Haziran ayından bu yana yeni ekonomi yönetimi tarafından atılan adımlar, Türk Lirası varlıklarını tekrar yabancı yatırımcıların odak noktasına taşıdı.
Haziran ayından bu yana yeni ekonomi yönetimi tarafından atılan adımlar, Türk Lirası varlıklarını tekrar yabancı yatırımcıların odak noktasına taşıdı.
Bununla birlikte, bu bağlamda liradaki "carry trade" fırsatları son dönemde konuşulmaya başlandı.
Uzmanlar, yatırımcıların Türk Lirası tahvillerine olan ilgilerinin artacağını öne sürerek, "Yabancılar, dolaylı yatırım yapmak amacıyla döviz bozdurup TL alarak TL borçlanma araçlarında ve yerli enstrümanlarda pozisyon almanın karlı olacağını düşünüyor" ifadelerini kullanıyorlar.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), enflasyonla mücadele kapsamında politika faizini yüzde 8,50'den yüzde 40'a çıkardı ve beraberinde bir dizi basitleştirme adımını getirdi.
Türkiye ekonomisine yönelik daha öngörülebilir bir ortamın oluşmasıyla birlikte, ülkenin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) düşüş eğilimine girdi.
Mayıs ayındaki 700 baz puan seviyelerinden başlayarak, 337 baz puan seviyesine kadar gerileyerek yaklaşık üç yılın en düşük seviyesini test etti.
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARINDAN TL'YE GÜNCELLEME
Bu süreçte uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye'nin not görünümünde iyileştirme adımları atmaya başladı. Son olarak Standard & Poor's (S&P), Türkiye'nin son dönemdeki politika düzenlemeleri nedeniyle takvim dışı bir değerlendirme yaparak kredi notunu "B" olarak onayladı ve not görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çevirdi.
ERDOĞAN’DAN TÜRK LİRASI'NA İLİŞKİN AÇIKLAMA
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türk lirasının reel olarak değer kaybetme süreci sona ermiştir" açıklamaları, finans piyasalarında önemli bir odak noktası haline gelirken, birçok yabancı kurumun Türk lirası varlıklara olan ilgisinde artış yaşandığı gözlemlendi.
JP MORGAN'DAN TL DEĞERLENDİRMESİ
Bu bağlamda, JPMorgan stratejistleri, Türk lirasının önemli ölçüde düşük olduğunu ifade ederek, bu durumun yıllık yüzde 20 "carry getirisi" potansiyeli oluşturduğuna dikkat çekti. Stratejistler, "Modelimiz, liranın anlamlı ölçüde ucuz olduğunu (adil değerden yaklaşık yüzde 30-yüzde 35 ucuz) gösteriyor. Bu durum ciddi bir reel değer kazancına olanak tanıyor" şeklinde değerlendirme yaptı.
Carry trade, faizlerin düşük olduğu bir ülkenin para biriminden borçlanarak, yüksek faiz getiren başka bir ülkeden faiz getirisi elde etmek anlamına gelir. Analistler, "carry trade" konusunda yatırımcıların kurun gidişatına yönelik beklentilerinin önemli olduğunu belirtiyor.
Çünkü yüksek faiz getirisi elde etmeye odaklanan yatırımcılar için, gelinen ülkedeki kurun elde edilecek faiz getirisini olumsuz etkilememesi büyük bir önem taşır.
Analizlere göre, "carry trade" fırsatlarına izin veren ülkelerde döviz akışı sağlandığı gibi, ekonomik açıdan birçok parametrenin etkilendiği de vurgulanıyor.
Bu kapsamda, söz konusu ülkelerde ödemeler dengesi, enflasyon ve faiz oranlarındaki düzelme ile birlikte bu getiri fırsatlarının azaldığı belirtiliyor.
"YABANCI YATIRIMCILAR ÖNCE TAHVİL TARAFINA GELECEK"
Konuyla ilgili olarak Allbatross Portföy İş Geliştirme Müdürü Eren Kuru, yeni ekonomi yönetiminin yurt dışındaki yatırımcı görüşmelerinin yabancılar için olumlu olduğunu belirterek, "Politika olarak sıkılaşma önlemleri tam olarak oturduktan sonra ilk olarak yabancı yatırımcıların TL tahvil tarafına geleceğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Yabancı kuruluşların raporlarına göre, Türk varlıklarına olan ilginin arttığını belirten Kuru, ancak yabancıların sıkılaşma sürecinin seyrine ve sürdürülebilirliğine yönelik endişelerinin tamamen ortadan kalkmadığını ifade etti.
Kuru, Türkiye'nin CDS (Kredi Temerrüt Takası) tarafında gelişmekte olan ülkelerle benzer bir trend izlediğini ancak atılan adımların pozitif etkilerinin olduğunu belirtti. İlerleyen günlerde bu durumun devam edip etmeyeceğinin ABD tahvillerinin performansına bağlı olduğunu söyledi.
Sıkılaşma önlemleri tam olarak oturduktan sonra yabancı yatırımcıların önce TL tahvil tarafına, ardından da hisse senedi tarafına yöneleceğini öngören Kuru, mevcut durumda 10 yıllık tahvil faizinin yüzde 28-29 bandında işlem gördüğünü ve yabancıların yoğunlaşırsa 10 yıllık vadede pozisyon alabileceklerini belirtti.
Kuru, geçmişte dolar bazlı getiri olarak öne çıkan eurobondların artık pek fazla ideal seçenek olmadığını vurgulayarak, bu dönemde özel sektör bonolarının daha dikkat çekici olduğunu ifade etti.
Faizlerin yüksek seviyelerde kalmaya devam etmesi durumunda borsanın ikinci planda kalacağını düşündüğünü belirten Kuru, özellikle sabit getirili enstrümanların portföylerde yoğunlukta olacağı bir yıl beklediğini söyledi.
NCM Menkul Değerler AŞ Araştırma Uzmanı Sadullah Çalışır da faiz başta olmak üzere normalleşme adımlarıyla birlikte uzun zamandır Türkiye'den çıkan yabancı yatırımcıların rotasının yeniden Türk lirası varlıklara çevrildiğini ifade etti.
Faizlerdeki normalleşme sonrasında küresel yabancı kurumlardan Türk lirası varlıklar lehine raporların gelmeye başladığını belirten Çalışır, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin görünümünü olumlu değerlendirmelerine işaret etti.
Çalışır, faiz artış döngüsünün sona ermesi ve 2024’ün ikinci çeyreğinde önemli merkez bankalarının faiz indirim döngüsüne başlaması ile pay piyasaları tarafında dolar bazlı güçlü bir performans izlenebileceğini aktardı.
Çalışır, konuya ilişkin olarak, "Kısa vadede yüzde 50’lere yaklaşan Türk lirası mevduat getirileri bireysel yatırımcı için güçlü bir ürün olarak yer alırken, Borsa İstanbul tarafındaki geri çekilmeler de pozisyon artırmak için değerlendirilebilir" dedi.