Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Kötü yönetim

CHP'nin Mülkiye mezunu Maliye kökenli Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu İYİ Parti grup önergesi olarak verilen TÜİK rakamlarının gerçeği yansıtmadığı kanısının oluştuğu hakkındaki önerge hakkında CHP Grubu adına konuştu. 

Bu kanaatin konuşulmasının, algının böyle yerleşmiş olmasının dahi vahim olduğunu vurgulayan Kuşoğlu "TÜİK rakamlarının inandırıcı olmaması devletin güvenirliliği ile ilgili bir konu. Sadece TÜİK rakamları ile değil BDDK rakamlarında da benzeri sorunlar var. Maliye Bakanlığı'nın yada Merkez Bankası'nın açıkladığı rakamlarla ilgili olarak da benzeri sorunlar var. Konu basit olarak bir kurumun değil devletin güvenirliliği ile ilgili bir konu, Türkiye ekonomisinin güven verip vermemesi ile ilgili bir konu, basite alınacak bir konu değil" dedi.

Bülent Kuşoğlu GÜVEN sorunundan bahsederek Türkiye'ye yurt dışından yatırım gelmediğini, hatta borç dahi verilmek istenmediğini borç verenlerin ise çok yüksek faizler talep ettiğini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ifade etti.

Uzun süredir yatırımcıların Türkiye'ye gelmediğini belirten Bülent Kuşoğlu, "Türkiye ekonomisine güven duyulmadığı için, hukuka, adalete, devlet kurumlarına güven olmadığı için, Türkiye'de yatırım yok. Yabancılar Türkiye'ye yatırım yapmıyor. Doğrudan yatırımlarda önemli ölçüde azalma var. Doğrudan yatırımlar da önemli ölçüde gayri menkul yatırımlarından oluşuyor. Vatandaşlık almak için yapılan yatırımlar onlar da. Gerçek yatırımcı gelmiyor Türkiye'ye." ifadelerini kullandı.

CHP Ankara Milletvekili Kuşoğlu Türk yatırımcılar da Türkiye'den daha fazla yurt dışına yatırım yapıyorlar, çünkü Türkiye'ye, ekonomiye, devlete ve  kurumlara GÜVEN duymuyorlar dedi.

Kuşoğlu bırakın yabancı yatırımcıların gelmesini parayı bu ülkede kazanmış AKP iktidarına yakın iş adamlarının dahi son zamanlarda tahmini 200 milyar doları yurt dışına kaçırdığından bahsedildiğini de söyledi.

Sayın Kuşoğlu bence de haklı Türkiye kötü çok kötü yönetiliyor, bir ülkenin kötü yönetilmesinin en büyük göstergesi ekonomik, siyasi ve uluslararası krizlere sahne olmasıdır.

Ekonominin uzun zamandır derin bir krizde olduğunu artık herkes biliyor, kabul ediyor. Her ne kadar Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak tünelin ucunda ışık göründü diyorsa da bu ülkede yaşayan bir çok kişi görünen o ışığın tamda üzerimize gelen bir trenin lambası olduğu konusunda hemfikir.

Kriz sadece ekonomide mi? Elbette hayır Türkiye olarak kavga etmediğimiz, sorun yaşamadığımız bir Papua Yeni Gine kaldı herhalde bir de Antarktika'da yaşayan penguenler, Yeni Zelanda ile bile gerilim yaratmayı başardık. ABD, AB, Çin, Arap Birliği ve Rusya gibi büyük güçlerin tamamı ile ve hatta İran ile dahi ciddi sorunlar yaşamaktayız. Müttefiklerimiz ya da komşularımız arasında dost olmayı bırakın kalıcı iyi ilişkilerimizin olduğu bize GÜVEN duyan ve bizim GÜVENECEĞİMİZ tek bir ülke dahi kaldı mı? Uluslararası ilişkilerde görülen bu başarısızlığın sebebi elbette ki diplomasi yöntemimiz ve siyasi tercihlerimiz yüzündendir. Kısacası uluslararası ilişkiler alanında da ciddi bir kriz dalgası ile karşı karşıyayız.

Bilindiği üzere bu hafta ABD kongresi  ve yönetimi yeni yaptırım paketini açıklamıştı. Hemen bu gelişmenin sonrasında  New York Güney Bölgesi Savcılığı, İran'a yönelik yaptırımların delinmesine yardımcı olduğu gerekçesiyle Halkbank hakkında aralarında dolandırıcılık ve kara para aklamanın da bulunduğu altı suçtan iddianame hazırladı. Halkbank hakkında hazırlanan iddianamede çok ağır ithamlar var, yöneltilen suçlamalar şöyle: ABD'yi dolandırmak için komplo kurmak, Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı ihlal etmek için komplo kurmak, Bankacılık dolandırıcılığı, Bankacılık dolandırıcılığı yapmak için komplo kurmak, Kara para aklamak ve Kara para aklamak için komplo kurmak. Üstelik davanın Hâkimi de Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atila'yı mahkûm eden Rıza Zarraf dosyasının hâkimi oldu.

AB tarafından benzer bir şekilde bir dizi yaptırım kararı alındı, bir çok AB ülkesi Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulamaya başlayacağını duyurdu. Arap Birliği Dışişleri Bakanları'nın Kahire'de yaptıkları olağanüstü toplantıda da Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde yürüttüğü harekât dolayısıyla bu ülkeye karşı siyasi ve ekonomik önlemleri değerlendirme kararı verildiği belirtildi.

Bunlar tamam peki iç siyasette bir kriz yok mu? 16 Nisan referandumu ile tesis edilen anayasa sonrasında kurulan tek adam rejimi Türkiye'yi yönetebiliyor mu yoksa işler kilitlendi yürümüyor mu? Bir çok kişi bu sistemin yürümediğini, özellikle bürokrasiyi kilitlediğini sarayın bürokrasisi ile kamu kurum ve kuruluşlarının bürokrasisi arasında çatışma olduğunu söylüyor. Ankara'nın siyaset koridorlarında geleneksel bürokratik hantallıktan şikayet edilirken şimdi bu hantallığa bir de saray bürokrasisinin eklendiğinden, işlerin yürümediğinden bahseden çok kişi var.

Sonuçta bana göre Türkiye hem ekonomik olarak, hem siyasi olarak ve hem de diplomatik olarak çok kötü yönetiliyor. Yaşanan krizler bu kötü yönetimin tezahüründen başka bir şey değildir.

Yazarın Diğer Yazıları