Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı

Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı
Pervin Sencer Hanım, Osmanlı’nın son döneminde özellikle İttihat ve Terakki yönetiminde, Teşkilât-ı Mahsusa’ya bağlı olarak ülke çapında büyük işler üstlenen Kuşçubaşı Eşref Sencer’in (1873-1964) hanımı.

Benjamin C. Fortna’nın hazırladığı “Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı” (Çev. Hatice Aydın, Timaş Yayınları, 229 s.) kitabını bir bakıma Kuşçubaşı Eşref Sencer’in hatıraları olarak okuyabiliriz. Hatıratın bir özelliği Pervin Hanım’ın aldığı Osmanlı yazısıyla notlarla, bu notların çevirisinin karşılıklı sayfalarda verilmesi.

Benjamin C. Fortna da dikkat çeken isimdir. Doktorasını Chicago Üniversitesi'nde yapmış. St Louis'deki Washington Üniversitesi'nde İslam tarihi dersleri vermiş. Halen Arizona Üniversitesi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Merkezi'nde Direktör ve Profesör olarak görev yapıyormuş. Son dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerindeki eğitim politikalarını konu alan iki çalışması "Mekteb-i Hümayun" ve "Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemlerinde Okumayı Öğrenmek" isimleriyle Türkçeye çevrilmiş. Bu eserlerinin yanında Ayrıca “Kuşçubaşı Eşref Efsane Teşkilat-ı Mahsusa Subayının Hayatı” kitabı yine Timaş Yayınları arasından çıkmış.

kuscubasi-3.JPG

Benjamin C. Fortna, kitabın teşekkür bahsinde “Pervin'in hatıratı, 1914'ten 1920'ye kadar geçen süreçte büyük acı ve ıstırapların yaşandığı Osmanlı İmparatorluğu hakkında eşsiz bir perspektif sunmaktadır. Pervin'in kederi, doğal olarak anlatısında ön plana çıkmaktadır; ancak onun kişiliği ve mizah anlayışı da sık sık dikkatleri çekmekte ve I. Dünya Savaşı trajedisi ile sonrasında yaşanan karmaşa için adeta karşılama niteliğinde öneriler sunmaktadır.” demektedir.

Pervin Sencer hatıratının ilk satırlarında şunları yazar:

hatirat.JPG

“İlk sözüm:

Eşref Kuşçubaşı'nın eşiyim. Sökeli merhum Hacı Ziya Beyin kızıyım. Mora’nın Patra Sancakbeyi Halil Beyin birinci batın torunuyum.

Ne müellif ne de muharririm. Meramımı ifade ve şu yazımı yazacak kadar mekteb ve hususi ders görmüş aciz bir kalemin naçiz sahibiyim.

Kalemimin aczinden, gördüğüm siyasi mezalimden müte-vellid elem ve kederlerin mahsulü heyecan sayikasıyla vukuu melhuz ve belki mücrim bir kusurum görülürse peşin peşin af diler ve müsamahalarınızı benden esirgememinizi isterken şunu da arz edeyim ki: [kenarda: Ben bu kitabımı hayatımda değil öldükten sonra basılmasını ve ancak ahfada hürmet-i vataniye uğurunda çektiklerimizi ve layık olmayan siyasi hü­cumlara, gayrımeşru müsaderelere, baskılara uğratıldığımı­zı bildirmeği kararlaştırmış iken bu kere müellif, muharrir ve meşhur tarihçi Cemal Kutay Beyin kınlamaz arzusu ve Eşrefin muvafakati ile] neşrini muvafık bulabildiğimi hicab ile arz eylerim.”

kuscubasi.JPG

FAZÎLET VE ASÂLET

Mehmet Emin Yurdakul’u (13 Mayıs 1869-14 Ocak 1944) şiirleriyle tanıdık. Onun mensurları (düz yazıları) da var. Hakan Soydaş düz yazılarını “Fazîlet ve Asâlet” başlığı altında topladı. (Bilge Kültür Sanat Yayınları, 133 s.)

Düz yazılar “Fazilet ve Asalet”, “Türk'ün Hukuku”, “Halk Hükümeti Ve Halkçılık”, “Kralgeorge'a”, “Dante'ye” bşlıkları altında veriliyor.

Mehmet Emin Yurdakul’un yetiştiği dönemi bilirsek, eserin ne maksatla ortaya konduğunu daha iyi anlarız.

Hakan Soydaş “Önsöz”de şunları yazar:

“II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte edebiyat sahasında da bir serbestlik hâkim olur. 1909'dan itibaren Hüsn ve Şiir adıyla çıkmakta olan dergi 1911 yılında Genç Ka­lemler adını alacaktır. Derginin ilk sayısında 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in kalem aldığı "Yeni Lisan" ma­kalesi dil ve edebiyattaki millîleşmenin bir beyannamesi olarak Millî Edebiyat hareketini başlatmış olur. Esasında bu tarihten önce de toplumsal hayatta ve edebiyat çevre­lerindeki kimi gelişmeler bu hareketin öncü çalışmaları olarak değerlendirmeye müsaittirler. Balkan Savaşlarıy­la birlikte yaşanan mağlubiyetler, İmparatorluk reayası­nın ayrılıkçı tutumları ve teşebbüsleri Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucu unsuru Türklerin de kendi hak ve hukuklarını korumak üzere harekete geçmelerine neden olmuştur. 1908'de kurulan Türk Derneği ve 1911 yılında kurulan Türk Yurdu Derneği yayınladıkları beyanna­meler ve çalışma programlarıyla da millîleşme vurgusu yapmaktadırlar.

Edebiyat sahasında ise roman ve hikayeleriyle Ömer Seyfeddin, Halide Edip, Aka Gündüz, Ahmed Hikmet, Yakup Kadri ve sair isimler, devrin havasına muvafık eserler ortaya koymuşlardır. Millî edebiyat şiirinin ilk poetikası ise Kâzım Yetişin sunduğu dikkatle Mehmet Emin Yurdakul'a aittir, 11 Haziran 1314 tarihli Servet-i Fünun dergisinin 380. sayısında yayımlanan "Biz Nasıl Şiir İsteriz" adlı şiiri ile Yurdakul millî bir şiirden ne beklendiğini manzum olarak ifade eder.

Millî edebiyat yazar ve şairi Mehmet Emin Yur­dakul devri içinde Türk'ün gür sesi olmuştur. Fevziye Abdullah Tansel'in büyük bir özveri ve titizlikle bir araya topladığı ve yayıma hazırladığı Mehmet Emin Yurdakul'un şiirleri bugün Türk okuyucusunun elin­de âdeta bir meşale gibi parıldamaktadır.”

*

Fazilet ve Asalet, Yurdakul'un ilk mensur eseridir. Bu eseri sebebiyle Sadrazam Cevat Paşa’nın önerisi ile Rüsumat İdaresine önce memur, sonra da evrak müdürü olarak tayin edilir. Yurdakul eserini yazdık­tan sonra Recaizâde Mahmud Ekrem, Said, Abdül-hak Hâmid, Muallim Naci gibi devrin edebî âleminin önde gelen isimlerine eserini gönderir. 1891 yılında kaleme alı­nan eser, devrin dil özelliklerine uygun beliğ ve söz dağarcığı zengin bir eserdir. Şiirlerindeki sade dile nazaran eserin dil ve üslup özellikleri Yurdakul'un ilk kalem tecrübelerindeki üslup özelliklerini örnek­lemesi açısından önemlidir.

Türk'ün Hukuku, Birinci Dünya Savaşı ve Balkan bozgunlarının ardından var olma mücadelesi veren kadim bir millet ve medeniyetin asrî dünyaya karşı serdettiği bir itirazdır. Eser Sulh Kongresine ve Mil­let Meclisine hitap eden iki bölümden oluşmaktadır. Sulh Kongresine hitap eden başlık altında asrî dün­yanın diline pelesenk ettiği insaniyet ve medeniyet mefhumlarının milletimiz için de geçerli olması zarureti üzerinde durulur. Millet Meclisine başlık­lı bölümde ise muhataplarına Türk'ün seciyesini ve üstlendiği tarihî şuuru hatırlatan yazar, Anadolu'nun maruz kaldığı kıyıma karşı millet meclisini vazifeye davet etmektedir.

Halk Hükümeti ve Halkçılık adlı eser de Halk Hükü­meti ve Halkçılık adıyla iki bölümden oluşmaktadır. Eser "Türk'e" başlıklı bir şiir ile başlamaktadır. “Halk Hükümeti” başlığı altında millete hitap eden ya­zar devlet ve yöneticileri hakkında eleştirilerde bu­lunmaktadır. “Halkçılık” başlığı ise yine "Türk'e" baş­lıklı fakat öncekinden farklı bir şiirle başlamaktadır. Bu şiiri de şairin şiir kitaplarına girmemiştir. Şiirin­de idealist bir ruh hali ile ümit var olmak gerektiği I el kin edilmekte, halka cesaret ve bir gelecek şuuru verilmeye çalışılmaktadır. Eserin bu bölümü halk ile dertleşme ve halkın ıstıraplarına tercüman olma üs­lubuyla kaleme alınmıştır.

Kral Georgea adlı eser Şarkın Milletlerine hitabıyla başlamaktadır. Muhatabını Şark milletleri olarak tayin eden Mehmet Emin Yurdakul, Kral George'un ve İngiltere'nin şahsında Batı dünyasını hedef almak­tadır. Tassub, esaret, açlık ve sefalet gibi acziyetlerin İngiltere'nin elinde Şark milletleri için acımasız bi­rer silaha dönüştüğünü vurgulayan Yurdakul aynı zamanda Şark milletlerinin de bir uyanış için de ol­duğunu ifade eder.

Dante'ye Mehmet Emin Yurdakul'un İtalyan ede­biyatçısı Dante Alighieri'ye atfen kaleme aldığı bir eserdir. Dante ile birlikte yine Dante'nin bir şaheseri olan İlahi Komedyasına sıklıkla göndermelerde bu­lunduğu görülmektedir.

fazilet-ve-asalet.JPG

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar