Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Erdinç Yapan

Erdinç Yapan

KALBURÜSTÜ

Aşkaniyet!

Yalnızlık şiirleri yazmayı ve bu şiirleri yazarken ağlamayı seven yazarlara karşı olan ilgimi orta sonda kaybettiğimi hatırlıyorum.

Sahaflarda yeni şiir kitapları ararken az ilerideki pidecinin kokusunun cazibesine kapılıp sanat dosyasını kapatmamın ardından okuldaki popülerliğimin yavaş yavaş kaybolduğunu duyumsarken aslında okul takımından çıkarılmamama neden olan şiirlere içimden galiz küfürler ediyordum.

Platonik bir aşka yazılmış şiirler vardı günün sonunda kalbimin duvarlarını dolduran. Onları söküp atamadan yeni bir güne yeni bir ana yeni bir saniyeye adım atamamak beni  hemen her zaman uğramayı adet edindiğim çay bahçesine götürmüştü. En güzel İstanbul görüntülerini sunan bu mekan aynı zamanda en trajik aşk sonlandırmalarına da tanıklık ediyordu.

Bir tanesi gözlerimin önünde yaşandı… Oğlan çocuğu gözyaşları içinde masadan ayrılırken kız çay bardağının dibindeki demi de midesine indirdikten sonra hesabı çocuğa yıkmaya çalışmıştı. Zaten aşkı ete kemiğe büründürüp giden bütün o masal kahramanları ayakkabısını kaybeden -kim görürse- kız ya da ayrı ailelerin evlatlarının o ölümle biten büyük aşkı…

Dizilerin ve filmlerin hala nemalandığı bu büyük aşk günümüzün popülist ekran malzemeleri olmaktan öteye gidemiyor. Hani aşkı böylesine soğuk ve maddesel bir şeye dönüştürmek kimin fikriyse ona buradan kucak dolusu itirazlarımı sunmak istiyorum. 

Sayesinde orta okul ve lise yıllarımda kulağımı dolduran melankolik teneffüs müziğiyle birlikte kendimi okulun betondan hava alma alanına atarken çevremi dolduran öğrencilerin aslında ne kadar da yalnız olduklarına kanaat getirdim.

Yalnızdık işte yalnızlardı yalnız olmak tercihleri de değildi üstelik. Onlar yalnız kalmamak adına bir metaya sarılıyor, arabalarda dönemin popüler pop müziği ezgileri çerçevesinde gezip çay satmak için gençlerin hissi duygularına saldıran kafelerde birbirlerinin gözlerinin içine bakarken, beyinlerine yarınlarını çürüten bir uyuşturucu zerk ettiklerinin farkındalar mıydı acaba.

Soruların yeni sorular doğurması ya da çağırması kadar normal bir şey olamaz üretken bir beyin için ama sağlıklı bir beyin olarak kalabilmeniz adına bu soruların önceki sorunun kara sularında dolaşması gerek…

 Aksi taktirde karşınızda sizi dinliyormuş sanki sizi seviyormuş sanki siz onun dostuymuşsunuz gibi davranan kişinin dikkatini olumsuz bir düzlemde çeker ve 'bu adam ne iş yaaaa!' nidasının karşı tarafın beyninde yankılanmasına sebep olabilirsiniz.

Aşkaniyet namına, kendini sorgulamak iyidir çoğu zaman… Çoğunlukla 'benim durumum da tıpkı yazıda aktarılardan ibaret' diye düşünebilir ve siz de kalbinizden geçenleri ve orada birikenleri demlendirmek adına derin bir sessizliğe bürünebilirsiniz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları