Leonardo DiCaprio kendisine Oscar''ı kazandıran The Revenant filminde, vejetaryen olmasına rağmen bir bizonun karaciğerini çiğ çiğ yemiş ve bunu kariyerinin en zorlu performansı olarak değerlendirmişti.

Sonuçta onun bir oyuncu olduğunu ve bunu rol icabı yaptığını söyleyebiliriz! Ancak tercihleri yüzünden bu tarz rollerde oynamak istemeyen ve rolü reddeden pek çok oyuncu da tarih sahnesindeki yerini almıştır...

Hayatta hedeflediğimiz noktaya ulaşmak için kimi zaman ödünler vermemiz gerekebilir. Bu kimi zaman inandığımız doğruları sorgulamak şeklinde ete kemiğe bürünürken kimi zaman da yaşam tarzımızı baştan şekillendirmeye kadar varabilir.

Basit bir yemek yarışması için hayatından eti çıkarmış birinin diğer yarışmacılarla birlikte aynı masada et ürünleri tüketmesi şeklinde ortaya çıkarken bu ödünler, kimi zaman da dünya çapında bir oyuncunun Oscar heykelciği için vejetaryenliğini askıya alması şeklinde kendisini gösterir.

Gündelik yaşamda kendimiz için oluşturduğumuz ''konfor alanımız'' rahat ve mutlu bir hayat sürmek adına bize doğru bir şekilde koruma sağlayabilir. Bu alanı oluştururken kimi zaman önemli kararlar da alabiliriz. Mesela şimdiye kadar birlikte olmaktan keyif aldığımız bazı kişilerden uzak durmaya başlarız.

Son zamanların moda deyimiyle ''toksik'' arkadaşlardan kurtuluruz. Sonra daha uzun yaşamak adına vejetaryen olmaya karar veririz çünkü yaptığımız seçimin sadece bizim için değil doğa için de bir kazanç olduğunu biliriz. Dünyayı kurtarmak adına aldığımız bu önemli kararı her yerde de ilan etmekten geri durmayız.

Ama sonra ne olur! İnsani duygularımız kabarır, mağara devrinde hayatta kalmak adına ne bulursa yiyen atamızın çağrısı yankılanır kulaklarımızda. Milyonlarca yıl sonra bu defa farklı ihtiyaçlarımız için atmaktadır o çığlığı...

İster basit bir yemek yarışması için olsun, isterse de Oscar''ı kucaklayabilmek adına, insanlar kimi zaman kazanırken kaybetmeyi göze almakta... Bu ne kadar reddetmek istesek de hayatımızın her alanında böyle! Çok para kazanmak için gece gündüz çalışırken sevdiklerimizle az vakit geçiriyor ve onları kaybediyoruz. Güzel görünmek adına ameliyat masalarına yatıyor, canımızdan oluyoruz... Sadece bir kişiye dünyada başka kimse yokmuşçasına ilgi gösterirken, çevremizde olup biten olayları ve gelişmeleri kaybediyoruz.

Kazanmaya odaklanmış hayatlarımızı doludizgin sürdürürken, hemen her gün bir şey kaybediyoruz. Bu kimi zaman sevdiğimiz insanlar olurken, kimi zaman beden sağlığımız oluyor, bazen de akıl sağlığımız...

Kısacası sonunda pişman olacaksan elde ettiğin kazanımların da sana bir faydası dokunmadığını anlıyorsun. Kazanma motivasyonu ile önümüze koyduğumuz her şeyi parçalarsak hikayenin sonu bizler için mutlu bitmeyebilir.