Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

100 Yıl öncesinde (1921) Tekalif-İ Milliye Desteğiyle Yeni Kurtuluş Ordusu…

Asya merkezli Türk kavmi ve geçmişi hakkında sanıldığı kadar çok söz  biliyor ya da kısmen bildiğimizi sanıyoruz. Böylesi yarım-yamalak bilgilerin ışığında yorumlarla saptırmak kolaydır. Rahmetli dostum Uğur Mumcu konu için:

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz…"

Hatta devrimler dönemi Hasan Ali Yücel ise:

"… Yeni bir söz söyledim diyen, sözlerin en eskisini de tekrarlamış olur. Fakat ne yazıktır ki, hakikatleri ulu-orta tekrar ise hafızasından çok bireyin idrakine muhtaçtır…" diyordu.

Kabul edilmiştir ki ne yazık ki bugüne kadar anlatılanlar genelde "Hamasetler, destanlar ve öne çıkarılan ağırlıklı siyasi ve askeri hareketlerin, yaşanmış olayların, okuyanlarca o günlerin koşullarını hiç anlamadan yorumlanması olmuştur.

Oysa dünya tarihinde kökleri çok eskilere dayanan, en azından 2.400 yıllık bilimsel tarihçilere göre kabul edilen 16 devlet kurmuşlardı onlar. Bin yıl öncelerinde Horasan'dan Anadolu'ya yayılan Büyük Selçukluların, uygarlık  ve İslamiyet'in etkisiyle kabul edilir hakimiyetleri olmuştu.

Evet son tarihte bilinen  1910-1920 yıllarının içinde uluslararası birçok savaşlarda bazen galip bazen de mağlup oldukları açıktır. Kuşkusuz bahsi geçen yenilgilerin sebepleri, devleti yöneten kadroların gerek halklarını, gerekse askeri ateş gücü orduları mali, manevi, askeri malzemelerini tamamlamayı maalesef başarmaktan yoksun kalmışlardı.

Eğer bir toplum yeniden Diriliş'i yaşayacak ise zorunlu imkanları yakalamak zorundaydı. Bunu çok iyi belirleyen dostum Prof. Bülen Tanör der ki:

"… Tarihte köklü değişimlerin gerisinde hem düşüncenin hem de maddenin gücü yatar. Düşüncenin gücü temelde yaratılan Devrimci fikir ve ideolojidir. Hedef sayılan özgürlük, eşitlik, liberalizmin etkisinde asırlardır gelen köklere dayalı Milliyetçilik ve de bağımsızlık, egemenlik birlikteliğini esas almaktır."

Bilinen şekliyle 1. Dünya Harbi sonrası bu kez müttefiki olduğumuz Almanya'nın Versay'da yenik olması sonucunda, Osmanlı Devleti'de Mondros Ateşkes Anlaşması ile 1918 Ekim'inde yenilmiş sayıldı. Artık Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini yaşamış Osmanlı aydınlarının, ülkeleri için ölümü hiçe sayıp kitlesel olarak Diriliş ve Kurtuluşu yaşamak zorundaydı.

Bilinen Samsun girişimi, devamında Amasya Kongresi, Erzurum ve Sivas kongreleri artık, öne çıkan ve de Osmanlı İmparatorluğu Devleti'nin üst düzey askeri ve de sivil bürokratları aralarında hedefe gideceği tam olarak da anlaşılmış olan 1. Ferik (Tümgeneral) Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını çıkarmışlardı.

1919 son baharında süratlenen bu girişimlerin sonucu, seçilen Temsili heyet üyelerinin gizli-açık Ankara'ya kaymaları başladı. Hazırladıkları Misak-ı Milli kararlarının 1920 Şubatında Osmanlı Meclisi Mebusanınca kabul edilmesi artık gidilecek yolun tam olarak kapılarını açmış oldu.

1920 Nisanına girilince 23 Nisan'da tamamen ayrı bir Ankara Kurtarıcı Meclisi açılmış oluyordu. Halkın fikirsel olarak birleşimi için hukuksal esas alınarak kurulan Müdafaai Hukuk Cemiyeti artık kendileri gibi düşünen aydınların yöneliş karargahı oldu.

Bir de asıl olan 19. yüzyıl ikinci yarısından itibaren halkın %80'i cahil kaldığından devletin ise onlara Ümmet tabirini koymuşlardı. Yeni bir kuruluş için Ümmet kavramından vazgeçilip Millet ve Ulus şuurunun yerleştirilmesi öncelik sayılmış olacaktı.

 

ZORUNLU MİLLİ ORDUNUN KURULUŞU

İşgal günlerinde öne gelen halkın zorda olsa Milis hareketine geçilmişti, onlara Kuvvacılar dendi. Bilindiği şekilde, bağımsız yeni bir kurtuluş ordusu kuruluncaya kadar, düşman hareketlerine yöresel de olsa sivil-asker Kuvay-ı Milliyeciler savaşacaklardır.

Halk arasında süratle yaydırılan bu girilişler Karadeniz-Ege ve Güneydoğu'ya kadar yayılmaktaydı artık. Ankara meclisi 8 Kasım 1920'den itibaren aldığı kararla, İşgal kuvvetlerine karşı çıkabilecek tam bağımsız kurtuluş ordusu kurulacaktı artık.

Bu ordunun örgütlenmesi için adına acilen Batı Cephesi denildi ve komutanı Ali Fuat paşaydı. Ancak, Rusya'da Lenin gibi görüşüldüğünde acilen Moskova elçisi yapılan Ali Fuat paşa gidince, yerine de acilen Albay İsmet Batı cephesi komutanı olurken, ona ek olarak da Albay Refet bey tayin edilmiş oldu.

Mondros şart gereği Osmanlı ordusu dağıtılma aşamasında bağımsız kalan 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir paşa ve 20 kolordu komutanı Ali Fuat vardı. Isparta bölgesindeki Suvari tümen komutanı Fahrettin Altay paşa da yeni kurtuluş ordusu için başladılar.

Ancak savaş, hem de nerede nasıl, hangi şartlarda belli olmayan büyük savaşlar için lider Mustafa Kemal der ki: "Büyük savaş demek iki ulusun bütün varlıklarıyla bütün maddi ve manevi güçleriyle karşılaşıp birbirleriyle ölümüne saate bağlı olmadan savaşmasıdır."

Evet ordu savaş için askeri malzemelerle donatmak için Osmanlı'dan kalan tugaylar ve alaylardan mevcut ne varsa toplanmaktaydı. Buna ilave olarak da Lenin'le görüşen Halil Kut ve Ali Fuat paşaların çok sağlam biçimde Rusya'dan yüklü miktar silahlar ve de para yardımlarını temin etmekteydiler.

Ancak eksik olan tabii bir gerçek vardı ki sivil asker halkın subayları dahil yaşamlarını sağlayacak, Lojistik destekler/Levazım, giyim, kuşam ve ne kadar süreceği belli olmayan kadar erzakların depolanması gerekmekteydi. Çünkü eskiden Osmanlı devletinin giyim-kuşam fabrikaları, levazım depoları şimdi tamamen kapatılmış kullanılamıyordu.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları