Türkiye'de engelliler bağımsız yaşayabiliyor mu?
Türkiye'nin ilk imzacılarından biri olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi 2007 yılında imzaya açılmış ve Birleşmiş Milletlerin en yüksek sayıda imzacısı bulunan sözleşmesi olmuştur. Engellilerin insan hakları konusunda yapılan çalışmalar, BM Engelli Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığın ve çoklu ayrımcılığın ortadan kaldırılması hedefine dayanmaktadır. Sözleşme, engellilerin yasa önünde eşit tanınma, sağlık, habilitasyon ve rehabilitasyon, eğitim, çalışma ve istihdam, sosyal ve kültürel hayata katılım gibi haklarından yararlanabilmesi için ülkelere yönelik bir rehber niteliğinde olup engellilerin diğerleriyle eşit seçim yapma, bağımsız yaşayabilmelerini ve topluma katılmalarını sağlama çağrısında bulunur. Bağımsız Yaşam, engellilerin her şeyi desteksiz, ailelerinden uzakta yapabilmeleri değil, kendi hayatları hakkında karar alabilmeleri anlamına gelir. Bunun için, karar almada veya kararlarını uygulamaya koymada desteğe ihtiyaç duyan engelli kişilerin ihtiyacına göre şekillendirebilecekleri sistemlerin var olması gerekmektedir. Kişisel asistanlık, bu tarz bir hizmetin kim tarafından, nasıl, ne zaman, nerede ve ne şekilde sağlanacağının seçiminin bizzat engelli kişiye ait olduğu ve alınan hizmetin engelli kişi tarafından kontrol edilip yönlendirildiği destek sistemidir. Engelli Kadın Derneği ile Avrupa Bağımsız Yaşam Ağı (ENIL) tarafından hayata geçirilen "Engelli Bireylerin Bağımsız Yaşamı ve topluma Dâhil Olması İçin Kilit Bir Araç Olarak Kişisel Asistanlık" (Personal Assistance as a Key Tool for Independent Living and Social Inclusion of People with Disabilities - PAKT) Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
- Engellilere hizmet sunan ve sunulan hizmetlerin planlanmasında yetkin olan kişi ve
kurumların güncel tartışmalara ve uygulamalara hâkim olması sağlanmalıdır.
- Mevcut desteklerden özellikle ekonomik olanların engelli bireylerin hane gelirleri
üzerinden değil kendi ekonomik durumları göz önünde bulundurularak sağlanması
gerekmektedir. Bu, engelli bireyler aileleri yanında yaşıyor olsalar dahi bireylerin
bağımsızlaşmasına katkıda bulunacaktır.
- Engelli bireylerin kişisel ihtiyaçlarına uygun bir şekilde etkian bir biçimde hizmetlerden
yararlanması için sağlık raporu gibi standartlaştırılmış uygulamalar gözden geçirilmeli, söz
konusu ölçütler için çok disiplinli bir değerlendirme süreci geliştirilmelidir.
- Engellilerin bireyselleştirilmiş destek alarak bağımsız yaşamasını ve kendi hayatlarında
kontrol ve seçim olanağına sahip olmasını destekleyecek tüm hizmetler engellilerin
bireysel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Bu anlamda önemli bir
hizmet olan kişisel asistanlığın pilot bir uygulamada denenmesi, sonuçlarının bağımsız
yaşam hakkının engelli bireyler için temini çerçevesinde tartışılmasını mümkün hale
getirecektir.
- BM Engelli Hakları Komitesi'nin de geri bildirimleri göz önünde bulundurularak bağımsız
yaşam anlayışına aykırı olan kurum bakımı ve vesayet gibi uygulamaların kaldırılması için
ilgili meslek gruplarının ve sivil toplum kuruluşlarının katkıda bulunduğu, zamana yayılan,
somut bir politika belgesi ve yasal süreç planlanmalıdır.
- Engelli bireylerin sunulan hizmetleri alırken kontrol ve seçimlerinin kendi elinde olabilmesi
için güçlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda, engellilerin birbirleriyle fikir alışverişi yapıp
bağımsız yaşamı birbirlerinden öğrenebilecekleri akran desteği sistemleri geliştirilmelidir.
- Toplumda engellilere yönelik her kesimde var olan önyargılarla mücadele edebilmek için
sürdürülebilir, hak temelli kampanyalar hayata geçirilmelidir. Bağımsız yaşam hakkının
savunusu için, engellilik alanında hak temelli çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşları
güçlendirilmelidir.
Görülmektedir ki Türkiye'de engelli bireylerin bağımsız yaşam hakkının teminini destekleyecek güncel mevzuatta değişikliklere ve yeni politika ve uygulamalara ihtiyaç vardır.
Engellilik, BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'nin (BM EHİS) sunduğu perspektifin dünyada birçok devlet tarafından resmi olarak kabul edilişine kadar tarih boyunca farklı açılardan ele alınmıştır. Engellilerin hayatta kalmaları için bağış gibi yollarla onlara maddi ve manevi destek olunması gerektiği kabulünün hâkim olduğu yardım modeline ve endüstri devrimi ve tıbbın ilerlemesiyle birlikte sakatlıkları iyileştirilebilir, onarılabilir durumlar, engelli bireyleri ise tedavi edilmesi, normalleştirilmesi gereken kişiler olarak gören medikal modele sıklıkla rastlanmıştır. Toplumsal engellerin kendilerinin hayata katılımda sakatlıklarından daha çok zorluk çıkardığını, hatta bunun asıl neden olduğunu fark eden engellilerin seslerini çıkarmalarıyla birlikte sosyal model ortaya çıkmıştır. İnsan hakları perspektifinin ve farklı kimliklerin haklarının tartışılır oluşuyla beraber de sosyal düzenlemelerin ve tutumların sakatlık üzerindeki etkilerinin engellilik denen durumu ortaya çıkarmakta olduğu kabul edilmiştir. ( Devam Edecek…