Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Erdinç Yapan

Erdinç Yapan

KALBURÜSTÜ

Doğal afet

Ülke olarak doğal afetlerin neredeyse her türlüsünü deneyimliyoruz. Kimi zaman değişen iklim koşullarının yarattığı seller alıp götürüyor sevdiklerimizi kimi zaman da belki de doğal afetlerin en kötüsü depremle yüz yüze geliyoruz.

Bir noktada herhangi bir zaman diliminde o şehirde ve çevresinde yaşanacaklara dair haber bültenlerinde ya da tartışma programlarında görüş bildiren uzmanlar, yıkım gerçekleştikten sonra bu defa “bunu günler, haftalar belki de yıllar önce söylemiştik” demek için geçiyorlar kamera karşısına…

Sayılarla ifade edilmeye başlandığında ölüm, orada yanlış giden bir şeyler var demektir. Hayatının en güzel çağında bir anda bina enkazının altında kalmak kadar kötü bir son olamaz insan için…

Hatta bu acılar hayatımıza öylesine yerleşti ki her gün çok daha büyük bir şekilde üzerimize gelmesini donuk bakışlarla izlemeye başladık.

İnsanın içini en çok acıtan kısım da tam burası!

Dünyanın başka coğrafyalarında benzer büyüklükteki afetleri kolayca savuşturan insanların varlığını bilmek bu dalga dalga gelen acıyı daha da büyütüyor.

Herhangi bir forma sokulamayacak, kelimelere dökülemeyecek bir acı!

Acının tarifini yapmayı değil de acıyı en derin şekilde yaşamayı öğrendik.

Bu acının bir tarifi yok, bu acının tanımı, bu acının şekli yok…

Öylesine büyük bir şey ki en acı verici işkencelerin çok daha üzerinde…

Ama işte ne yaparsak yapalım karşılaşıyoruz onunla!

Yaşadığımız acının tarifi yok, onarılacak bir yanı da yok.

Hiç şüphesiz insanoğlu geliştirdiği onlarca teknolojik icada rağmen doğal afetlerin karşısında durmayı başaramıyor. Yaşananları çaresizlikle izlerken az da olsa bu felaketten kurtarabildiklerine sevinirken buluyor kendisini.

İlginçtir ki doğal afet olarak tanımlansa da depremler, bilim insanları tarafından zaman olarak olmasa da büyüklük ve yaratabileceği zarar anlamında önceden kestirilebilen bir olgu haline geldi.

Acının tarifi yok, acının unutulacak ya da onarılacak bir yanı da yok. Acı öylesine büyük öylesine büyük ki dalga dalga geliyor insanın üzerine. Kaybedilen canlar, geride kalanların yarına dair umutları, kendilerini neyin beklediğini bilememenin verdiği çaresizlik hissi…

Beden kaldırmıyor, ruh taşımakta zorlanıyor. Ete kemiğe bürünüp aramızda dolaşan acıyla daha fazla göz göze gelmemek için çeviriyoruz kafamızı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları