"Benim emeklim!"

Rahmetli Süleyman Demirel, "Benim emeklim" dediğinde sözlerinde, sıcacık, yumuşacık şefkat dolu bir ifade vardı.

Şimdi siyasilerimiz, benim emeklim demiyor, diyemiyor. "Bizim emeklimiz" demeye başladılar. Soğuk, itici, ötekileştirir gibi bir yaklaşım.

"Benim emeklim" ifadesindeki o sıcaklık yok, o içtenlik yok, o yakınlık yok, o şefkatli yaklaşım yok!

Bu yaklaşımlara rağmen, ayakta olmaları bu ülkenin şansı. Onlar ak saçlı, ak sakallı çınar ağaçlarımız.

Her seçim öncesinde vaatlere boğulan, tutulamayacak sözler verilen, enflasyona ezdirmedik diye kuyruklu yalanlar söylenen, ona rağmen umutla bekleyen insanlar!

Avrupa'nın emeklisi, sahillerimizde otel beğenmezken...

Yemek beğenmez, ikram beğenmez, tur beğenmezken...

Benim emeklim, tatil köşelerini ancak ekranlardan seyreder!

Neden mi? Oğlunu-kızını görmeye gidemeyen, gitmek istediğinde borç arayan, aldığı borç yüzünden belini doğrultamayan emekli, hangi parayla gidecek tatile, tatil kredisiyle mi?

Derdini kimseye anlatamayan, kimsenin dinlemediği, anlamadığı milyonlarca insan.

Bir kısmı emeklilikte yaşa takıldılar, bir kısmı 3600 ek göstergeye bel bağladılar, bir kısmı da düşük emekli maaşları yükselir mi diye beklemekten bıktılar, usandılar!

***

Emekliye zam diye verilen üç kuruş zammı, habbeyi kubbe yaparcasına abartan ekranlar, gazeteler, bu hayat pahalılığında bu para bu insanlara nasıl yetsin, el insaf diyemediler!

Daha eline geçmeden eriyen zamla emekli, faturalarını ödeyebildi mi?

Ödeyemedi... Boynu daha da büküldü...

Kalbi kötü kötü çarpmaya başladı. Ömründe borç bilmemiş, haciz yüzü görmemişti bu insanlar.

Ne yazık ki, yaşamadıkları kalmadı.

Demek ki daha yaşayacakları vardı ki, Pandemi süreci kıskıvrak yakaladı emeklileri...

Kim ne derse desin, ne söylerse söylesin, en çok emeklileri vurdu Korona!

Kimini bu dünyadan kopardı, kimine yoğun bakımda ecel terleri döktürdü. Kimini solunum cihazlarına mahkûm etti. Neredeyse tamamı hastane ya da evlerinde karantina ile tanıştı.

Emekliler bu dönemde daha da mahzunlaştılar, kendilerini daha da yalnız hissettiler!

Emeklimizi gördük, göreceğiz, görmek boynumuzun borcu demişlerdi ya...

Onlarca yıldır, adına vaat denen, sonu  "-ecek" ve "-acak" diye biten laf ikram edildi emeklilere!..

Ne mi yaptı emekliler?

Kimi maaş kuyruğunda verdi, son nefesini... Kimi eve haciz gelecek diye gitti kalpten...

Kimi düşüne düşüne yolda yürürken, çıktı bir trafik teröristi, çarptı kaçtı zavallıya, yığıldı kaldı asfalta...

Yunus'un, "Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin" dediği gibi emeklinin halini üç günden sonra duydular, yalnız başına koydular, çevirdiler yönlerini başka taraflara...

 ***

"Bizim emeklimiz!" Madem bizim, durumu az biraz düzeldi mi, yüzü güldü mü bari?

Semt pazarına gidip, tekerlekleri yan yan giden pazar arabasını gönlüne göre doldurabildi mi?

65 yaş ve üstü yasaklara takıldığından, şimdi oraya da gidemiyor!

Gittiği dönemlerde, akşama doğru gitti ki, pazar ucuzlasın da fazladan birkaç şey daha alabileyim diye yaptı hesabını-kitabını.

Bir kilo et, hayal oldu.

Balık yesin... Hamsi yesin, sardalye yesin, istavrit yesin dediler... Pahalıysa ucuzladı mı alsınlar yaklaşımları oldu.

Sonra, emekli isyanda demişti bazı basın kuruluşları...

Üç kuruş zammı, müjde diye yazanlar onlar değil miydi?

Nasıl isyan etsindi ki emekli? Kime isyan etti ki bugüne kadar?

Çok çok eğer başını, küser yakasına, talihine yanar, gözleri dolar!

Bazen tansiyonu çıkar, başı döner, gözleri kararır, tutunacak yer arar!

Bazen bir şeyler söylemeye kalkar, kalbi tekler, yığılır oracığa...

Emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz, yoksulluğun pençesine düşürmeyeceğiz diyenler onlarca yıldır görmezler, görmezden gelirler bu halleri...

Onları bu hale düşürenler... Avuttuklarını, uyuttuklarını düşünenler. Dileriz insafa ve merhamete gelirler.

***

On yıl kadar önce bir emekliden dinlemiştim bu hoş fıkrayı;

Yılan soğuk bir hayvan...

Sürüngenlerin en belalılarından biri...

Emeklilere göre... Emeklileri gördüğünde kaçıyormuş!

Yılana sormuşlar...

Hayırdır demişler, sen öyle kuru gürültüye pabuç bırakmazsın...

Öyle tabii de demiş,

Adamlarda zaten bir şey yok...

Ölüsü de züğürt...

Dirisi de züğürt.

Üstüme kalacaklar!

Yarın yılan, hiç utanmadı, hiç sıkılmadı gitti de emeklileri ısırdı derler.

Bizim de bir namımız var, bana gelene kadar, emekliyi ısıran dünya kadar insanın içinde, varsın yılan bulunmasın!

En azından, yılan bile bize dokunmadı desinler de emeklilerin duasını alalım!

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları