II. Dünya Savaşı sonrasında, uzay yarışı başladığında asıl rekabet Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında geçmişti. Bütün o soğuk savaş yılları boyunca da bu yarış kıyasıya devam etmişti.

90'larda Sovyetler Birliği'nin çökmesi ve Varşova Paktı'nın dağılması ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri uzay yarışının da galibi haline gelmişti.

Her ne kadar Avrupa Birliği ve Japonya gibi devletler de uzay yarışında bazı atılımlar yapmışlarsa da epeyce uzun bir süre boyunca Amerika uzayın nerede ise tek hâkimi durumundaydı.

Uygarlığımızın bugün geldiği noktada her kim uzayı kontrol edebiliyorsa yeryüzünü de onun kontrol edeceği aşikardır.

Şimdilerde uzay yarışı yeniden kızışmakta, Çin yeni bir aktör olarak sahneye çıkmış durumda ve Amerika'nın uzaydaki hâkimiyetine rakip olabilecek atılımlarda bulunmaktadır.

Çin, geçtiğimiz yıl Ay'ın karanlık yüzüne bir uzay aracı indirmeyi başararak bu yarışta ben de varım ve son derecede de iddialıyım demişti. Geçtiğimiz yıllarda Çin uzayda arızalanan bir uydusunu füze ile vurarak, imha etmeyi de başarmış ve böylece uzaydaki bir hedefi füze ile vurarak imha etmeyi başarabilen ülkeler arasına girmişti.

Çin Uzay Bilimi ve Teknolojisi Kurumu (China Aerospace Science and Technology Corporation - CASC) tarafından yapılan açıklamaya göre, Çin 2020'de, 40'ın üzerinde aracı uzaya fırlatarak epeyce yoğun bir program gerçekleştirecek.

Çin'in Zhuhai kentinde düzenlenen 9. Çin Uluslararası Uzay ve Havacılık Zirvesi'nde konuşan Çin Ulusal Uzay İdaresi Sistem Mühendisliği Departmanı Direktör Yardımcısı Zhao Jian, Çin'in 2020'de Mars'a bir keşif aracı göndereceği bilgisini vermişti. Zhao Jian, uzay aracının 2021'de Mars'a ulaşacağını da söylemişti.

Çin'in uzun vadeli misyonlar için kullanılacak insanlı uzay istasyonu inşasını 2022 yılında tamamlayacağına da işaret eden Zhao Jian, adı geçen istasyonun dünyanın tüm ülkelerine açık olacağını ifade etmişti.

Geçtiğimiz yüzyılda nasıl okyanusları kontrol edebilen güçler, egemen güç haline geldiyse, önümüzdeki dönemde de uzayı kontrol edecek güçler, egemen güçler haline gelecektir!

Ne yazık ki ülkemiz, bu uzay yarışında oyuncular arasında değil. Hatta izleyici olduğunu söylememiz dahi pek mümkün değil.

Ülkemizde uzay yarışının devletimizin ve milletimizin ali menfaatleri açısından ne kadar önemli olduğu ile ilgilenen pek bir kimse de yok zaten.

Oysa uzay yarışı bir ülkenin teknolojik ve bilimsel kapasitesini zorlayan, ortaya yeni icat ve teknolojiler çıkaran en önemli rekabet sahasıdır.

Eminim ki uzay yarışının kızışması, insanlığın bilim ve teknoloji alanındaki gelişmesini de hızlandıracaktır. Bu açıdan bakınca yarışa yeni ve güçlü bir aktörün girmesi insanlığın lehine olacaktır diye düşünüyorum.

Lakin devletler ve milletler arasındaki teknolojik farkın ciddi miktarda açıldığı durumlarda egemen güçlerin geri kalanları sömürdüğü ve hükmü altına aldığı da tarih boyunca yaşanmış gerçekliklerdir.

Ülkemizi yönetenlerin uzay yarışının kızıştığını, Çin gibi yeni aktörlerin bu yarışa dahil olduğunu fark edip ülkemizin de bu yarışa dahil olabilmesi için gereken tedbirleri almasını umuyorum.

Uzayda egemen olmak, yeni teknolojiler geliştirmek, yeni icatlar yapmak bunları yapabilenler için çok ciddi ekonomik, siyasi ve askerî üstünlükler sağlayacaktır.

Unutmamak gerekir ki bir toplum gücünü sahip olduğu bilgi ve teknolojiden alır, toplumların zenginliğini bilgi ve teknoloji yaratır. Ancak daha fazla bilgiye ve daha yüksek teknolojiye sahip olan toplumlar, insanlarının ihtiyaçlarını daha yüksek bir başarı ile karşılayabilir.

Uzay sınırsız miktarda enerji ve madde barındırmaktadır, bu kaynaklara ulaşabilen ve bu kaynakları kullanabilen toplumlar geleceğin zengin ve güçlü toplumları olacaklardır.

Umarım iktidar bu yarışa fantastik bir bilim kurgu hikâyesi olarak değil, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini etkileyecek en önemli olaylardan biri olarak bakar ve gerekli olan faaliyetlere bir an önce girişir.