Yabancılar ve self-determinasyon hakkı

Geçtiğimiz günlerde internette gezinirken Fatih Altaylı’nın bir videosuna denk geldim. Altaylı kendisine sorulan ‘Yabancılar parti kurabilir mi?’ sorusunu cevaplıyordu.

Altaylı, ‘Belki ileride ayrılıkçı bir parti kurabilirler’ cevabı verdi. Doğru…

Türkiye’de Türk vatandaşlığı kazanan yabancı öz be öz Türk vatandaşıyla tamamen aynı haklara sahiptir. Ne bir eksik, ne bir fazla. Dolayısıyla, gelecekte sayıları giderek artan ve vatandaş olan yabancılar bir ‘siyasi parti’ kurabilirler. Bunun önünde hukuki hiçbir engel yok.

Vatandaş yapılan Suriyeliler hakkında şu bilgiyi de vermek gerekir. Normalde Suriye vatandaşı bir şahsın Türkiye’de mülk edinimi yasaktır. 1939 yılından beri ‘Mütekabiliyet ilkesi’ gereği bu karar alınmıştır. Ancak vatandaşlık verilen Suriyeli, Türkiye’de mülk edinebilmektedir.

Burada esas mesele ‘siyasi parti’ kurmaktan ziyade ‘self-determinasyon’ haklarının doğup doğmayacağı konusudur. Yani ‘ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı’.

Self-determinasyon, uluslararası alanda en çok tartışılan konulardan birisidir. Fransız İhtilali ve Amerika’daki bağımsızlık savaşıyla başlayan hareket, daha sonra uluslararası arenaya sıçramıştır.

Bugün dünyanın pek çok bölgesinde yaşayan ve etnik, dilsel, ya da dinsel açıdan farklı topluluklar self determinasyona dayanarak bağımsızlık talep etmektedir.

Günümüzde, uluslararası arenada self determinasyonun hak olduğu genellikle kabul edilmektedir. Ancak, bu hak halklara tanındığından ve halk tanımı üzerinde bir uzlaşma olmadığından dolayı tartışmalar sürüp gitmektedir.

Burada içsel self determinasyonun sorunun çözümüne katkı sağlayabileceği ifade edilebilir. Etnik grupların self determinasyon hakkının bulunduğunu iddia eden uluslararası camia, ‘bir devlet ülkede yaşayan etnik, dilsel ya da dinsel açıdan farklı gruplara karşı sistematik bir ayrımcılık yapıyorsa, onların yönetimde söz sahibi olmasını engelliyorsa o grup self determinasyon hakkını kullanabilir aksi halde bu hak kullanılmayacaktır’ ifadesini kullanmaktadır. Gelecekte, Türkiye’de yaşayan ve sayıları giderek artan yabancıların da bu kapsama sokulup sokulmayacağı açıkçası endişeyle takip edilmelidir.

Birleşmiş Milletler tarafından Fas, Cezayir, Tunus gibi ülkelerin bağımsızlıklarını ‘self determinasyon’ ilkesi gereğince kazandıklarını da unutmamak gerekmektedir.

Her ne kadar uluslararası camiada ‘sorunlu hak’ olarak görülse de konu Türkiye ve Türk milleti olunca ‘Birleşmiş Milletler’in bizim aleyhimize kararlar alabileceği unutulmamalıdır.

Bu sebeple gelecekte, ‘Türkiye’deki yabancılar’ meselesi ‘Siyasi parti kurabilirler mi?’ ekseninden çıkıp ‘Bağımsızlık’ tartışmalarına doğru sürüklenmesine izin verilmemelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları