Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

17 Mart 1915 kalelere karşı zırhlıların girişi

Asıl olan destanlaştırmak değil, birebir katılanların konu için yaşayarak tüm çıplaklığıyla belgelerle söyledikleridir. Çanakkale''nin başarılı komutanlarından Gazi Mustafa Kemal der ki:

"… Türk toplumunun içinde bulunduğu koşulların kendisine özgü yapısı esastır. Nesnellik ve de gerçekçilik, bilimsel tavırla birlikte halk içinde değişmez yöntemlerdir…" Ordu onun için asıl olanda sadece bizim gözlemlerimizi değil, birebir yaşanmış 1. Dünya Harbine katılanların kendi kayıtlarıdır.

Dünya tarihinde çok önemli ayrıcalığı olan batılılarca Gallipoli, bize göre Çanakkale savaşlarının hoşumuza giden destanlarla, kahramanların da abartılı öyküleriyle anlatır olmak, yaşanmışların ise en az yarısını tamamen bozmak demektir.

Peki asılları neredeydi, demeye hiç de gerek yoktur. En azından Osmanlı İmparatorluğu devletinin mevcut ordunun Erkan-ı Harbiye kayıtları, Cumhuriyet dönemindeki orduya ait harp tarihi kayıtlarını incelemeden, anlamadan neyi öğrenebiliriz.

Dahası harbin önemli öncüleri olan İngiltere ve Almanya''da dönem için yazılmış resmî ya da hamasice kayıtlanıp basılmış eserlerine bakmadan, sadece dediydi, demediydi, özellikle hamast dolu anlatımların Harp tarihinde hiçbir doğru değeri yok.

İngiltere''ye göre hatalarımız derler

Gallipoli denilince harp tarihlerinde sıkça da söz edilen bir isim olan İngiliz tarihçi Peter Hard olmuştur. Özellikle Çanakkale savaşlarının 100. yılında meseleye tarihî efsanelerden çok, sağduyulu çerçeveden bakmak gerektiğinin altını çizmekteydi.

O dönem yaşananlar için yazmış olduğu GELİBOLU 1915 adlı kitabında ilk kez (süresi 50 yıl geçtikten sonra tam olarak çıkabilen) İngiltere devletinin askerî ve devlet belgeleriyle ve yazılı kayıtlarıyla yorum getiren tarihçiydi.

"Winston Churchill ve Loyd George''un tipik örneklerini meydana getirdiği İngiliz hükümeti içinde yer alan "Dogmalar" etkinliğiydiler. İngiltere''nin Kıta Avrupası''ndaki çetin mücadelerinden kaçınan, daha çok kenarlarda avlanmayı yeğleyen, kolonilerde hakimiyet kuran ve sınırlı hakimiyetler düzenleyen uluslararası jeopolitik tutumların etkisindeydiler.

Bu iki siyasetçinin 1915''te Çanakkale ve Gelibolu''ya saldırıları düzenlemesindeki başarısı, aslen İngiltere''nin Batı cephesinde yeralan reel-stratejik özelliklerinde bir değişimin olduğu anlamını taşımaktaydı aslında.

Doğulular tarafından iddia edilen bir dizi yanlış varsayımlara dayanmaktaydı, üstelik düşüncelerinin bir çoğu, Almanya Türkiye''ye karşı girişilen yanlış anlaşımlara şekillendirilmiş bir macera ile de bu kez şeklen de olsa asla mağlup edilemezdi.

Üstelik Almanya''ya açılan bir kapı da yoktu hatta zafere giden kolay bir yol da yoktu elbette ki. Zaten sanıldığı gibi Türkiye Almanya''ya ayakta tutar, konumlarda da değil olsa olsa bunun tersi olurdu.

Kısaca bakılacak olursa İngiltere İmparatorluğu 1915 itibariyle iki taraflı farklı savaşları, yani hem Gelibolu''yu hem de Batı cephesini yönetebilecek yeterince askeri güçlere de sahip değillerdi.

Bu arada son kertede ise Türkiye tek başına bırakıldığında onlar için pek de göz korkutan düşman da sayılmıyordu. Belki İngiltere''nin Mezopotamya''daki petrol kaynaklarını kesmeye çalışabilirlerdi.

Dahası İtilaf Devletlerinin Gelibolu yarımadasında zafer kazanmaları hiçbir zaman gerçekçi hesaplarda bir ihtimal bile değildi. Üstelik bu savaşlar başarısızlıkla sonuçlanırken, İtilaf Devletlerinin Batı Cephesinde Almanya''yı yenilgiye uğratmasıyla sona eren savaşın üzerinde aslında Çanakkale''nin hiçbir etkisi de olmayacaktır.

Fransızlara göre Çanakkale savaşları

Gerçekleri birebir yaşamış, aslen asker kökenli Hristiyan subayların aldıkları notları harplerin birebir yaşanmış gerçeklerini verebilmiştir. Fransız Deniz yarbayı Emil Veled''in yazmış olduğu "Çanakkale''de Bahriyelerimiz" adlı kitabındaki deniz savaşlarında birçok yaşanmış gerçekler vardır.

Fransız L''ILLISTRATION dergisinde 1916 yılında yayınlanmış ve aynı yıl Osmanlı Başkomutanlık genel karargahı İstihbarat dairesinde görevli Deniz teğmeni Ahmet Lutfullah bey tarafından hemen Osmanlıcaya da çevrilmişti. İstanbul''da Matbaa-i Amire''de basıldı.

İşte bu eser Almanların Geoben ve Breslau''nun faaliyetleri, Osmanlı Devleti tarafından emri vakiyle satın alınmasını anlatır. Bu arada Almanların Osmanlı''da yaptıkları propagandaları ve Osmanlı Devleti''nin de savaşa giriş süreciyle başlayarak Çanakkale''deki bizzat Fransızların da katıldığı savaşları anlatır.

Bütün bu askerî anlatımların yanısıra bizim tarihlerimizde hiç anlatılmayan doğru gerçeklerini de yazmaktaydı. Varolan Osmanlı kalelerinin savunma tertibatı (yerleştirilmesi), Rumeli ve Anadolu sahilindeki Soğanlıdere, Kilitbahir, Dardanos, Akyarlar ve Çanakkale tabyalarındaki bulunan topların, bataryaların kabiliyet imkanlarının nasıl etkili olduklarını bütün açıklığıyla yazıyordu.

(Bu çok önemli eserin son basımını önsözüyle yazan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karamanoğlu Paşanın talimatıyla yayınlanarak dağıtılmıştı.)

Kalelere karşı zırhlılar konusu

Tam 108 yıl önceki 17 Mart günü, 1915''lerdeki savaş gerçeklerini yazan Fransız deniz yarbaya bakalım: "… 17 Mart''a gelinirken, Çanakkale Boğazı''nın ilk kısmının denizdeki mayınlar tamamen taranmış durumdaydı. Şimdi sorun destek verecek uçakların Akyarlar, Soğanlıdere arasında varlığını haber verdikleri mayın tarlalarının arasında bir yol açmak ve Dardanel Koyuna varan son dirseği oluşturan Sanslan limanı kıyılarına girmeye engel olan çifte mayın hattı arasından sıyrılabilmekti."

Ancak karadaki sayısız top ve bataryaların kullanılamaz hale getirilmesi asıl sorun olarak varolmasına rağmen, itilaf devletleri bunu çözecek çareleri bulamamışlardı.

KIMULİ SAHİLİNDE: - Soğanlıdere grubu: 2 kıta 15,3''luk toplar ile obüs bataryası, seri atışlı 100 mitralyöz -Kilitbahir grubu: 8 kıta, 15,2''lik dört top obüsler, üç kıta 18 inçlik çakıllı sahra topları, 6 kadar mitralyözler, 2 kıta, 28''lik 5 adet sahra çakılı topları, -Hamidiye ve Toprak bataryalarında 2 adet 25,5''luk çakılı sahra topları.

Namazgahta 1 adet 28''lik, 1 adet 27''lik ve de 3 adette 21''lik sahra topları bulunmaktaydı. - Mecideye tabyasından ise 5 adet 21''li çakılı top.

ANADOLU SAHİLİNDE: -Dardanos ve Akyarlar grubu - 6 kıtalık obüsler, 4 kıta 15,2''lik yeni sahra topları, -kıta 15,2''lik seri atışlı mitralyözler

-Çanakkale Grubu: - Hamidiye tabyası, 2 kıta 35,6''lık sahra topları, 8 kıta 24''lük sahra topları. (İşte görevli asker Seyit''in bulunduğu tabyada aslında oradaki sayı 37 asker bir komutan üsteğmen ve üç erbaş (astsubay) vardı.)

-Hamidiye-Sultaniye tabyası: İki kıta 35,5''luk topları, 1 kıta 21''lik batarya, 4 kıta 122''lik havan -Anadolu Mecidiye tabyasında ise 3 adet 28''lik çakılı sahra topları, 4 adette 26''lık iki adette 21''lik, 3 adette 15,5''lik batarya topları vardı.

Fransız deniz yarbayın kayıtlarında yazılan: Bu şartları bütün çıplaklığıyla görmekteydik. Bu bataryaları kısa sürede susturmak bütün harp olanaklarımıza rağmen imkansız olduğu anlaşılıyordu.

Gelen istihbarat haberlerine göre Rumeli ve Anadolu yakalarında iskan edilmiş uzun menzilli olan sahra toplarının konumları tamamen çıkmıştı ortaya. Büyük çaplarda 100 adet toplarla karşılıklı olarak atış menzilli 39 kadar da yer değiştiren havanları da bulunmaktaydı.

Aslına bakılırsa Boğaz''ın durumu uygun bir uzaklıktan yalnız sınırlı bir zırhlı grubuna ateş açmaya olanak verebiliyordu. Kesin sonuçlarından harekete başlayacak, gemiler yalnızca 148 ağır ve 128 de hafif toplara sahip olup, bunların da aynı zamanda yarısı rahat kullanılabilir haldeydi, gerçeklerde.

Denizde ise gerçekte rüzgar, akıntılar gibi demir atmış dahi olsa gemileri rahat bırakmayan şartlar yüzünden sürekli hareket etmek zorunda kalan gemilerin her iki tarafı da ateş etme imkanlarına zaten mümkün olamıyordu.

Üstelik onları engellemekle görevli olan karadaki topların engellenmesi için gemilerin şu ya da bu şekilde başarılı olabilmesi mümkün değildi. Anlaşılıyordu ki yüksek yerlere konumlandırılmış toplardan daha çok da, hiç hesap edilmeyen denizdeki mayınların, nasıl ve hangi şartlarını değiştirilip, attırıldığını bilmeden bu kez Dardanel Kkoyuna giren gemilerin hiç hesaplanmadan çıkarmaya başladıklarını görmüşlerdi, bir gün sonra.

İşte bu şanssızlık bizim Fransız harp gemisi Zırhlı Bouvet''in sahra topu atışlarıyla kaptan köşkünden yara alması sonucu, bir de geminin tam alarga olmaması için yan yatışı, harbin sonucundaki deniz savaşının yenilgisini başlatmış olacaktır.

Böylece dünya harp tarihlerindeki en büyük yeri olan, dünyanın dönemindeki en büyük Denizler Armadasının Çanakkale''den geçilemeyeceğini bütün çıplaklığıyla bilmeksizin İtilaf Devletleri yapısal ve kendilerince bekledikten sonra yeniden çıkarma kara savaşlarına girmiş olacaklardı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları