Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yunus Emre Berber

Yunus Emre Berber

Yazar

Göz göre göre gelen faciaya el sallamak

Hastalık, kaza ve ölüm. Bu üçlü zengin, fakir, genç, yaşlı aklı başında her varlığın en derinliklerinde dahi hissettiği en büyük korkuların başında geliyor. Bu üçünden ikisi yani kaza ve hastalık için önlem alabilir ve riski minimuma indirebiliriz. Çok dikkat ederek, para harcayarak hastalıktan ve kazalardan az hasarlarla sıyrılabiliyoruz. Tabii ki en dikkat eden ya da zengin kişiler de engelleyemeyeceği kaza ve hastalıkların pençesine düşebiliyor. Ama ölüme ne önlem alabiliyoruz ne de çare bulabiliyoruz. İstediğimiz kadar ötelemeye çalışalım ölüm bizi bir şekilde buluyor. Ölüm durumu ve kavramına o kadar çok maruz kaldık ve kanıksadık ki çoğu zaman ölmeyecekmişiz gibi yaşarken buluyoruz kendimizi. Bir insan sonsuza yakın olasılıkta hayatını kaybedebilir. Ancak bence takvimde yıllar 2023''ü gösterirken sel, deprem, fırtına gibi varlığını ve olma olasılığını bildiğimiz etkenlerden kaynaklı ölümler yaşamamalıyız. Hâlâ İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde bile göz göre göre sel nedeniyle insanlar hayatlarını kaybediyor. Doğru kent yapılaşması ile engellenmesi mümkün olan sel felaketini her sene onlarca kez yaşıyoruz. Yine her sene kaçak ve nizamına uygun yapılmamış evler ve evlerin çatıları fırtınalarda yıkılıp uçuyor. Bu gibi basit ve bariz hata ve ihmaller sonucu her sene binlerce kişi ölüyor ve yaralanıyor ülkemizde.

Gelelim asıl konumuza. Nasıl unutuyoruz, nasıl alışıyoruz ya da nasıl göz yumuyoruz bilmiyorum ama deprem ve sebep olduğu yıkıma hâlâ engel olmaya çalışmıyoruz. Fazla Hollywood filmi izlemekten gerçeklik algımız kaydı sanırım. Meteor, uzaylı istilası, zombi salgını ve benzeri uçuk kıyamet senaryolarına gösterdiğimiz ilgi ve zamanı ülkemizin en büyük gerçeği olan depreme göstermiyoruz. Evet deprem engellenebilir, durdurulabilir bir afet değil. Ama önlem alınması ve can-mal kaybına engel olmak mümkün. Türkiye büyük ve tehlikeli fay hatlarıyla sarılı bir ülke. Ve bu durumu bile bile yaşanan onca deprem ve kaybedilen binlerce cana rağmen hâlâ önlem alınmıyor. Altından yer altı sularının aktığı demirleri çürümüş binlerce bina var benim bildiğim Zeytinburnu''nda. Yakın ve yıkıcı olası bir depremde o evlerin ayakta kalma şansı yok. Türkiye''nin dört bir yanında bu durum söz konusu. Çıkarcı müteahhitler ve yozlaşmış yetkililerin insan canını hiçe sayarak yaptığı yanlış ve kaçak binalar bizlerin ve geleceğimizi dibine dökülmüş kibrit suyudur. Maalesef Kahramanmaraş merkezli 7,7''lik deprem ve devamında yaşanan artçı sarsıntılar binlerce vatandaşın ölümüne ve on binlercesinin yaralanmasına neden oldu. Koca koca binalar bisküvi gibi dağıldı. Bizim gibi deprem kuşağında yaşayan Japonya''da ise durum çok farklı. 6-7 hatta 8 büyüklüğündeki depremlerin yaşandığı Japonya''da can ve mal kaybı minimum düzeyde. Çoğu faciayı burunları bile kanamadan, biraz sarsılarak atlatıyorlar. Okyanusa kıyıları olduğu için tsunami riski altındalar. Deprem sonrasında devasa dalgalarla uğraşmak zorundalar ama bu ikili felaketten bile yine minimum zararla ayırılabiliyorlar. Ne zaman nasıl geleceği belli olmayan tsunamiye bile önlem almak için hiç durmadan çalışıyorlar. İnsan canına, miraslarına ve geleceklerini korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Keşke benzer kaderi paylaştığımız Japonya gibi insanlara gereken değeri verebilsek. Umarım bu soğuk ve karlı havada göçük altında kalan ve yaralanan vatandaşlarımız sağ salim bir şekilde hayatlarına devam edebilir. İnsan her şeyin düzeleceğini düşünmek istiyor ama bana geleceğimiz özellikle depremle mücadele konusunda hiç parlak görünmüyor.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları