Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mahmut Esad Kıraç

Mahmut Esad Kıraç

Tiyatrolardan hareketle Türk siyaseti

Shakespeare''in Othello''sunu bilirsiniz. Okumayan ya da izlemeyenler varsa muhakkak bu eksikliği telafi etmeli. Üstelik hâlihazırda devlet tiyatrolarının oyun programında da bulunuyorken tiyatroseverler tarafından asla kaçırılmamalı.

Peki, Othello''yu Othello yapan nedir?

Otoritelerce Othello ''''Dizginlenemeyen bir kıskançlık tragedyasıdır.'''' Bana göre ise Othello''nun sırrı müthiş entrikaları ve bunları şeytani bir şekilde planlayan İago''dadır. İşte bu sebeple İago hepimizin çevresinde her an bulunabilecek bir karakterdir. Bilirsiniz şeytanın en büyük özelliklerinden biri ikna kabiliyetinin son derece yüksek olması ve arzuladığı şeylerdeki sonsuz ısrarıymış. O halde anlıyoruz ki Shakespeare İago''yla şeytanı sembolize etmiştir.

Oyunu, İago''yu dikkatlice izleyin. Oldukça zeki ve ağzı laf yapan biridir. Dilediğine rahatça fitne sokar. İstediğini kıskandırır ve aklına girer. İnsanların güvenini o kadar kolay kazanır ki siz İago ile aynı safta olduğunuzu düşünürken aniden karşınızda bulursunuz. Fakat şurası kesin ki İago''nun kurnazlığı zekâsına ağır basmaktadır. Çünkü her tavrında bir ikiyüzlülük vardır. Her tavrında samimiyetsiz olduğu zaten muhakkaktır.

Belli ki Shakespeare kendi devrinde pek çok İago huylu insan tanımış. Bunları ya izlemiş ya da bizzat bunlar tarafından kullanılmıştır. Aksi takdirde bu kadar iyi betimlemesi mümkün olmayabilirdi.

Tabii İago örnekleri Shakespeare ile sınırlı değil. Bir de Marcel Pagnol ve onun meşhur oyunu Topaze''yi hatırlatmakta fayda var.

Pagnol''un Topaze oyununda Mösyö Topaze idealist bir öğretmendir. Bir siyasetçi gelir ve onun temizliğinden faydalanarak onun üzerinden para kazanır. Topaze zamanla olup bitenleri fark etmeye başlayınca siyasetçi ile bozuşur ve paraların üzerine konar. Böylece eskinin yoksul öğretmeni artık çok zengin olmuştur. Acı tarafı şu ki para gelmiş fakat ahlak gitmiştir. Ahlaklı fakat yoksul olmakla ahlaksız ama zengin olmak arasında Topaze ikinciyi seçmiştir.

Pagnol, Mösyö Topaze''yi ve siyasetçiyi aklından uydurmadı elbette. Mutlaka yaşadığı çağda birçok Topaze ve kurnaz siyasetçiler gördü. Yoksulken bir anda zenginleşenler gördü. Zenginleştikçe ahlaksızlaşanları gördü. Hak etmediği hayatları yaşayanları ve yoksulu sömürenleri gördü.

Bir edebiyatçıya ve daha önemlisi bir aydına düşeni yaptı: Yazdı ve eleştirdi.

Yalnızca Shakespeare ve Pagnol''dan örnek vermek olmaz. Madem tiyatrolar üzerinden konuşuyoruz Haldun Taner ve en sevdiğim oyunu Günün Adamı''ndan bahsetmezsem ayıp ederim.

Günün Adamı oyunu hakikaten bir başyapıttır. Aynı zamanda Taner''in ilk oyunudur fakat 1952 yılında ''''zararlı'''' görülerek yasaklanmıştır. Malumunuz sansürün tarihi yazıdan muhtemelen daha eskidir.

Dönelim Günün Adamı''na…

Oyunun başlıca karakterleri siyasete atılması için bakanlık teklif edilen bir profesör ve çevresindekilerdir. Çevresindekiler siyasete atılmasını istiyorlar, çünkü bundan menfaatleri var. Profesör ise kürsüsünden ve öğrencilerinden kopmaktan korkuyor. Herkes profesöre menfaatleri açısından yaklaşırken yalnızca Doçent daha akılcı ve vicdani yaklaşmaktadır.

İkinci perdede Profesör teklifi kabul etmiş, Bakan olmuştur. Çevresinde pek çok insan vardır, artık ünlüdür. Profesör oyunun başında şikâyet ettiği gibi ikinci planda kalan, sıradan bir adam değildir artık. Bu durum her ne kadar hoşuna gitse ve mükemmel olduğunu düşünse de sistem onu da zorlamakta, içine çekmektedir. Sonuçta siyaset birazcık da anormal olayları normalleştirme sanatıdır.

Son perdede işler iyice karışır. Profesörün karısı ve oğluyla ilişkileri tamamen kopar. Sakladığı yalanlar da birer birer ortaya çıkar. Aynı zamanda profesör artık partinin işine yaramamakta ve istifaya zorlanmaktadır. Tüm bu olanlardan sonra profesör çıldırır.

Bu sırada etraftaki herkes kaybolur, sahne kararır ve oyunun başına dönülür. Profesör bir hayal görmüştür ve ilk perdede veremediği cevabı şimdi verecektir. Başına gelecekleri görüp teklifi reddeder. Bu karara da yalnızca Doçent memnun olur.

Kitabın arka kapağında Günün Adamı''yla ilgili Ayşegül Yüksel: ''''Bu oyunda genç demokrasimiz seçim kazanmak uğruna her çeşit namussuzluğun yapılabildiği, bireysel çıkarların toplumsal çıkarların önüne geçtiği, doğru dürüst benimsenemeden yozlaştırılmış bir yönetim biçimi olarak sergilenir.'''' der.

Günün Adamı belki de günümüzü en iyi anlatan oyundur. Benimse en sevdiğim tiyatro metinlerinin başında yer alır. Zamanla Profesör ile Kâtibe arasında ortaya çıkan ilişki. Profesör partiden istifa etmek istemediğinde parti genel sekreteri tarafından Kâtibe ile olan ilişkisinin açığa çıkarılması tehdidi… Bizim bir dönem kasetler ve tapeler arasında sıkışan siyasetimize ne de çok benziyor değil mi?

Profesörün oğlu kazada bir adam çiğniyor fakat oğlunun kazasını genel sekreter örtbas ederek adeta çocuğu kuklaya çeviriyor. Sahi, oğlu kaza yaptıktan sonra kurtarılan bir siyasetçimiz var mı? Ben pek hatırlayamadım da (!)

Haldun Taner''in ne kadar büyük bir kalem olduğunu sanırım anlıyorsunuz.

Hem Shakespeare hem Pagnol hem de Haldun Taner''de görüyoruz ki üç farklı dönemde de en büyük sorun aynıdır. İago fitnecidir, Mösyö Topaze bozulmuştur, Profesör de ihtiraslarına yenik düşmüştür.

Ne acı ki geldiğimiz noktada Türk siyasetinde hem İagolar hem Topazeler hem de Profesörlerden bolca bulunmaktadır. Üstelik tarihî bir seçim öncesindeyken… Acaba kendi dönemlerinin yolsuzluklarını, yanlışlarını cesurca eleştiren Shakespeare, Pagnol ve Haldun Taner ezkaza AKP döneminde yaşasalardı Türk tiyatrosu altın çağını yaşar mıydı?

Ya da siyasetçilerimiz birazcık oyun izleseler ya da okusalar düzelir miydi?

Neyse… Bu defa Hamlet''te Laertes''ten bir alıntıyla bitireyim:

''''Çünkü pisliğin ortalığı sardığı bir zamanda

İyiliğin af dilemesi gerekiyor kötülükten''''

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları