Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi

Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi
Amiral Dr. Cihat Yaycı, Oğlu Baybars ve gelecek Trük nesillerine ithaf ettiği “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” kitabında Türkiye için son derece önemli bir konuyu ele alıyor. (Kırmızıkedi Yayınları, 180 s.)

NERGİSHAN TEKİN / nergishan@gunboyugazetesi.com.tr

Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye kitabında “İçindekiler”, kitabın önemini ortaya koyuyor:

Birinci Bölüm: Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye:

1 Doğu Akdeniz'in Önemi, (a). Coğrafi Sınırları, (b). Tarihi Önemi, (c). Günümüzde Doğu Akdeniz'in Stratejik Açıdan Önemi, 2. Doğu Akdeniz'de Denizlerin Paylaşım Mücadelesi, (a). Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Açısından

Değerlendirme, (b). Doğu Akdeniz'de Kıyıdaş Devletlerin Tutumları, (1)Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), (2)Yunanistan, (3)Suriye, (4)İsrail, (5)Lübnan, 3Türkiye'nin Deniz Yetki Alanlarının Paylaşımı Konusunda Konumu ve Olası İnisiyatif Alma Alternatiflerinin Ortaya Konulması

İkinci Bölüm: Doğu Akdeniz'de 2012 Yılından Bugüne Kadar Yaşanan Gelişmeler:

1. Doğu Akdeniz'de Yaşanan Gelişmeler, 2. Doğu Akdeniz'de Türkiye Karşıtı Oluşan İşbirliği Yapıları ve Mekanizmalar, (a) Doğu Akdeniz'de Türkiye Karşıtı Oluşan Çok Taraflı İşbirliği Zirveleri (1)GKRY-Yunanistan-Mısır Üçlü Zirveleri, (2)GKRY-Yunanistan-İsrail Üçlü Zirveleri, (3)GKRY-Yunanistan-Lübnan Üçlü Zirveleri, (4)GKRY-Yunanistan-Ürdün Üçlü Zirveleri, (5)GKRY-Yunanistan-Filistin Üçlü Zirveleri, (6)Doğu Akdeniz Gaz Forumu, (7)MED-7 Zirvesi, (b).Türkiye Karşıtı Çok Taraflı İlişkilerin Savunma ve Askeri Boyutu, (c). Türkiye Tarafından İcra Edilen Faaliyetler.

Üçüncü Bölüm: Libya İle Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Antlaşması İmzalanma Süreci, Sonuç ve Etkileri:

  1. Genel Konjonktür: Öncesi Durum, Libya ile Karşılıklı Kıyılar Olduğunun Tespiti ve Mutabakat Muhtırası İmzalama Süreci: 4 Türkiye-Libya Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Antlaşmasının Hukuki Temelleri, a) Prensipler

*

Amiral Dr. Cahit Yaycı “Giriş”te şu bilgileri veriyor:

“Doğu Akdeniz Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına göre merkezi konumda bulunan Ortadoğu'nun, Kafkasya ve Orta Asya'nın enerji kaynaklarının Avrupa'ya ulaşımını sağlayan enerji ulaşım hatlarını kontrol eden, tüm Akdeniz coğrafyası ile birlikte dünya ticaretinin yaklaşık üçte birini bünyesinde barındıran çok önemli bir deniz ulaşım bölgesi ve kesişme noktasıdır.

Deniz güvenliğine yönelik olarak sayılabilecek tehdit tip­lerinin neredeyse tamamını barındıran Akdeniz'de güvenlik denklemi çok boyutlu ve çok aktörlü yapısıyla oldukça kar­maşık bir durum arz etmektedir. Suriye'deki iç savaş ve bu­nun yansıması olarak terör tehdidi ve göç akınları, Filistin'de devam eden çatışmalar ve Libya'da süregelen istikrarsızlığa deniz yetki alanlarının paylaşımı mücadelesi ve çok uluslu petrol firmalarının da eklenmesiyle Akdeniz'de deniz güven­liği oldukça karmaşık bir hal almıştır.

Bu sorunlar arasında geçmişin geleceğe yönelik yansıma­ları ile deniz yetki alanlarının paylaşımı öne çıkmaktadır. 21. yüzyılın başından itibaren deniz yatağının daha derin yerle­rinin işletilebilir hale gelmesiyle birlikte Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon yatakları da ekonomik hale gelmiş, bu durum kaynak arayışı içerisinde olan bölge ülkeleri için yeni fırsatlar ve beraberinde riskler oluşturmuştur.

Son yıllarda Doğu Akdeniz'de gerçekleşen doğalgaz ara­ma çalışmaları bölgede büyük bir ekonomik potansiyelin bu­lunduğunu ortaya çıkarmıştır.

8 Nisan 2010 tarihinde ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS-US Geological Survey) tarafından yayımlanan rapor­da, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant Havzası'nda 3,45 trilyon metreküp (122 trilyon kübik feetlik) doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği yer almaktadır. Bu tahmin dünyanın en bü­yük doğalgaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz'de bulun­duğuna işaret etmektedir.”

dogu-akdeniz2.JPGdogu-akdeniz1.JPG

 

‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma’

Osmanlı’dan Cumhuriyeti jandarma teşkilâtının seyrini hiç merak ettiniz mi? Çok az, sadece akademik çevrede bilinin konuyu ele alan Dr. Süleyman Tekir “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma-Kuruluş Teşkilat ve Mücadele (1903-1938)” çalışmasıyla bizi aydınlatıyor. (Timaş Yayınları, 472 s.)

Süleyman Tekir bu çalışmasında, genel hatlarıyla Osmanlı İmparatorluğu'nda jandarmanın kuruluşundan erken Cumhuriyet yıllarına kadar bu teşkilatın geçirdiği safhaları ele alıyor.

Arşiv belgeleri ve kaynak eserlerin ışığında devlet ve toplum arasında aracı bir teşkilat olan modern jandarmanın kuruluş hikâyesinin kronolojik olarak anlatıldığı bu çalışmanın, Türk Askerî Tarihi alanında çok önemli bir boşluğu doldurduğunu söyleyebiliriz.

Jandarma Jandarma kelimsi eski Fransızcada yer alan “gens d'armes” (silahlı adam) kökünden türemiş. Fransızcada zaman içerisinde “gendarmerie” şeklinde ifade edilmeye başlanmış. Türkçeye “Jandarma” şeklinde geçmiş.

Jandarma teşkilatı günümüzde ku­ruluş tarihi olarak 14 Haziran 1839 tarihini kabul ediliyor. Saüleyman Tekir, bu tarihe itiraz ederek “Bir tarih kabul edilecekse bunun II. Abdülhamid devrine tarihlenen Jandarma Dairesinin kuruluş tarihi olan 1879/1880 olması beklenir.” diyor.

jandarma4.JPG

Kitap Üç bölümden oluşuyor.

Birinci bölümde klasik dönemden itibaren modern jandarmaya giden süreç gözden geçiriliyor.

Zaptiye Müşîriyeti ve jandarmanın kuruluşuna kadar geçen sancılı süreç bu bölümde ele alınıyor.

Türkiye'de modern jandarmanın kuruluşu olarak kabul edebileceğimiz Rumeli Tensikatı ve II. Meşrutiyet Devri ayrıntılı inceleniyor. Bu bölüm genel olarak jandarma kavramının Osmanlı Devletinde ortaya çıkmasından modern bir jandarma teşkilatının kuruluşuna kadar geçen zaman dilimini inceliyor.

jandarma3.JPG

İkinci bölüm kendi içerisinde üç ayrı kısma ayrılıyor:

Birinci Dünya Savaşı, Mondros Mütarekesi ve Millî Mücadele Dönemi. Bu bölüm birinci bölümde kurulmuş olan modern jandarma teşkilatının nasıl yok edil­diğini ele alıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda cepheye sürülen jandarmaların kısa sürede cephelerde erimesi üzerinde duruluyor. Mütareke ahkâmına göre ülkenin tek silahlı unsuru hâline gelen jandarmanın Millî Mücadele yıllarındaki teşkilatı ve faaliyetleri ise bölümün son kısımda ele alınıyor.

Kitabın üçüncü ve son bölümünde Cumhuriyet veya Atatürk devrinde uzun savaş şartlarından sonra yıpra­nan jandarmanın yeniden teşkilatlandırılması, Cumhuri­yet jandarmasının kuruluş süreci ele alınıyor. Ayrıca Cumhuriyet e yönelen iç tehditlerin ortadan kaldırılması noktasında jandarmanın üstlendiği vazife üzerinde duruluyor.

Çalışma sırasında döneme ait söylem ve rütbelerin kul­lanılmasına özen gösterilmiş.

jandarma2.JPG

jandarma1.JPG

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar