Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mahmut Esad Kıraç

Mahmut Esad Kıraç

Nazım Buyurgan

Gece saat tam on ikiyi gösteriyor ve ben elimdeki son 47 lira ile ne kadar şanslı olduğumu yahut olmadığımı anlamak amacıyla bahis oynuyorum. Hâlbuki insan şanslı olup olmadığını bu şekilde mi test eder? Ediyor işte... Çünkü önemli olan şanstan ziyade yalnızca kazanmaktır. İşte ben Nazım Buyurgan, hayatını kazanmak uğruna hiç ederken son parasıyla bahis oynayan adam...

Neden mi oynuyorum? Cevabı çok basit: Çünkü seviyorum. Sakın ha yanlış anlamayınız! Sevdiğim şey kumar değil tabii ki. Sevdiğim, hatta ömrümde belki de en çok sevdiğim varlık için yani Nihâl için oynuyorum bu mereti. Eğer bu gece elimdeki parayı en az üç misline çıkaramazsam kuvvetle muhtemel yarın benden ayrılacak. Çünkü parasızlıktan ötürü buluşmaya gidemeyeceğim. Tabii başka bir yol daha var o da yürümek. Fakat onunla buluşabilmek için iki vapur değiştiren ben, onca mesafeyi nasıl yürüyeceğim? İşte bu sebeple bu gece muhakkak kazanmalıyım...

Etrafımdaki herkes bitkin görünüyor. Yaklaşık üç saattir istisnasız bahis oynuyorum fakat ne kadarım mı var dersiniz? Yalnızca 57 lira. Evet, yalnızca 10 lira kazanabildim. Halbuki yan masamdaki beyefendi benim ihtiyacım olan paranın en az on mislini çoktan kazanmıştır. Ben ise kaybetmekten korka korka oynadığım için kazandığım her lirada içimden sevinç çığlıkları atarken kaybettikçe de sanki Nihâl''im ellerimi bırakıyormuş gibi hissediyorum.

Ortam o kadar kasvetli ki sanki her şey ve herkes gizlice beni izliyor. Sanki elimdeki kâğıtları benden evvel herkes, odadaki bütün cisimler görüyor da en son ben görüyormuşum gibi... Burada sigara dumanlarının dahi gözü var. Karşımdakiler sigarayı öyle bir üflüyor ki duman sanki emir almışçasına üzerime gelip ellerime değiyor. Her temasta daha fazla korkuyorum. Tam bu esnada Gurbetçi Kemâl''in sesini duymakla bir anda irkiliyorum:

-Nazım! Sen okumuş adamsın hayrola ne işin var buralarda?

İçten içe bahis oynamakla okumanın ne ilgisi olabilir diye düşünüyorken Gurbetçi Kemâl''in adımları yanıma doğru yaklaşıyor. Bir yandan oyunu düşünüyor diğer yandan Kemâl''e ne diyeceğimi düşünüyordum ki kendimi tutamayıp heyecanla ve kekeleyerek söyleyiverdim:

-Bu bu buluş, buluşabilmek için oynuyorum...

Ah aptal kafam! Bu da söylenecek şey miydi şimdi? İçerideki herkes duymuş ve benimle dalga geçiyormuş gibi hissettim. Yüzüm kızardı, gömleğimi bir düğme açıverdim. Gurbetçi Kemâl bir kahkaha patlatarak sırtımı sıvazladı:

-Senin rahmetliyle mi buluşacaksın yoksa? Burada ancak onunla buluşursun Nâzım! Sahi ne büyük kumarbazdı... Geldiği zaman en büyük masalar boşaltılırdı. Kazansa da kaybetse de yüzünde hiç mimik oynamazdı. Bir de sana bakıyorum yüzün kıpkırmızı terli terli oturuyorsun. Baban olsa tokadı çoktan patlatıvermişti suratına; düzgün oyna yoksa kendini madara etme, diye!

Bütün çocukluğum anneme tek bir gül dahi almayan babamın yüz binlerce lirayı kumarda kaybedişine tanık olmakla geçti. Kısacası benim bahis geçmişim henüz anne karnındayken başladı diyebiliriz. Annemin mutsuzluklarına, hayal kırıklıklarına merhem olan tek şey babamın ona sürekli "Kazanırsam sana çiçekçi açacağım" demesiydi. Bir çiçeğin 20 lira dahi etmediği bu dünyada yüz binlerce lirayı harcayan babam benim hayatımda gördüğüm en iyi pazarlama ustasıydı. Hayal pazarlayıp gerçeği satın alıyordu. İşte o gerçek; annemin ona duyduğu aşktan başka bir şey değildi. Bense bütün bunlara bizzat şahit olmama rağmen son paramla bahis oynamaya devam ediyorum.

Anneme, babam gibi olmayacağım, diyerek geçen çocukluğumun ardından bugün sevdiğim kadın Nihâl''in annemle aynı kaderi paylaşmasından korkarak oynuyorum. Belki de en çok git gide babama daha çok benzemek korkutuyor beni. Evet evet düşüncesi dahi çıldırtıyor. Farkında olmadan heyecanım artıyor, kalbim sıkışıyor sanki istemediğim biri kaderimi tayin ediyor gibi hissediyorum. Hayır, ben o olmayacaktım. Bir daha bahis oynamamalı, mutlak surette bu beladan vazgeçmeli ve Nihâl''in kaderini mahvetmemeliydim.

Ben babam, o da annem olmayacaktı.

Ben her şeyimle etimle kemiğimle Nazım Buyurgan o da benim Nihâl''im olmalıydı.

Peki, bir yandan kumar oynayıp diğer yandan kumarı bırakmayı düşünmek de neyin nesiydi? Masanın etrafındaki her yüz her ifade oyuna bu kadar odaklıyken benim bunları düşünmem bana yalnızca kaybettirir diye düşündüm. 

Zaten yeryüzünde kumardan daha büyük haz var mı ki?

Üstelik babası büyük bir kumarbaz olan benim gibi biriyseniz artık kumar sizin genlerinizde geziyor demektir. Bütün bu ikilemlerin içerisinde bir yandan oyun sürüyor diğer yandan da düşünmemem gereken her şeyi düşünüyordum. İşte ben Nazım Buyurgan hayatım çelişkiler, ikiliklerle sürüyor yine de yaşamaktan asla vazgeçmiyordum...

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları