Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Erdinç Yapan

Erdinç Yapan

KALBURÜSTÜ

Masalın sonu

Bir varmış bir yokmuş... Yıllar yıllar evvel ufak tefek sorunları olan mutlu bir ülke varmış! Zaman zaman kötü olaylar yaşasa da halkı birbiriyle kenetlenir hiç kimse bir başkasına zarar vermek istemezmiş.

Herkes birbirine saygılıymış ve mutluymuş, çalıştığının karşılığını alır ve hayal kurmaktan da geri durmazmış.

Sonra bir gün bu güzel ülkeyi daha da güzel yapmak istediğini söyleyen biri çıkmış ortaya, boynundaki kolyesini göstermiş ve tüm zenginliğinin bu kolyesi olduğunu yaşadığı ülkeyi çok daha güzel bir hale getirmek istediğini söylemiş!

Kendisine yeten ülkenin güzel insanları daha da iyi koşullarda yaşamanın güzel olacağını düşünerek bu kişiyi yönetimin başına getirmiş.

Minik beyaz evlerin ve birkaç kattan ibaret beyaz binaların bulunduğu ülke toprakları bir anda şekil değiştirmiş. Katlar yükselmiş, her yerden beyaz binalar çıkmaya başlamış. Ekinler solmuş ama binalar hep büyümüş.

Sonra bir gün ülkenin ortasına beyaz bir yapı inşa edilmeye başlanmış. Bir fabrika gibi görünse de çok daha korkutucu duruyormuş. Ülke halkı ''gelişmenin şartıdır'' deyip yaşananlara ses çıkarmamış. Sonunda yapı tamamlanmış ve dev gibi bacasından simsiyah dumanlar çıkmaya başlamış. Bu duman bazılarını rahatsız etmiş... Ekinleri öldürecek, bizleri zehirleyecek demişler...

Ülkenin geri kalanı yüksek katlı binalarının pencerelerinden bakıp bir sorun olmadığına kanaat getirmiş. Hem zaten kendi evlerinin camlarına kadar yükselmiyormuş bu simsiyah duman!

Yıllar geçtikçe duman tüm ülkenin üzerini kapatmış, nefes almak zorlaşmış, ekinler kurumuş, yaşam zorlaşmış. Önünü bile göremeyen ülke halkı birbirine çarpmaya başlamış. Karanlık, ruhlarını da esir almış. Nefes alamayan halkın birbirine de tahammülü kalmamış.

Bazıları nefes almak için ülke dışına kaçmış, bazıları da bu dumanın ne kadar zararlı olduğunu daha yüksek sesle duyurmaya çalışmış.

Ama fabrika için tuğla taşıyan ve dumanın sanıldığı gibi zararlı olmadığını düşünen kimi ülke vatandaşları ısrarla bu zehri solumaya devam etmek istediğini ve bu dumanın iddia edildiği gibi zararlı olmadığını söylemiş.

30 yıl boyunca aralıksız salınan simsiyah duman sonunda ülkenin her noktasını kaplamış. Her evin camını karartmış, her çocuğun ciğerini zehirle doldurmuş. Ülkenin hekimleri hasta çocuklara bakarak geleceklerinin de kaybedilmeye başladığını söylemiş.

Ülke yöneticisi en sonunda dumandan kimsenin kimseyi göremediği bir gün halkın karşısına çıkmış ve boynundaki kolyesini göstererek.

-Bana ve bu kolyeye inanarak beni seçtiniz ben de sizler için çalıştım ve bu fabrikayı inşa ettim bu duman gelişimdir, bu duman mutluluktur, bu duman huzurdur demiş. Aksini düşünen bu ülkenin geleceği için düşmandır diyerek bitirmiş sözlerini.

Kafasını dumandan kaldıramayan halkın bir kısmı bu sözlerden mutlu olmuş ve yöneticiye hak vermiş. Fabrikaya tuğla taşımış bazılarıysa yöneticinin dumandan körleştiğini ve sağırlaştığını düşünmüş.

Sonra bir gün elinde avucunda ne varsa kara dumana kaptırmış ülke halkı kararını vermiş, fabrikanın başına toplanmış ve seslenmiş.

Nefes almak istiyoruz, önümüzü görmek, karnımızı sağlıklı bir şekilde doyurmak istiyoruz demiş.

Ardından herkes fabrikadaki tuğlalardan birini almış ve evine dönmüş. Günün sonunda fabrika küçücük kalmış, bacasından çıkan duman da azalmış.

Ülke halkı seyrelmeye başlayan dumanla birlikte daha güzel bir yaşantının olacağını anlayınca kalan tuğlaları da kaldırmış ve masalın sonunda herkes yeniden mutlu olmuş ve kötüler de tıpkı duman gibi ortadan kaybolmuş.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları