Kadının çalışma hayatındaki önemi
Teknolojinin karşı konulamaz dinamik yapısı zamanla yeni bir dönüşüme neden olmuştur. Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişte olduğu gibi, günümüzde de endüstri toplumu yerini enformasyon toplumuna bırakmıştır. Yeni teknolojilerin kullanılmaya başlandığı bu dönemde istihdam alanları da giderek farklılaşmaya başlamıştır. Tarihsel emek sürecinin gelişimi ve yaşanan teknolojik devrimlerin yarattığı bu değişikliklerden kadın istihdamı da önemli ölçüde etkilenmiştir.
Kadının çalışma hayatında kendine yer bulması ve ekonomik hayata katılım, enformasyon toplumunun getirdiği bir yenilik değildir. İlkel toplumlardan günümüz toplumuna kadar kadın, çalışma hayatı içinde kendisine her zaman yer bulmuştur. Başlangıçta evinde ve tarlasında çalışan kadın, daha sonra fabrika ve üretim alanlarında yer almış; günümüzde ise hizmet sektöründe çalışmaya başlamıştır. Gelişen ve değişen bu düzen içerisinde kadın istihdamı sisteme paralel olarak hareketlenmiştir.
Tarihsel emek süreci içerisinde yaşanan sosyo-ekonomik dönüşümler ve dünya ekonomisinin yapısal anlamda değişimi işgücü piyasalarının da yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Bu yeniden şekilleniş süreçlerinde kadın istihdamının durumu da yeni boyutlar kazanmıştır. Özellikle bilgi toplumunun kurumsal yansıması olan teknoparkların, çalışma hayatına getirdiği yenilikler (tam ve yarı zamanlı çalışma şartları, çalışanın kontrolü elinde bulundurduğu çalışma ortamları, kas gücü yerine zihin gücünün belirleyici olduğu çalışma şartları ile) kadın işgücü için yeni bir istihdam alanı oluşturmaktadır.
Kadınların çalışma nedenlerinin başında aileye ek gelir sağlama amacı bulunmaktadır. Ecevit'in de söylediği gibi kadınların iş gücüne katılımı kadın yoksulluğunun önlenmesi, aile içindeki konumlarının iyileşmesinin yanı sıra aile içi ekonomik standardın da artmasına imkân vermektedir. Bununla birlikte kadının çalışma isteği eğitim seviyesiyle doğru orantılıdır. Kadınlarda eğitim seviyesi yükseldikçe meslek edinme, moral, motivasyon, kişisel tatmin, bağımsız bir kişiliğe kavuşma, yeni sosyal ilişkiler içinde olma ve geleceğini güvence altına alma gibi nedenlerle işgücü piyasasına katılım da artmaktadır. Buna bağlı olarak yapılan çalışmalarda özellikle son 20-30 yıllık dönemlerde gelişmiş ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranları ciddi ölçüde artışlar göstermiştir.
Kadınların zaman içerisinde giderek daha fazla şekilde çalışma hayatına katılmasıyla birlikte toplumsal hayatta daha fazla yer alıyor olması onların sosyal yaşamda birlikte var olma durumunu güçlendirecektir. Bununla birlikte güç dengeleri artık kadın lehine dönüşecektir.
Aile hayatı daha demokratik olacak ve özgürlükçü birliktelikler ortaya çıkacaktır. Buna bağlı olarak birlikteliklerin, maddi temel ve mağduriyetler üzerine kurulmamış olması beraberinde sevgi ve saygıyı getirecektir. Bu da insanı ve toplumu güçlendirecek bir olgudur. Öyle ki, kadın istihdamının artması, kadınları aile ve toplum içerisinde daha etkin bir konuma getirerek aile içi şiddet, ekonomik baskı gibi birçok problemin üstesinden gelmesine olanak sağlayabilir.