Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Alanur ÖZALP

Alanur ÖZALP

PSİKOLOG GÖZÜYLE

Dul kalma korkusu her iki cinste de mevcut -1-

Dul kalma korkusu, pek çok bayanı boşanmak fikrinden vazgeçiren güçlü korkuların en tepesinde yer alan korkudur. Kadınlar için boşanmak en zor sonuçlardan biridir. Kadınlar pek çok kere aldatılmalarına rağmen bir türlü ayrılmaya cesaret edemezler. Bu cesaret edememelerini de çoğunlukla dul kalma korkularıyla açıklarlar. Bunu itiraf etmek bile onlar için çok zordur. Toplumsal bir korku olan dul kalma korkusu belki de topluma, aile yapısını bozmamak için uydurulmuş bir baskı unsurudur. Bu baskı unsuru geleneksel toplumlarda çok daha baskındır. Bu korku hem zor durumda olan kadını yoğun olarak etkiler hem de kadının ailesinin tüm bireylerini etkiler. Bu kadarla da kalmaz. Kadının eşini ve onun ailesini de en yoğun şekliyle etkiler. Bazı toplumlarda "dul kalma korkusu" eşi ve onun ailesini daha fazla etkilemektedir. Aile, boşanan eş dul olarak onların namusuna helal getirecek diye o kadar korkarlar ki bu durumda oğullarının mutsuzluğunu bile göze alarak onların boşanmalarına izin vermezler. Oğulları boşandıktan sonra bile eski hanımının namusuyla o kadar kendilerini sorumlu tutarlar ki aynı zamanda kendilerini de mutsuz ve huzursuz ederler.

Hâlâ çok güçlü

Günümüzde dul kalma korkusu eskilerde kaldı gibi görülmesine rağmen bu korkunun hâlâ çok güçlü olduğunu açıkça görebiliriz. Eğitimli ve eğitimsiz bireyleri de etkileyen bu korku, feminist hanımlarda yaşanmaz sanılmasına rağmen onlarda da çok güçlü bir baskı unsurudur. Bazen kadın üzerinde dulluk bir kıyım oluşturabilir. Eşinden ayrılmış erkek için de dul denebilir. Fakat dulluk genel olarak kadınlar için kullanılır. Erkekler üzerinde böyle bir korku veya baskı yoktur. Hatta onların özgürlüklerini kazanma durumu olarak görülür. Bir hanım yeniden evlenecekse dul olması aşılmaz bir engel oluşturabilir. Bu engel hem kendisini, hem ailesini olumsuz etkiler. Çoğunlukla aileler oğullarının dul bir hanımla evlenmesine izin vermezler. Dulluk sadece dul olan kişiyi etkilemez. Dul kadının üzerinde abi, kardeş, aile, baba, arkadaş, çevre ve mahalle baskıları çok yoğundur. Özellikle boşanacak hanımlar hep mahalle baskısının korkusunu yaşarlar. Bu baskı büyük şehirlerde bile hissedilebilen bir baskıdır. Medeni toplumlarda bu baskı azalır fakat kaybolmaz. Dul hanım diğer hanımlardan daha fazla kendisine dikkat etmek zorundadır. Öğretim görevlisi bir hanım "Eşimle aramda her şey bitti. Sadece dul olursam beni evli arkadaşlarım davetlerine çağırmazlar diye ayrılmıyorum" demişti.

Dul olma baskısı ve korkusu gelişmiş toplumlarda da devam eder. Dul kadın, arkadaşları arasında suçlanır. Kocasından ayrılmış olması kınanır. Dulluğu onda bulaşıcı hastalık var havasını yaratır. Çevresi birden ondan uzaklaşır, onu davetlerine çağırmamaya başlarlar. Hele bir de güzelse daha fazla sıkıntı yaratır. Toplumun kendini koruyabilmek için dul kadına yaptığı bu sağlıksız ve haksız baskı dul kadın tarafından da kendisine yapılır. O da kendisini doğal pek çok ilişkiden soyutlar. "Ben dul bir kadınım ve şunu yapmamam gerekir veya şuraya gitmem doğru olmaz" diye kendi kendisine haksızlık eder. Sonuç olarak kendisini mutsuz eder. Hatta çocukları varsa onları da kendi mutsuzluğuna ortak eder ve hatta yaşanmaz hale getirir.

Konuya bir sonraki yazımda devam edeceğim..

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları