Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Aydın Tomakin

Aydın Tomakin

AYDIN'CA

Türkiye’de gerçekten sendikacılık yapılıyor mu?

12 Eylül 1980 darbesinden önce 4 akımı temsil eden sendikalar vardı. DİSK, MİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ. CHP iktidarlarının da desteğini alan DİSK, Türkiye’de çok etkin bir sendikacılık yapıyordu. Adeta üyelerinin haklarını söke söke alıyorlardı.

MİSK ise Milliyetçi camiayı temsil eden bir sendika yapılanması idi ama dar anlamda yöneticilerini zirveye taşıyan, üyelerinin haklarını DİSK kadar savunamayan bir yapılanması vardı. Ve 12 Eylül darbesi ile zaten tarih oldu. DİSK ise halen varlığını devam ettiriyor.

TÜRK-İŞ ise o yıllarda sarı sendika olarak adlandırılıyordu. Ne etliye ne de sütlüye karışmadan sendikal ağalıklarını devam ettiriyorlardı. Hâlen de aynı minvalde devam ediyorlar.

HAK-İŞ ise daha çok Millî Görüş’ü temsil eden partilerin destekledikleri sendikalardı. Halen varlığını devam ettiren sendikalardan birisidir.

12 Eylül darbesiyle kapatılan sendikalar, normalleşme dönemine geçildikten sonra peyderpey açılmaya başladılar. 12 Eylül öncesi var olan MİSK tekrar açılmadı. Diğerleri halen varlıklarını devam ettiriyorlar.

Günümüze geldiğimiz zaman durum biraz farklılaştı. Günümüzde sendikalar adeta yok sayılıyorlar. Geçmişte olduğu gibi sendikalar grev yapamazlar, yürüyüş veya nümayiş yapamazlar. Aslında sendikacılık bir nevi derebeylik gibi bir yapılanmadır. Sendikaların yönetiminde bulunan kişiler her türlü konforu yaşarlar ama üyeleri sadece aidatlarını verirler. Üyelerin haklarına gelince bakın biz istiyoruz ama iktidar vermiyor diyerek kendilerini savunuyorlar. Şahsen ben 1975 yılından 2008 yılına kadar çalıştığım süre içinde üyesi bulunduğum sendikalardan hiçbirinden zerre kadar yardım görmediğimi söyleyebilirim. Zaman içinde ben de çok sıkıntılar yaşadım ama üyesi olduğum sendikalardan en ufak yardımı alamadım.

Gündemde memur ve memur emeklilerinin önümüzdeki 2 yıllık sözleşmeleri söz konusudur. Ancak ortada oynanan orta oyunundan başka bir şey değildir. İktidarın baskıları sonucu sözleşmelerde söz sahibi olan MEMUR-SEN sadece göz boyama yapıyor. MEMUR-SEN’in iktidardan istediklerine ilk etapta baktığınız zaman müthiş taleplerde bulunuyor, memurlar ümitleniyor. Ama sonuç, geçmiş yıllarda olduğu gibi fiyasko. Konu tek adamın iki dudağının arasından çıkacak söze kalıyor. MEMUR-SEN ise üyelerine bakın biz dişe diş mücadele verdik ama daha fazla direnemedik diyecektir. Hâlbuki zaten iktidarla birlikte hareket ettikleri için yiyen yiyebilir ama biz bu numaraları artık yemiyoruz.

İşveren sendikaları ve sendikalar arasında yapılan sözleşmelerden bir sonuç çıkmayınca konu Hakem Heyeti’ne kalmıştı. Hakem Heyeti de işveren sendikasının teklifini aynen onayladı ve 2024 yılı için 15+10 ve 2025 yılı için 6+5 şeklinde konuyu bağlamış oldu. Hakem Heyeti’nin kararı kesin olduğu için sendikaların itiraz hakkı da kalmıyordu.

Ağanın eli tutulmaz! Sayın Cumhurbaşkanı; benden de bu kadar diyerek belki tespit edilen oranları bir tık daha artırabilir.

Neticede isim ayırt etmeden söylüyorum. Türkiye’de sendika derebeylikleri devam ediyor. Marabalar da üye aidatlarını ödemeye devam edeceklerdir. Bu kısır döngü yıllardır böyle gelmiş böyle gider. Siyasi partilerimizde de durum aynı. Üzüm üzüme baka baka kararırmış....

Ne mutlu Türk’üm ve Müslüman’ım diyene ve diyebilene

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları