Huzur bulmaya çalışırken ruhunun derinliklerinde güvenli bir liman bulamamış gemi gibi savrulup duruyoruz rüzgârda…
Gündem rüzgârına kapılıp da üç beş yorum yapmaya başladığında ise bir anda kendini şucu bucu sarmalında buluyorsun. Biraz öteki taraftan biraz beriki taraftan bir şeyler alıp devam edemiyorsun hayatına.
Sosyal medyada namus bekçiliği yapan kişilerin ifşa edilen özel hayatlarında gırtlaklarına kadar fosseptik içinde olduklarını görüyoruz.
En çok akıl verenlerin en çok bilenlerin en çok şöylelerin en çok böylelerin ne kadar da hava civa olduklarını görüyoruz.
Şansa kalmış bir hayat yaşıyoruz! Gündemi karışık, yolları, caddeleri kalabalık, geleceği karanlık…
Gündeminin bu kadar karışık olduğu başka bir yer bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun sebebi belki yedi düvelden insanın bir arada yaşadığı ve tarihi çok eskilere dayanan kadim topraklarda olmamıza bağlı.
Günün sonunda evine girip de kafanı yastığa koyduğunda gözlerini huzurla kapatıp kafanın içindeki tilkileri bir kenara koyamıyorsun ya işte o zaman anlıyorsun şansa kalmış bir hayat yaşadığını.
Gündelik tartışmalar o kadar iç karartıcı ki sohbetin sonunda kendimizi ülkeyi kurtarırken buluyoruz hep…
Bizleri sarmalayan şu gündem başlıkları bir türlü keyiflenmemize ve hayatımızın kontrolünün kendi elimizde olduğunu hissetmemize neden olmuyor.
Hava almaya sokağa bile çıkmaya korkar olduk yorgun bir kurşun gelip saplanır korkusuyla ya da bir kavganın ortasında buluveririz kendimizi diye…
Yurt dışı planlarımızı döviz fiyatları gölgeledi.
Karnımızı güzelce doyurma fikrini market fiyatları aldı götürdü.
Araba yenilemeyi düşlerdik ikinci el bile uzak oldu, cep telefonu yenilemeyi bile hayal edemez olduk.
Hayatımızın ipleri öylesine kopup gitti ki elimizden, şansa kalmış bir hayat yaşadığımızı artık benliğimizin her noktasında hisseder olduk.
