Günümüzde, göz ardı ettiğimiz sorunlarla yüzleşme vakti geldi. Bilim insanlarının uyarılarına kulak vermek ve basit adımlarla çözülebilecek ölümcül durumları görmezden gelmek artık lüks olamaz. Ancak bu sorunların ani bir şekilde ortaya çıktığını iddia etmek haksızlık olur.

Dünyanın enerji kaynakları tükeniyor ve yerine yenilerini koymak için çözümler bulamıyoruz, bu da büyük bir belirsizliği beraberinde getiriyor. Hayatlarımız, giderek büyüyen bu bilinmezliklerin içinde savruluyor.

Bilinmez bir geleceğin ortasında buluyoruz kendimizi; ancak bu belirsizliklere karşı bir şeyler yapmak mümkün. Örneğin, dünyadaki yaşamın tek kaynağı olan gezegenimizi parçalamak ve yok etmek yerine, ona sahip çıkarak savaşmamız gerekiyor.

Bazen bir kişi, bazen bir duygu, bazen maddi bir sorun ya da ruhun derinliklerindeki bilinmezlikle başa çıkmak zorundayız. Hayatın her aşamasında karşımıza çıkan bu bilinmezliklerle nasıl başa çıkacağımız ise gerçek bir soru.

Bugünlerde ülkeler arasındaki savaşlara tanıklık ediyoruz, ancak milyonlarca yıl süren birikimden hiçbir şey öğrenmediğimizi görmek üzücü. Devletler, atom bombası ve Dünya Savaşı gibi kavramları çok iyi biliyorlar, ancak bilinmezlik giderek küçülen ve globalleşen dünyanın temel sorunu haline geliyor.

Bilgiyi ve gerçeği reddeden bireylerin oluşturduğu uluslar, çevrelerine zarar vererek ilerliyor ve bıraktıkları yıkıma sırt çeviriyorlar, umutla bilinmezlik içinde kaybolmasını bekliyorlar.

Anlatılmayan bilinmezlikler var, ve bu, insanın çabalarına rağmen anlamlandıramayacağı şeylerdir. Beyinde oluşan bilinmezlikleri tanımlamak ve anlaşılır hale getirmek zorlu bir süreç.

İşin zararlarından bahsedildiği kadarıyla, dışarıda oluşan bilinmezlikler her zaman için içine çekmek için fırsat kolluyor. Gelecekteki belirsizlikleri ele almazsak, bu bilinmezliklerle dolu bir gelecekle yüzleşmek kaçınılmaz olabilir.