Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

28 Şubat sürecinin kararı Yargıtay'ca onandı.

2 Eylül 2013 tarihinde başlayan ve 19 Ağustos 2021 tarihinde sonuçlanan bir dava.

Hukuk dışı yürüdüğü zaman zaman basına yansıyan bir dava süreci.

Adil olmadığı öne sürülen bir yargılamanın sonucu.

Bizce askere husumetin karara yansıması.

Vicdanlarını askıya almış olanlar.

14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezası kararının Yargıtay tarafından onanmasının ardından ise;

 "28 Şubat askeri darbe" imiş  iddiasıyla müebbet hapse çarptırılan 14 emekli komutan.

Rütbelerinin sökülerek "er" statüsüne indirilmesi.

Ve jet hızı ile "Özel F Tipi Cezaevi"ne atılan 80 yaşını geçmiş generaller.

Yaşanan hukuki ihlaller.

Askere husumet besleyen vicdansız siyasal dinci kesimden zafer çığlıkları.

Diğer tarafta ise sızlayan vicdanlar.

***

Bu davanın görülmesi sürecinde bazı yöneticilerin "yargılananlar aleyhine" kararı etkileyecek açıklamalarını kimse göz ardı etmesin lütfen.

***

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın ölümünden sonra "Siyasal İslamcılar" 28 Şubat 1997 tarihini "Askeri darbe" olarak kabul ettiler.

28 Şubat davasının FETÖ'nün polislerinin ürettiği sahte delillerle, FETÖ'cü savcının hazırladığı iddianameyle açılan bir dava ve de soruşturma aşamasında savcılığa bilgi ve belge gönderen Genelkurmay eski Adli Müşaviri'nin FETÖ üyeliği ve 15 Temmuz  kalkışması planlaması sebebiyle tutuklanmış olduğunun altını önemle çiziyorum.

***

28 Şubat sürecinde iktidarda "Refahyol" koalisyonu bulunmaktaydı.

Refah Partisi'nin başında Necmettin Erbakan, Doğru Yol Partisi'nin başında ise Tansu Çiller vardı.

Başbakanlığın Erbakan ve Çiller arasında değişimli olması için de bir protokol yapılmıştı.

28 Şubat döneminde Başbakan Necmettin Erbakan, yardımcısı ise Tansu Çiller'di.

***

28 Şubat 1997 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Siyasal İslam'ın ne kadar tehlikeli olduğu masaya yatırılmış olmalı ki  bu toplantıda "lâiklik karşıtı eylemler" için MGK bir tavsiye kararı almıştı.

***

Sonucunda ne mi oldu;

Erbakan, Çiller ve danışmanlar tarafından "Eğer görevi bırakmazsa darbe olacak"  yalanına inandırılmış olmalı ki protokolde belirlenen Başbakanlık süresi henüz dolmamasına rağmen Erbakan başbakanlığı Çiller'e devretmeye ikna edilmişti.

***

28 Şubat sürecinden 5 yıl sonra İslamcı bir parti iktidar oldu.

İktidar olması neticesinde gelinen nokta:

Unutturulmak, tarihimizden silinmek istenen Atatürk.

Ülkeyi yönetenlerden cesaret alarak Atatürk'e hakaretler savuran dinci (dindar değil) yandaş kesim.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda 18 Ağustos 2021 tarihinde cumhurbaşkanı ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in  ortak düzenlenen basın toplantısında  Ahmed'in Mustafa Kemal Atatürk için söylediği "övgü dolu" sözlerin tercüman tarafından sansürlenmesi. (Bu asla bir hata olamaz.)

Yerle bir edilmiş laik düzen.

Terk edilmiş batı medeniyeti.

Silinmeye çalışılan Türklük.

Yok edilmeye çalışılan milli bayramlarımız.

Siyasi irade ve yandaşlar tarafından pompalanan Arap hayranlığı.

Arap kültürünün topluma dikte edilmesi.

İndirilmiş dinin terk edilip uydurulmuş dine yönelme.

Bunun neticesinde gençlerde DEİST olanların oranında önemli bir artış.(Bu konuda Yeniçağ gazetesinde 22 Ocak 2020 tarihinde "Dindar nesil hedefinden deist nesil gerçeğine" başlıklı yazımı okumanızı öneririm.)

Bilimi terk edip hurafelere inanma.

Mantar gibi türeyen cemaat ve tarikatlar.

Çağ dışı kıyafetlerin toplumun her kesiminde yaygınlaştırılması.

İmanın ve ahlakın zayıflaması.

Cehaletin prim yapması.

Nihayetinde Ortadoğu geriliğine doğru hızla yol alma.

Siyasal İslam'ın yönetimde olduğu bütün dünya ülkelerindeki çağ dışı yaşantıyı, kan ve göz yaşını göremeyen bir millet.

***

Evet;

28 Şubat'taki MGK toplantısına katılan o günün aklı selim kişileri ülkemizdeki gidişata karşı gerekli tedbirler alınmazsa gelecekte yukarıda sıraladıklarımızın yaşanabileceğini gayette iyi tahmin ediyorlardı.

Bu nedenle toplantı sonucunda MGK'dan "lâiklik karşıtı eylemler" için bir tavsiye kararı çıkmış olmalı.

Ne diyelim ki;

"Göz olanı, akıl olacağı görürmüş."

***

Şimdi birazcık geçmişe gidelim.

Bugünkü  siyasi  iradenin bazı milletvekilleri ne demişti;

"Askerî vesayeti kırmak için FETÖ ile iş birliği yaptık."

Tabiki ülkemizin ilelebet en büyük düşmanı olan ABD ve dolayısıyla CIA de işin içinde idi.

Bu açıklamayı yapan, içinde bu düşünceye sahip bir çok kişiyi barındıranların iktidarda olması ve yargının önemli bir bölümünün siyasallaşması neticesinde askerlerin yargılandığı bütün davada çıkan kararlar hepinizin malumu.

***

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yarım asıra yakın görev yaparak terörle mücadele eden, Türk Ordusu'nun "o dönemde" caydırıcı güç haline gelmesinde önemli katkıları olan, "alçak FETÖ'cü hainlerin TSK'dan atılmalarını sağlayan" bu komutanların sizce adil yargılanmış olmaları mümkün olabilir mi?

***

Cemaat denen Amerikan destekli hain FETÖ örgütünün ülkemizin kurumlarında, özellikle TSK'da nasıl bir yapılanmaya gittiğini gösteren ve bütün istihbarat birimlerince toplanmış olan irticai faaliyetler raporları da 28 Şubat 1997 tarihindeki MGK toplantısında masaya elbette yatırılmıştı.

***

28 Şubat davasından darbe çıkartmak isteyenlerin amacı, Mustafa Kemal yolunda yürüyen, Laik Cumhuriyet'i savunan emekli generallerden intikam almaktan başka ne olabilir ki?

Askere husumet besleyenlerin ağızına bakan yargının belli kesiminden sağlıklı karar çıkması elbette beklenemez.

Peki o zaman FETÖ'nün siyasi ayağının araştırılmasını hangi partiler Meclis'te reddetiyor?

Bir hususun Meclis'te görüşülmesi reddediliyor ise bunda amaç sizce ne olabilir?

(Adama demezler mi; "Araştırılsın... Suçsuzsanız aklanırsınız?")

Ülkemizde FETÖ ile mücadele ediliyor öyle mi?

Hakikaten buna yürekten inanıyor musunuz?

30 Temmuz 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi hangi parti hakkında "laikliğe aykırı eylemlerin odağı durumuna geldiğine" karar vermişti sahi?

28 Şubat 1997 tarihindeki MGK'ndan ise  "lâiklik karşıtı eylemler" için bir tavsiye kararı çıkmıştı öyle değil mi?

İşte ülkemizde adalette gelinen  nokta bu.

"Mazluma işler. Güçlü korunur."

Açınız okuyunuz Kur'an-ı Kerim'in mealini.

30'dan fazla yerinde adalet geçer.

Sorarsanız müslümanız.

Vay be.

***

Sonuç mu;

MGK'nun 28 Şubat 1997 tarihinde aldığı "lâiklik karşıtı eylemler" için tavsiye kararına uygun hareket edilseydi Türkiye 15 Temmuz hain kalkışmasını asla yaşamayacaktı.

28 Şubat döneminde siz miydiniz o dönem FETÖ'cü hainleri YAŞ kararlarıyla ordudan atanlar?

Siz miydiniz "Laiklik karşıtı eylemleri olanlarla" mücadele edenler?

FETÖ'yü 1997'de yok etmeye çalışan bu generaller, kalan ömürlerini  bundan sonra cezaevinde geçireceklerdir.

Ne diyelim ki;

"Hiç bir başarı cezasız kalmıyormuş."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları