Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Alanur ÖZALP

Alanur ÖZALP

PSİKOLOG GÖZÜYLE

Diyabetli hasta ve ailesi

Kronik bir hastalık tanısı konması, kişide olduğu kadar ailede de krize neden olabilir. Önceki ilişkilerinde niteliğine bağlı olarak, hasta ile ailesi arasında güçlüklere yol açabilir. Bu diyabetin kontrolü ve tedavi yanıtı üzerinde etkisi bakımından önemlidir.

Ailenin aşırı koruyucu ve kaygılı olması hastanın olumsuz ve riskli ortamlarını aşırı hoşgörü ile karşılayıp boyun eğmesi, fazla denetleyici ya da ilgisiz ve dışlayıcı tutumları hem hasta hem de tedavi ekibi için zorluk yaratır.

İlişkilerin dengeli ve çatışmasız olduğu, duyguların rahatça ifade edilebildiği ve iyi iş birliği yapan ailelerde hastanın uyumu daha iyi olmaktadır. Aile içinde ilgili ancak aşırı kaygılı ve koruyucu olmayan tutum hastanın uyumunu arttırmaktadır. Var olan çatışmaların rahatça konuşulabilmesi, hastalık sonrası duyguların açıkça ifade edilebilmesi olumlu özelliklerdir. Ancak çatışmaların karşılıklı olarak inkar edilmesi, görmezden gelinmesi sorunların çözümü zorlaştırabilir.

Hastanın ve ailesinin hastalığa gerçekçi ve akılcı uyumunda hekimin tutumu da önemlidir. Yeterli zaman ayırma, bilgilendirme, duyguların ifade edilmesine izin verme bu bakımdan yararlıdır. Hastanın kaygılarını arttırmayacak düzeyde doğru bilgilendirme, hastalığın doğru anlaşılmasını kolaylaştırır. Tıbbi duruma ilişkin yetersiz bilgi verilmesi tedavi seçeneklerinin açıkça tartışılmaması, hastalığa ilişkin korkutucu ve yıkıcı algılar geliştirilmesi kolaylaştırabilir. Sorunların tanımlanıp çözüm önerilerinin tartışılması, ilerleyen süreçte hastanın tedavi sürecine aktif katılımını kolaylaştırır. Hekimin doğru tutum ve süreçte ortak katılımı önemlidir.

TEDAVİ

Hastada aksiyete bozukluğu ya da depresyon saptandıysa psikotrop ilaç kullanmak gerekecektir. Olguya ya da hastanın psişik durumuna göre ilaç tedavisi yanında psikotrapotik yaklaşım, relaksasyon teknikleri, aile ve grup tedavileri yararlı olabilir.

Korkularımız

'Psikolojik Korkular' dendiğinde kişiyi biraz sıkıntıya sokan, sınırlayan hatta yaşantısını kısıtlayan korkulardır. Korkuların tıptaki adı fobi veya panik reaksiyondur. Çoğu insanda değişik türde korkular vardır. Bu korkular kişinin hayatını zindan etmiyorsa, yaşantısını engellemiyorsa kişinin yaşamı boyunca devam etmesinde bir mahsuru yoktur. Bazı korkular, örneğin sokağa çıkamama, kalabalık yerlerde bulunamama veya yakınlarına kötü bir şey olacağı düşüncesi gibi korkular kişinin yaşantısını sınırlayıp engellediği gibi kişiyi de oldukça rahatsız ve mutsuz eder. Tedavi olunmadığı takdirde bu korkuların sayısı ve yoğunluğu da gün geçtikçe artar. Tıbbi olarak bu korkular doğal değildir. Kişi kendisini bu tür korkulardan kurtaramaz.

Bu tür korkuların kişinin yaşantısını engelleyici taraf da; korkuların anlaşılacağı, diğer kişilerin inanmayacağı, onlara garip geleceği düşüncesiyle insanlardan uzak durmaya çalışılmasıdır. Bu durum kişiyi bir yalnızlığa iter, arkadaş sayısı azalır, sosyal ilişkilerden aldığı sıcaklık ve doyum ortadan yavaş yavaş kalkacağından daha yalnız ve sıkıntılı hisseder. Tedavi olunmazsa bu durum kısır döngü şeklini alır.

Kısa ve öz bir tanım verilecek olunursa fobi veya korku; normalde korkulmayacak belli bir durum ya da belli bir nesne karşısında ortaya çıkan korkudur. Kişi bu belli durum ya da nesne karşısında normalde bu denli korkulmayacağını bilir. Korkusunu anlamsız ve yersiz bulur. Fakat yine de korktuğu nesne ya da durumdan kaçınır. Fobileri ortaya çıktığı uyarana göre 3'e ayrılır;

Nesne Fobileri: Böcek, kelebek, köpek, kedi, sivri uçlu eşyalar, bıçak, makas gibi.

Durum Fobileri: Kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer, karanlık yer veya yüz kızarması, kalabalıkta konuşamama gibi. Tüm bu saydığımız şeyler ve de sayacaklarımızın bir kriteri bizi oldukça rahatsız, tedirgin etmesi ve de sıkıntıya sokmasıdır. Şöyle düşünülebilir, her insan kalabalıkta veya tanımadığı kişilerle konuşurken bir heyecan duyar. Ama bu heyecanına rağmen birkaç cümle ile anlatması gerekenleri anlatabilirler.

İşlev Fobileri: Yüz kızarması, terleme, bayılacakmış, kalbi duracakmış gibi olma burada sayılabilir.

Fobileri Agora, Sosyal ve Özgül fobiler olarak da ayrılabilir. Agora fobide; meydanlardan, açık yerlerden korku, yalnız başına kalamamak, sokağa çıkamamak, kalabalık yerlere girmekten, örneğin sinema, tiyatro, asansör, otobüs, vapur, uçak gibi yerlerde duyulan korkular.

Korkular verimliliği düşürür, çalışmayı, hayattan tat almayı engeller. Bir başka deyişle insan böyle yaşarken ya kendisine işkence etmektedir ya da kendisini diri diri mezara gömmüştür. Korkulardan kurtulmakta psikologlar hem çocuklara hem de yetişkinlere yardımcı olurlar. Psikologlar özellikle gençlere ve gençlik döneminde çocukları olan anne ve babalara yol gösterir, psikolojik olarak yardım ederler.

Sonuç olarak bilinmesi gereken bu korkular geçer. Bunlardan kurtulmak mümkündür.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları