Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yunus Emre Berber

Yunus Emre Berber

Yazar

Farkındalık

Sırbistan sokaklarında birtakım gezintiler

Daha önce Balkan ülkelerinde yaşamış ve gezmiş tanıdıklarımdan duyduğum çoğu bilgiyi Sırbıstan''da da pekiştirdim. Yeme alışkanlıklarından esnafına çoğu dinamikleri diğer Balkan ülkeleriyle oldukça benzer. Aslında komşularıyla arası çok iyi olmayan ve ırkçılık vakalarıyla sıkça gündeme gelen Sırbistan''daki kısa gezimde herhangi bir olumsuz gözlem gerçekleştirmedim. Taksicisi, esnafı ve sokaktaki insanıyla yaptığım sohbetlerde yardımsever ve güler yüzlü insanlara denk geldim. Türkiye ortalamasına göre uzun olan ben (194) Sırbistan''da beklediğim gibi kendimi ufak hissettim. Sırbistan''da boy ortalaması oldukça uzun evet ama bunun yanında oldukça fitler. Şehir merkezlerinde yaptığım gezilerde hiç spor salonuna da rastlamadım. Normalde Türkiye''den alışkın olduğum manzara da her meydanda, AVM de mutlaka spor salonu olurdu. Et tüketimi özellikle de domuz eti tüketimi bu kadar çok olan bir ülkede bu kadar fit olmaları beni oldukça şaşırttı.

Belgrad şehir merkezinin yakınında bulunan geniş bir parkın içerisinde geçerek tepelik bir alana kurulmuş turistik bir alanda yaptığımız gezide yine uzun bir yürüyüşün ardından şehri ve Tuna nehrini tepeden görecek güzel bir manzaraya kavuştuk. Her ne kadar pek temiz ve berrak olmasa da Balkanları boydan boya sarar Tuna nehrini seyretmek için çok güzel manzaraya sahipti. Şehir genel olarak nehirle iç içe olduğundan dolayı sıklıkla yolunuz Tuna nehrine çıkıyor. Doğa parkının içerisinde açık havada karşılıklı satranç oynayan çoğu yaşlı Sırplar da dikkatimi çekti. Türkiye''de pek göremeyeceğimiz manzaralar bunlar. Dönüş yolu için yola çıktığımız sırada parkın içerisinde Silahdar Damad Ali Paşa''nın türbesine rastladık. III. Ahmed saltanatında, 27 Nisan 1713 - 5 Ağustos 1716 tarihleri arasında üç yıl üç ay sekiz gün sadrazamlık yapmış olan Damad Ali Paşa, 5 Ağustos 1716''da Avusturya Ordusu''na karşı yapılan Petrovaradin Muharebesi''nde şehit düşmüş. Belgrad''daki Kaleiçi''nde karşımıza çıkan türbesi Sırbistan''da karşımıza çıkan ender Osmanlı izlerinden biriydi.

Kaleiçi bölgesinden çıkmak için yürümeye devam ederken bir kale kapısından geçtik. Ufak bir köprünün üzerinde Belgrad meydanına doğru yola devam ederken kafamı sağa çevirmemle şaşkına dönmem bir oldu. Benim en büyük hobilerimden biri tanklar tarihidir. Yıllarca World of Tanks oynadım ve özellikle ikinci dünya savaşı döneminde üretilmiş tanlara büyük ilgi duyuyorum. Ne kadar üretiliş amaçları hoş olmasa da insan elinden çıkmış olan inanılmaz makinelerdi tanklar. İlk gördüğüm tankta Almanların gözde tanklarından olan Panzerkampfwage''idi. İç aksanı olsa da böyle bir makineye dokunmak bile benim için özel bir andı. Tanklar arasında Rusların gözbebeklerinden olan T-34''te yer alırken yine o dönemin tankları da yan yana sıralanıyordu. Alman, Polonya ve Rus tanklarının yanı sıra çeşitli top bataryaları, torpidolar ve roketlerde parkın içerisinde yerini alıyordu. Tankların yer aldığı bölümden ayrıldıktan sonra surların içerisinde dar bir girişi olan orta çağ dönemine ait zırh ve kılıç müzesini ziyaret ettik. Her çocuğun hayali olan kılıçları heyecanla elimize alıp poz kestikten sonra diğer zırh ve miğferlerin detaylarına indik. Özellikle benim için oldukça keyifli geçen Kaleiçi bölümünün ardından meydanda bulunan mağazalardaki ürünleri inceleyerek klasikleşen Türkiye ile olan fiyat farklarını kıyaslamaya tutuldum. Yorucu gezi sekansımızın ardından oldukça fazla öneriye ve beğeniye mahir olmuş bir pizzacıya gittik. Sırbistan genelinde oldukça fazla pizzacı var. Bizdeki çiğköfteci ve dönerciler kadar yaygınlar neredeyse. Dilim dilim, paket ya da mekanlarda tüketilen pizzacılar farklı çeşitlerle insanı kendisine çağırsa da pizzalarında kullanılan et domuz çoğunlukla domuz etinden yapılıyor. Gittiğimiz pizzacı İtalyan usulü kalın kenarlı, sade ürünler çıkaran bir mekândı. Oldukça lezzetli pizzaları tükettikten sonra sıradaki durağımız meşhur Balkan tatlısı olan Triliçe oldu. İki farklı mekânda denedim triliçeyi. İki triliçe de Türkiye''de alıştığımız aşırı sütlü yumuşacık kekli den daha farklı bir kıvamdaydı. Daha az sütlü ve keki daha aramalı olan triliçeleri oldukça lezzetli olsa da bizimkilerden daha ağırdı. Gece meydan ve sokaklarda yediklerimizi eritmek için yürürken geceyi bet merkezlerinin ele geçirdiğini fark ettim. Her köşe başında olan kumarhane tipi mekânlar Sırpların oldukça sık uğradığı mekânlar. Geceleri İstanbul''daki kadar hareketli sokaklar göremedim. Günlük 30 bin adım ortalama ile 3 gün boyunca dolaştığımız Sırbistan sokakları, parkları, ormanlarındaki gezimizin ardından dönüş günü uyandığımızda yine diğer günlerdeki gibi oldukça dinç hissettim. İlk başta tatilin verdiği motivasyonun etkisi sandım ama gerçekte olan temiz havanın alametifarikasıydı. Hazırlanan valizlerin ardından tuttuğumuz taksi ile dönüş yoluna çıktık. Oldukça verimli bir gezi oldu benim için, birçok asit önyargı ve merakımı giderdim ve yeni geziler için daha da iştahlandım.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları