların öne çıkıp halkın dar boğazlar yaşadığı dönemler genellikle yaşanmış, 1. ve 2. Dünya harpleri sırasında devleti yönetenlerin çaresizlikleriyle yaşanmıştır. Öyle dönemleri 80 yıl önce yaşanacak gibi oldukça sarsıcı tokatlamaları görmüştü.

Gelin yarın devamına bakalım…

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları