Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Neşe DİLEKÇİOĞLU

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Enikonu

Elbette başlık bu olunca 'iki konu' hemen akla gelir. Biri: CHP ki, Türk milleti için elzem olan konulardan biri budur. Diğeri ise: İsrailoğulları ile İhvancı Hamas arasındaki danışıklı dövüş ki güncel görünmekle birlikte, 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla başlayanlar olduğu gibi; 'Filistin Davasının' örgütler zeminine indirilmesiyle birlikte de başlayan sorun olarak algılanabilinir. Biraz daha eskilere gidersek, parasıyla Filistin vatanını satan ihanet içindeki ruhsuzlara atıfta bulunabiliriz. Yetmez, Almanya'nın 2. Cihan savaşında, Stalin'in, Yahudilere uyguladığı bir tür 'hologost' ile (Bu Yahudilerin, Hazar Türkleri olduğu, 13. Kavim Eşkenaz Türkleri olduğu da doğrudur.) bu İsrail sorunu ile mutlak ilişkilidir. Bir başka anlamda, Hicaz ve Mescid-i Aksa yollarında emperyal ulak olan Arapların katlettiği Mehmetçiklerimizin aziz hatıralarının lâneti olabilir. Kısaca Filistin artık bu tutumlar yüzünden İsrail olmuştur. Topraklarının yüzde doksanı işgal edilmiş, 1948 yılından beri BM tarafından kurulmuş onlarca kampta, Filistin halkı yaşamaya çalışmaktadır. Kudüs ve çevresinde, ayrıca demografik alanda dağınık yaşayanlar olsa da, Akdeniz kıyısıdaki 'Gazze' denilen yer bir tür kontrollü muhtariyet şeklinde yaşam süregelmektedir. Lâkin orada da sorunlar bitmez. İran yanlısı 'ŞİA' gruplar, şimdi de İhvan yanlısı Hamas ve benzeri yapılar, Filistin Davasından, kendi varlık davalarına, halkı mecbur ederek bir tür baskı kurmaktadırlar. Yaser Arafat sonrasında Filistin meselesi 'DİNCİ GRUPLARIN' kendilerini ispat edebilme yarışına dönmüş, halkı dönem dönem gereksiz eylemlerle baskı ve zulümlere uğratmışlardır. Bugün yaşanılan da budur. Hamas, adeta Netenyahu'nun eline: fanatik masonizmin yaşamı adına bir fırsat verirken, bir taraftan da son yerleşim yeri Gazze'nin de perişan edilmesi için fırsat yaratmıştır ki, bu gaflet ve hıyanettir. Diplomasi ve Filistin Davasının haklılığı adına yapılması gerekenler ile, 1967 sınırları dahilinde 'iki devletli yapıya çalışmanın askıya alınmasına gerekçeler yaratmıştır. Bu o davaya kötülüktür. İslam imajına bu ve benzeri örgütler zarar vermektedir, emperyal ulak gibi davranmaktadırlar. 'İpliğini pazara çıkaratacak' güçlerle, bunu görmezden gelmektedirler. İsrail bir baskıcı fundemental devlet tipiyle benzeri bahaneleri kullanarak, o topraklarda bir metastaz yapan kanser hücresi misali gelişti, müsebbipleri bu akılsız cemaatler oldular. Şimdi 'pirincin taşını ayıklamak' zor. Zira, denildiği gibi: pirincin içinden beyaz taşları bulmak mümkün değil, gibi. Bize gelince, bu Ortadoğu bataklığının içinde debelenmek bize düşmez. Goygoycu bir takım yobaz grupların: "Mehmetçik Kudüs'e!" naraları ise bize gelmez. Gaflet göstererek sahip çıkamadığınız vatanınızda Mehmetçiğin kanı akıtılamaz. Zira, siz oralardan o Hristiyan ve Yahudi dostlarınızla o kutlu Mehmetçiğe ne pusular kurdunuz, unutmadık, unutmayacağız. Biz Türkler barış olsun diye nice fedakârlıklar yaptık, dinlemediniz, görmediniz.

Yine bugün ve sonrasında Türk devleti kendi kurgulamadığı, stratejisini kendi belirlemediği bu bataklık savaşlarına giremez, girmemelidir.

İsrail'in eşkiya misali davranmasının önüne geçmesi gerekenler Batılılardır. Tam tersine, ona gaz vermekte, yaptığı zulümleri görmezden gelmektedirler. Bunun için Türkiye bir tür alternatif bloklarla ayrıca bazı çalışma ve diyalogları yürütmelidir. Rusya, Çin mutlak ve mutlak olarak bu konuda ülkemizle 'başat' görev üstlenebilir. Filistin barışı gecikmiş bir yaradır, çözüm bellidir: iki devlet ve otoritelerin gözetiminde kadim tarih de kaale alınarak, iki devletin topraklarının belirlenmesi. Ayrıca Kudüs'e ait bir ayrıcalıklı ve üç semavi dinin kontrolünde bir statü belirlenmesi, bu barışın sacayağıdır. Daha fazla can yanmadan, bu terör örgütlerine işleri havale etmeden, çözüm için emek ortaya koyulsun.

Gelelim ülkemizin kanayan yarası CHP dosyasına. Epey zamanlardır, devleti kuran ve Atatürk'ün kurduğu bu partide zaafiyetler, sapmalar, tutarsızlıklar, yetersizlikler vs. olmaktaydı. Son seçimlerde bu durumlar zirve yapmış idi. Ve yenilenme adına bir takım düşünceler gelişmiş, bunun başını da Ekrem İmamoğlu çekiyor görünmekteydi. Genel Merkez katı tutumuyla Kemal Bey'i yedirmeyiz dese de: Barış Yarkadaş ki, gerçek bir Kemal Bey 'YANDAŞI' anlık ve de güncel haberleriyle yırtına yırtına bir hâller oldu da, İstanbul seçiminde kündeye geldi. Yani değişim isteyen blok, İstanbul İl Yönetimini kazandı. Üstelik de, bütün bir baskıya rağmen. Ekrem Bey başarılı ve güven verici bir önderlik yaptı, kısaca. Şimdi, kasım ayında yapılacak seçimde bu değişimin en azından olabileceğine bakarak, bunların olabilme olasılığını da göreceğiz.

O halde rast gele...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları