Bir bilinmezin içine doğru yapılan yolculukta, hep de en çok güvendiğimiz duraklarda kaybettik kendimizi.

Satır başlarında bizi bulmalarını beklerken cümlenin sonundaki noktaya kadar büyük bir hızla savrulduk.

Dibini göremediğimiz bir kuyunun kenarında dururken bedenimizi kaplayan ve bizi oradan uzaklaşmak için uyaran korkuya aldırış etmeden derinliğini hesaplamaya çalıştık kuyunun.

Çünkü en derine inebildiğinde çözümü bulacağımızı içten içe biliyorduk. Her zaman derinlerde gizlenen yanıtı aramakla geçti ömrümüz.

Çevredekiler bizdeki ısrarlı arayışı göremedikleri için hep basit ithamlarla yaftaladı. Oysa derinlere doğru bakış atmak buna cesaret edebilmek herkesin harcı değildi.

Psikolojik bir yolculuktu çıktığımız, çıkmaya cesaret edebildiğimiz!

Derinlerde gizlenen sırlara ulaşmaya çalışırken çoğu zaman en üstte hemen yakınımızda duranları uzaklaştırdık kendimizden…

Okyanusun derinlerindeki gizem, mağaranın derinlerinde bizleri bekleyen gizemler hep insanoğlunun kendisini ulaşmak için sınadığı sınavlardır.

Psikoloji bilimi, insanların beyninin ve ruhunun derinlerindeki soruları ve cevapları bulmaya çalışır.

Gündelik hayatta da ne kadar derine inebildiğimiz ya da ne kadar derine bakabildiğimiz belirliyor günü iyi bitirip bitiremeyeceğimizi…

Uzayın derinlerini keşfetmek isteyen insanoğlunun bilime olan tutkusu bizleri şimdiki modern yaşantımıza ulaştırırken bir kez daha derinleri merak etmenin karşılığını günlük hayatta da almış olduk.

Gelişmiş bir toplum olabilmek için derinleri merak ederek oradaki gizemlere ve cevaplara ulaşmamız gerekiyor. Bunu başarabilen toplumlar şimdiden pek çok alanda çok daha ileride ve kalitede bir yaşam sürüyor.

Kimi sığ toplumlarsa önlerine konanı sorgulamadan derinlerinde ne olduğunu umursamadan tüketerek gününü kurtarma peşinde!

En ilkel dürtülerini tatmin ederek hayatını yaşadığını sanan bu kalabalıkların ne kendilerine ne de çevrelerine bir fayda sağlamasını bekleyemeyiz.

Bizi biz yapan yolculukta derinlere indikçe ve kendimizi tanıdıkça başkalarına da aynı saygı ve sevgiyi verebiliriz.

Aksi takdirde tüm sığlığımızla bulunduğumuz ortamı zehirler ve gelecek güzel günleri de başlamadan yok etmiş oluruz.