Manchester City görevi tamamladı: Zafer Arapkirli yazdı

Pandemi nedeniyle 2 kez hevesimiz kursağımızda kalmıştı.

Ama, beklediğimize değdi.

Avrupa’nın en büyük kupasının finali, sonunda İstanbul’daydı.

Gerçi İstanbul’un en ihmal edilmiş, en tartışmalı ve belki de “Bu maçlardan başka ne işe yarar?” dedirten stadında oynanmak üzere geri geldi ama, olsun.

İşin en sevindirici yanlarından biri; “İstanbul” ve “ATATÜRK” isimlerinin, dünya arenasında kim bilir kaç yüz bin kez telaffuz edilmesinin önemi çok büyük.

Maçı izlemeye gelen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı için çok önemli iki isim bunlar.

Biri “sevdasından asla vazgeçemediği” İstanbul, diğeri ise “Nerede görse, yıkıp yerine başka bir şey yapmak üzere (nedense) adeta şartlandığı” bir isim. Bugün de o stada şeref tribününden bakıp, “Burayı yıkıp, yerine Batı Millet Bahçesi diye adlandıracağım bir şey mi yapsam?” diye düşünmüş müdür? Çok mu karamsar ve kötümser bir bakış? Bilemem.

ATATÜRK Havalimanı’nın yıkıcısından herşey beklenir de ondan diyorum.

Her halükarda, futbol denen oyundan zevk alan dünyanın dört bir yanındaki sporseverlerin gözü kulağı bugün İstanbul ATATÜRK Olimpiyat Stadı’ndaydı. En büyük kazanımın tadını çıkarmalı.

Burada en son Şampiyonlar Ligi Finali oynandığında, yani 2005 senesinde İngiltere’nin “Kırmızı” bir takımı ile Milano’nun kırmızı takımı karşı karşıya gelmiş. Hem Liverpool’un ve hem de İngiltere futbolunun tarihindeki en görkemli ve çok iz bırakan finallerinden biri oynanmıştı. 3-0’dan muhteşem geri dönüş, Britanya Adaları’nda, nesilden nesile anlatılacaktır.

Bugün de, Manchester şehrinin “Mavi” yakası ile Milano’nun “Mavi yakası” karşı karşıyaydı, İstanbul’da.

Maç öncesi, futboldan biraz olsun anlayan hemen herkes “City”i favori gösteriyordu. Belki de pek çok insana göre maç öncesi merak edilen tek şey, “Inter’in ne kadar direnebileceği ve skorun kaç farklı olacağıydı”

Öyle ya... İngiltere Premier League’de şampiyonluk kupasını kaldırmış, Federasyon Kupası’nı da geçen hafta ezeli rakipleri United’ı yenerek kazanmış City, bir zamanlar sadece Sir Alex Ferguson’ın becerebildiği “Üçleme”yi gerçekleştirebilmek için buraya gelmişti.

Pep Guardiola açısından bu maç, bu tür finallere çok alışkın olmasına rağmen, “Barcelona’dan beri bu kupaya uzanamamış olması”nın getirdiği gerilimle özetlenebilirdi.

İngilizleri ve İtalyanları bir yana bırakırsak, bizim açımızdan da “Bizim çocuklar”dan (İlkay Gündoğan ve Hakan Çalhanoğlu) hangisinin sevineceği ve kupayı kaldırıp bize “dolaylı bir gurur” yaşatacağı önemliydi.

Maçın en başından itibaren Inter’i baskı ile yıldırması ve erken sonuca gitmesi beklenen City, bunu yapamadı. Hatta 25’nci dakikaya kadar öyle aman aman etkili bir atak ve şut pek gelmedi City’den. Herkesin gözünün üzerinde olduğu E rling Haaland, sadece 2 kez şut pozisyonu bulabildi.

City’nin en önemli kozlarından De Bruyne’nin de 36’da sakatlanıp yerini Folden’a bırakması, Inter’in umutlarını biraz daha güçlendirmiş oldu.

Ama yine de sahaya baktığımızda başta Haaland, Bernardo, Grealish ve benim herşeye rağmen “City’nin en önemli oyuncusu” olarak gördüğüm İlkay’ın varlığı, terazinin “İngiliz tarafını” biraz daha ağır gösteriyordu.

Inter, orta sahada zaman zaman istediği topları yapabilse ve City’e etkili şut alanları bırakmamayı becerebilse de, ileride Dzeko’yu ve Martinez’i ilk yarıda gol pozisyonunun yakınına dahi sokamadı.

Öteki kaleye baktığımızda da 3-5-2’yi başarıyla uygulatan ve 2 kanat oyuncusunu hem 5’li orta sahada hem de savunmada “5’li savunma olarak” iyi kullanan Simone Inzaghi, City forvetlerinin rahat alan bulmasına büyük ölçüde mani oluyordu...

İkinci yarıda, ilk yarının “Başabaş” oyunu daha ziyade “Kıran kırana” bir oyuna dönüştü. City’nin birlikte daha hızlı atak yapabilme gücü kendini göstermeye başladı.

60 ve 67’nci dakikalar arasında biraz daha baskı kurduğu gözlenen İngiliz ekibi, golü 69’da Rodrigo’nun ayağından buldu. Kalabalık ceza sahasında “Vurdu döndü-vurdu döndü” furyasının finalini Rodrigo yaparak takımını öne 1-0 geçirdi.

Tam bir dakika sonra Inter’in eşitliği sağlaması işten bile değildi. Önce kafa şutu üst direkten dönen Federico Dimarco, ikinci kafa vuruşunu kale yerine arkadaşı Romelu Lukaku’nun ayağına nişanlayınca takımını beraberlikten etti.

90’da yine Lukaku bir kafa şutunu tam çizgide bu kez kalecinin ayağına nişanladı.

Maçın uzatmaları Inter’in “ölümüne” çaresiz atakları ve son saniyede yine çizgiden kalecinin çıkardığı bir şutu ile tamamlandığında, City, Guardiola ve “Bizim İlkay” için bir “Zafer Gecesi”ne dönüştü bu maçın skoru...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları