Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Halim Bahadır

Halim Bahadır

Yazar

Tuzağa düşen arı ve yaş almış delikanlı…

Kendine yaşlı delikanlı diyordu 73 yaşındaki adam. İhtiyarlığı reddediyordu. İhtiyar delikanlıya bile razı gelmezdi. Ona göre insan denen yaratık, ihtiyarlamazdı. Yaşar ve zamanı gelince ya da zamansız ölürdü. Aklı başında olan insan yaşlanmazdı, yaş alırdı…
Çakmak çakmaktı gözleri. O yaşta bile yaşam enerjisinden pek bir şey kaybetmemişti. Hayatta çok şey başarmıştı ve her zaman yepyeni projeleri vardı. İyi bir baba, iyi bir eş, iyi dost, iyi bir hayvan severdi. Sıradan bir şeyi bile heyecanla anlatırdı. Ve bütün bedeniyle konuşurdu sanki. Okumak hayatının ayrılmaz parçasıydı. İlgi alanı inanılmaz genişti. Hayatın kısalığından yakınmak yerine kalan zamanı en verimli şekilde kullanmayı ilke edinmişti kendine. Müthiş meraklıydı yaşlı delikanlı. Bir şeylere kafa yormanın insan zihni için ilaç olduğunu düşünüyordu.
Onu bir kez bile bezgin adımlarla yürürken görmedim. Hep acelesi varmış, hep bir yerlere yetişmek zorundaymış gibi hızla akıp giderdi sokaklardan.
Spora bayılır, fırsatını bulduğu an atardı kendini denizin kollarına. Beyin düşünmeli, beden ise hep hareket halinde olmalıydı ona göre.
Hayatla, olaylarla ve kendisiyle dalga geçmeye bayılırdı. Gevrek gevrek gülmeli insan sık sık derdi, yeri geldiğinde ağız dolusu…
Canlı cansız her şeye saygıda asla kusur etmiyordu. Bu evrende var olan her şeyin bir değeri olduğundan söz ederdi sıkça.
Bir gün sahilin birinde laflarken, taşların arasında kendine yaşam alanı bulup da iki metre kadar boy atabilmiş bir fidana takıldı bakışları. Ben de baktım, bu deliyi çeken ne gibilerinden. Bir örümcek ağı vardı ağaçta. İki dal arasına ustaca kurmuştu tuzağı örümcek. Ve tam da orada yanlış yerde, yanlış zamanda bulunma talihsizliğine uğrayan ufak bir arı enselenmişti. Çırpınıyordu arı tuzaktan kurtulabilmek için. Ancak başarılı olması çok uzak bir olasılıktı. Çaba harcadıkça daha da berbat durumlara sokuyordu kendini.
"Bu dostumuzu kurtarmak lazım birader" dedi yaşlanmayı reddeden dostum.
"İyi ama nasıl yapacaksın bu işi, birazdan balon gibi şişirir parmağını arı" dedim şaşkınlıkla.
"Sesini çıkarma ve takip et bu delikanlıyı şimdi" dedi ve usulca yaklaştı örümcek ağındaki arıya. Ve birden sesine çok yumuşak bir ton vererek konuşmaya başladı arıyla. Bir yandan da usulca elini uzatıp dokundu tuzaktaki arıya. Sonra öteki eli de harekete geçti. Arının bulunduğu alandaki ağı itinayla genişletti. Önce arının kanatlarını kurtardı birkaç dakika içinde. Bu arada hayvanla konuşmaya da devam ediyordu. Bir alay hikaye anlatıyordu hayvana. Sesini çıkarmamasını, ona yardım etmeye çalıştığını, birazdan özgür olup uçabileceğini, kendisine teşekkür etmese de sıkıntı olmayacağını… Bu sözlerin başı fena halde dertte olan arı için ne anlama geldiğini hiçbir zaman bilemeyeceğiz elbette, ancak hayvan sanki bu hergeleyi anlamış gibi öylece sabırla takip etti kurtarıcısının eylemini. Ben de bekledim, acaba arı ne zaman sokar bu deliyi diye. Ama beklentim gerçekleşmedi. Arıyı kurtardı ve bütün yüzüyle keyifle gülümsedi yetmişini devirmiş dostum. Arı parmağının ucundaydı. Ve hala konuşuyordu bu kanatlı, iğneli dostuyla. Sonra arı avucunun içinde dolaştı bir süre. Bileğinin oralarda biraz daha oyalandı. Bizimki sanki cicim aylarını yaşadığı sevgilisine hitap eder gibi konuştu arıyla.
Ve elini hafiften havaya kaldırırken, "Hadi evlat" dedi, "şimdi özgürlük zamanı."
Ve arı uçup gitti.
Aradan 7 yıl geçmişti. O da uçup gitti o arı gibi, sessizce, tevekkül içinde…
Sevgili eşi hanımefendinin anlattığına göre; muhabbet ve keyif dolu bir gecenin sabahında, yatağında cansız bulundu bu yaş almış ama ihtiyarlamamış delikanlı…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları