Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mahmut Esad Kıraç

Mahmut Esad Kıraç

ÖSYM, sıralamalar ve çelişkiler

Geleceğin öğretmenleri

Malumunuz bazı bölümleri belli sıralamanın altında kalanlar tercih edemiyorlar.

Mesela Tıp tercih edecekseniz sıralamanız sayısalda en az 50 bin olmalıdır.

Diş hekimliği için sayısalda en az 80 bin,

Eczacılık için sayısalda en az 100 bin,

Hukuk için eşit ağırlıkta en az 125 bin,

Mimarlık için sayısalda en az 250 bin,

Mühendislik içinse sayısal puan türünde en az 300 bininci olmalısınız ki bu bölümleri tercih edebilesiniz. Özellikle Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılık için belirtilen sıralamalar oldukça makul.

Fakat bir de bu bölümlerin hepsini tercih edecek öğrencilerin derslerine girenlerin, yani öğretmenlerin, sıralama sınırı var. Eğer öğretmenlik tercih edecekseniz sıralamanız en az 300 bin olmalıdır.  

300 bin sıralama için bir öğrencinin ortalama 50-60 net yapması rahatlıkla yetiyor. Tıp fakültesi isteyen bir öğrenci ise en azından 50 bin sıralamaya girmek için 75-85 arası bir net yapması gerekiyor.

Yani ÖSYM bize diyor ki, 50 net yapan öğretmen olup 80 net yapan öğrenciler yetiştirsin. Öğretmende kaliteyi bu denli düşürerek aslında gençlerimizi ve geleceğimizi tehlikeye atıyorlar. 50 net yapan bir öğrenciye geleceğinizi, gençlerinizi teslim eder misiniz?

Puanları sıfırlayanlar

Tabii bir de her YKS''den sonra sıfır çeken öğrencilerimiz var. Bu sene YKS''de toplam 96 bin 518 aday sıfır çekmiş. Bu demektir ki temel okuma anlama ve yorumlama becerilerinden yoksunlar. Fakat bütün bu temel becerilerden yoksun kişiler önümüzdeki seçimlerde oy kullanacaklar.

Umarım iyi bir vicdana ve sağlam insani değerlere sahiptirler.

Hadi bunu da geçtim Alan Yeterlilik Sınavı dediğimiz AYT''de Türkiye genelinde Felsefe ortalaması 2 netken, Din Kültüründe ise bu ortalama 1.5 net. Felsefede, Din Kültürü dersinden daha başarılı olan bir kuşak söz konusu. Gördüğünüz üzere dindar nesil her yerde kendini belli ediyor. (!)

Özel üniversitelerin uçuk ücretleri

Öğrencilerin iyi bir üniversite ve iyi bir bölüm aradığı şu günlerde en çok dikkatimi çeken meselelerden biri de özel üniversitelerin yükselen fiyatları oldu. Birkaçını şöyle yazayım gerisini siz düşünün:

Özyeğin Üniversitesi: 205 bin TL

Bilkent Üniversitesi: 118 bin TL

Sabancı Üniversitesi: 240 bin TL

Bilgi Üniversitesi: 140 bin TL

Koç Üniversitesi: 278 bin TL ama eğer Tıp okuyacaksanız 382 bin TL.

Türkiye''de eskiden orta sınıf, çocuklarını en azından belli başlı özel üniversitelere gönderebiliyordu. Artık ülkemizde orta sınıf kalmadığı için özel üniversiteler de yalnızca varlıklı kesime hitap edecek gibi görünüyor. Yükselen ev kiraları ve yurt ücretleri ise ailelerin tercihte öncelikli olarak yaşadıkları şehri tercih edeceğini gösteriyor. Bu da demek oluyor ki dar gelirlinin çocuğu adeta kaderine terk ediliyor.

Dar gelirli bir öğrencinin anne ve babasından vergisini alan devlet, onların çocuklarını işsiz bırakıyor. Fakat aldığı vergiyle pek çok öğrenciye kredi veya burs veriyor. Buna karşılık dar gelirli vatandaş ise çocuğunu okutamıyor. İşte biz buna eğitimin sırtlan payı diyoruz.

Kontenjanlar ve istihdam oranları

Türkiye''de üniversiteler belki de eğitimin en vasat olduğu kurumların başında gelmektedir. Öğrenci memnuniyetini önemsemeyen hatta akademisyen odaklı kurumlardır. Hatta bir dersi açarken öğrencinin değil akademisyenin isteğine göre ders açılıyor. Buna karşılık öğrenci de bu derslere zorunlu katılım sağlıyor. Ders saati az olan ya da maaşı istediği miktara ulaşmayan birçok akademisyen ''''Şu dersi de açın da ben para kazanayım.'''' diyor. Böyle bir ortamda tabii ki en büyük mağduriyeti öğrenci yaşıyor.

Üniversitelerin hali ortadayken kontenjanlar ve istihdam oranlarında da tabii ki öğrenci es geçiliyor. Şöyle bir inceleyelim:

Türk Dili ve Edebiyatı bölümü için 2022 yılında AÖF de dahil olmak üzere açılan toplam kontenjan: 12.400 fakat son açıklanan 20 bin öğretmenlik atama takvimi içerisinde Türk Dili ve Edebiyatı''na ayrılan kontenjan ise 616. Her sene 12 bin öğrenciyi mezun edip 600 öğretmeni atayabilen bir sistemde ne kaçınılmazdır? Tabii ki işsizlik!

Tarih bölümünün 2022 yılı toplam kontenjanı 14 bin civarındayken buna karşılık MEB''in son atamasında yalnızca 345 ataması yapılacak.

Fen ve Edebiyat Fakültelerindeki bölümleri ayrı ayrı inceleyiniz, hepsinde aynı durum mevcut. İşsizlikte ciddi bir yığılma ve öğrencilerde de geleceğe dair büyük bir korku mevcut. Bütün bunlara rağmen işsiz kalacağını bile bile öğrenci almaya devam eden bu bölümler, bu üniversiteler ve bu YÖK suçlu değil midir?

Nasıl bir tercih?  

Yukarıda yazdıklarımı bir ateş çemberi olarak düşünürseniz işte bu çemberin ortasında kalanları da öğrenciler olarak düşünebilirsiniz. İşte bizim çocuklarımız böyle bir ortamda 27 Temmuz itibariyle üniversite tercihlerine başlayacaklar. Peki tercih yaparken üniversite mi yoksa bölüm mü önemlidir, neye göre tercih yapmalıyım ya da hangi bölümler gelecek vadediyor gibi pek çok soruya da gelecek yazımda değineceğiz.

Asla unutmamak gerekir ki nasıl bir ortam ve atmosferde olursak olalım ümit daima vardır.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları