Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

TSK, 1960 darbesi ve emekli edilen subaylar -2-

Değerli okuyucularım dünkü yazıma kaldığım yerden devam ediyorum. Evet, bilinen 1960 günlerini burada anlatmaktan çok bilinmeyenleri vermek isterim. Örneğin adı geçen Millî Birlik Komitesi, toplam 38 kişi olup, bunlardan beşi general, sekizi albay, onu binbaşı, sekizi yüzbaşı olup ordunun müdahalesi içinde resmen görev alarak, 25 Ekim 1961 tarihine kadar Ankara'da kalmışlardı.

Böylece bilindiği gibi, derhal başa geçirilen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel'i takiben Hava Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve İstanbul 1. Ordu Komutanı, orgeneraller meseleye dahil olmuşlardı.

1960 darbesindeki uygulamalar

Millî Birlik Komitesi olarak 11-12 Haziran günlerinde bir sayılı kararlarıyla acilen 157 sayılı kanunla da "Kurucu Meclis'in Teşkili" öne çıkarılıp sözleri de:

"Mevcut şartlara uygun olarak milletin en gerçek manasıyla teşkili esas alınmıştır..." denilirken, takiben 158 sayılı yasa ile de: Bu Kurucu Meclis'e katılacaklar:

"... Bilim, sanat, eğitim, askerlik, diplomasi, siyaset, iktisat ve ticaret gibi alanlarda başarıları görülmüş kimseler arasında..." şeklinde oldukça açık detaydır.

Yanlış yazılmış yayınlar ve kitaplara göre ise ihtilali yapan subaylar, kendilerince bir hükümet kurup devleti tamamen halktan, sivillerden uzak kullandı, şeklindeki anlatımların hiçbir belgesi, bilgisi yoktur.

Bunun ötesinde ise devam etmekte olan 1924 Anayasası'nın artık güncelliği sebebiyle yenilenmesi için bu kez ciddi bir atılıma girerler. İlk etapta konusunda Türkiye'deki en bilimsel salahiyeti olan İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar, acilen Ankara'ya çağrılıp Haziran-Temmuz dönemi başlarında bunun hukuksal çalışmaları Ankara Gazi Orduevindeki diğer profesörler ve hukukçular arasında yapıldı. Onların toplamda otuz sekiz kişilik komitede yer alan, sadece ordunun Askerî Yargıtay Başkanı, Hâkim General ile iki askerî savcı ve hâkim var. Diğerlerinin hepsi hukukçu sivillerden kurulmuştu.

Oysa 1960'ları anlatan kitaplarda, 1961 Anayasası ordunun saldırıp, halka silah zoruyla kabul ettirdikleri bir anayasa olmuştur, şeklindeki tanımın hemen hemen hiçbir belgesi ve gerçek bilgisi, isimleri yok.

Bu anayasa hazırlanıp, Kurucu Meclis'in kararı ile Halk Referandumu ile onaylanıp kabul edildi. Bahsi geçen anayasada öncelikle hukuk devletini tüm yetenekleriyle gerçekleştirmek için...

1-İktidarın kuruluşu ve işleyişi,

2-Devlet yönetiminde sınırlama ve denetim,

3-Siyasi hayat ve kurumların pratiği esas alınmaktaydı.

Bu açıdan bakıldığında bugün bile daha sonra yapılan 1982 Anayasasına bakılırsa, 1961 Anayasasının çok daha sağlam olduğu kabul edilmektedir.

1960 ihtilalini yapanlar kendilerinden olmayan subayları ordudan atıp emekli ettiler, şeklindeki söylentiler de günümüze kadar yanlış şekilde dolaşıp durmuştur. Oysa bunun hiçbir şekilde gerçekle ilgisi yoktur. Doğrusu ise M.B komitesi içinde 3 Ağustos 1960 gününde ordunun üst düzey subay kadrolarının çokluğu hem de subay kadrolarının terfi ve tayin edileceği zaman içinde.

Ordudaki gerçek belgelere bakıldığında bu kez karşımıza 1939 yılında II. Dünya Savaşı'nın başladığı, Türklerin savaşa girip girmeyecekleri konuşulurken, bu kez Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Çankaya'da toplantılar yapıyordu.

Fevzi Paşa: "... Sayın Reisicumhur, silah arkadaşlarım, olası büyük bir dünya savaşı başlatılmıştır, fakat henüz belli olmasa da belki biz de harbe girebiliriz. Böyle durumda, ki I. Dünya Harbi'nde yaşadık, ordumuza ise komuta edecek subay kadromuz azdır.

Harp okulları sadece 220 subay mezun verir, bu da çok azdır. Önerim şudur ki, bu yıldan itibaren harp okulu öğrencileri sayısını 1.200'lere çıkaralım..." demişti.

Evet, aynen de öyle oldu. 1941-42-43-44 yıllarında mezun olup orduya göreve katılan subaylar yıllar içinde 1400'lere kadar ulaşmıştı, fakat harbe girmedik.

Böylece de ordumuzda 1961'e gelindiğinde en az 15 yılını hizmete verip, 5 yıl mahrumiyet terfisi alanlar emekli hakkına sahip sayılırdı. Kadro artık tamamen şişmiş, orduda kıdemli binbaşı, yarbay ve albayların ise sayıları oldukça fazlaydı. Buna mukabil, onlara rütbeye uygun görevler verebilmek imkânsızlaşmıştı.

İşte bu yüzden generallerin ve MBK'nın teklifleriyle Kurucu Meclis'in kararıyla 42 sayılı kanun yazılıp da ordudaki subayların emekli edilmesine başlanmış oldu. Resmî kayıtlara göre yaklaşık 4.000 kadar oldukları ve bunların birçoğunun İstanbul'a gelip, Beşiktaş'a kendileri için Emekli İnkılap Subayları Derneği kuruldu.

Bu dernek çalışmalarına ek olarak bir de Levazımcı subayların başlattığı, Etiler, Zincirlikuyu tepelerindeki dernekti...

Devletçe tahsis edilen otuz dönümlük arazide LEVSAN yapı kooperatifinin başlattığı evler, bölgeyi genişletmiş oldu. Günümüzde halen Zincirlikuyu-Mecidiyeköy arasındaki mahalleler 55 yıl önceleri onlar tarafından yapılan kooperatif evlerinin yerleri olarak devam etmektedir.

Değerli okuyucularım, gelin, köşe yazımın son sözlerini Kurucu Lider Mustafa Kemal Atatürk desin:

"... Tarih yazmak, yapmak kadar önemlidir... Eğer yazan, yapana sadık kalmaz ise değişiklikler çıkacak ve hakikatler şüpheli bir şekil alacak... Böylece de toplumu ve hatta beşeriyeti yakasına değişim olarak da yerleşebilir, o da kitleyi bölecektir..."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları