Erbaş'ın nefret söylemi

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ağrı'nın Patnos ilçesinde yapılan Recep Tayyip Erdoğan Camisi'nin açılışındaki konuşmada ahiret inancına sahip olmayan insandan her türlü kötülüğün bekleneceğini söyledi.

İyi insan olmanın, yaşama, doğaya, hayvanlara iyi davranmanın, haksızlık, hukuksuzluk yapmamak için insanların canını yakmamak için herhangi bir inanca sahip olmak gerektiğini sanıyorlar.

Çok acayip bir döngünün içine girmiş durumdayız.

Devleti yöneten çıkar kutuplaştırır, kutuplaşan seçmeni kendisi gibi düşünmeyen komşusunu kutuplaştırır.

Diyanet'in başkanı çıkar lüzumsuz yere konuşur.

Ben herhangi bir genelleme yapma taraftarı değilim.

İnanan ya da inanmayan insan yoktur. İyi veya kötü insan vardır. Bunun dışında yapılan herhangi bir yorum safsatadan öteye geçemeyecektir.

Bir hukukçu değilim ancak gazeteci olarak Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesini bilirim. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın sözleri nefret söylemidir ve hakkında bu maddeden yasal işlem başlatılmalıdır.

O madde nedir?

-Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2- Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3- Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Ali Erbaş'ın bu ilk vukuatı değil elbette.

 Hatırlarsanız Ayasofya'nın 86 yıl sonra ibadete açılmasının ardından kılınan ilk Cuma namazında verdiği hutbede "Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar. Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" ifadelerini kullanmıştı.

Erbaş bu ifadeleriyle isim vermemişti ama Ayasofya'nın Atatürk'ün kararıyla müze yapıldığını senden benden iyi bilir.

Bu tür açıklamaların zaten ip gibi gergin olan toplumu ortadan ikiye yaracağı ve çeşitli sıkıntılar doğuracağı kanaatindeyim.

Diyanet'in bugün vatandaşa verebileceği şey ancak dini anlatmak ve iyiliği, insan olabilmenin onurunu aktarmaktır.

Kutuplaştırmak, ötekileştirmek değil.

***

Birbirine benzer açıklamalar olduğu için bir diğer din adamına daha değinmek istiyorum.

Bu ismi, kendisini genelde Ramazan ayı geldiğinde televizyonlarda görürüz.

Bol bol hikayeler anlatır, ağlar ve televizyondan aldığı program başı ücreti tartışma konusu olur.

Her Ramazan ayında kendisine sorulan saçma sapan sorulara cevap veren bu zatın videoları sosyal medya ve haber sitelerine konu olur.

O kadar popülerleşir ki güldürü programlarında parodileri yapılır.

Ee ne demişler.

İzahı olmayan şeyin mizahı olur.

Gerçi onu yapmak için de ayrı bir zekâya sahip olmak gerekiyor.

Bu kısır döngü böyle devam ediyor.

Evlilik programlarının kaldırılması gibi bu popüler programın da kaldırılacağı zamanları göreceğiz elbette.

Bu zat, aynı zamanda bir gazetede köşe yazısı da yazıyor. Orada yaşadığı bir olayı anlatmış.

Şöyle diyor; "Bir ilimizdeki bir sokaktan hayretler içinde geçtim. Meğer o sokak genç kız ve erkeklerin daha yoğun geldikleri bir yermiş ve dışarıda, içeride doğrusu Avrupa'nın herhangi bir merkezindeki görüntüyü aksettiriyordu. Dışarıda dört genç kızımız bira içiyorlardı."

Ardından da bu gençlerin yok sayılmaması gerektiğini ifade ederek, "Ve o gençlerimizi asli karakterine yönlendirecek bir yol takip etmeliyiz. Yoksa gelecekte köprü altlarında vücuduna zehir enjekte eden genç bedenlere şahit oluruz" dedi.

Bir din adamı olarak onun gençlerin alkol kullanmasına yönelik tereddütlerini anlayabilirim.

Ama yok yok!

Öyle olsaydı kendi otelinde de satmazdı değil mi.

Zira, bu anısını anlatır anlatmaz sosyal medyada gündem olan bir şey vardı.

O da Sultanahmet'te bulunan oteliydi.

Sosyal medya kullanıcıları bu oteldeki yiyecekleri ve yiyecekleriyle birlikte içtikleri içkileri paylaşmaya başladılar.

Yani anlayacağınız üzere otelde alkol satışı yapılıyordu.

Gelen tepkilerin ardından otelin tanıtım yazısında bulunan alkollü içeceklere dair bölüm kaldırıldı.

Biri çıkar bir inancı olmayan vatandaşlara yönelik nefret dili kullanır.

Cumhuriyet ile olan sorununu sürekli belli edecek hareketlerde bulunur.

Diğeri çıkar dinde yanlış olarak kabul edilebilecek maddelerden sadece alkol kısmına değinir.

Diğer konularda ise dut yemiş bülbüle döner.

Biz ülkede olan bitene şaşırmayı bırakalı çok oldu da bu riyakarlıkların başka bir adı var mı acaba.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları