Türk’ün geçmişi-geleceği: Zeki Velidi Togan

Binlerce yıllık kadim Türk tarihi öyle isimler çıkarmıştır ki saymakla bitmez. Akif’in deyimiyle ‘Gel gömelim seni tarihe desem sığmazsın’ cinsinden bir geçmiş.

Tarihe sığmayan o isimlerden bir tanesi de, Türk milliyetçilerinin, ülkücülerin çok iyi bilmesi gereken isimlerden Zeki Velidi Togan’dır.

Bütün Türk milliyetçileri onu çok iyi bilmelidir; çünkü Zeki Velidi “Umumi Türk Tarihi” alanında yetişmiş en büyük uzmanıdır.

Türk milliyetçileri onu bilmelidir; çünkü o Başkurtların ve Türkistan’ın bağımsızlığı için çarpışmış bir bağımsızlık kahramanıdır.

Togan, “Türklüğün Mukadderatı Üzerine” adlı eserinde milletimizin geleceği konusunda en isabetli değerlendirmelerde bulunmuş bir fikir adamıdır.

1944’teki “Irkçılık-Turancılık” davasının en önemli sanıklarından bir tanesidir. Türk milliyetçileri onu bilmelidir; çünkü milliyetçilik ve ülkücülük yolu bilmek ve tanımaktan geçer; “tarihini bilmekten, dilini, edebiyatını, kültürünü bilmekten, özellikle Türkçülüğün tarihini ve bu tarihin unutulmaz isimlerini bilmekten” geçer. Bilmeden, bilgi sahibi olmadan şuur sahibi de olunamaz, milliyetçi de olunamaz.

Zeki Velidi, 1890-1970 yılları arasında yaşadı. 80 yıllık hayatı boyunca bir insanın değil, en az iki insanın, belki de üç insanın yaşayabileceği bir ömür sürdü desek az olmaz. Aksiyon filmlerine konu olabilecek kadar hareketli ve maceralı bir ömür.

20. yüzyılın ilk çeyreğinin İdil-Ural ve Türkistan tarihini onun hayatını takip ederek anlamak mümkün. 1917 Ekim’inde Rusya’da Bolşevik ihtilali patlak verince Zeki Velidi, 29 Kasım 1917’de Başkurdistan Muhtar Cumhuriyeti’ni ilan eder ve cumhurbaşkanı olur. Ancak Rus Komünistleri sözlerinde durmazlar ve Türk ellerini işgal etmeye başlarlar.

Zeki Velidi, Lenin ve Stalin’in Kızıl Ordusu’na karşı savaşırken yakalanıp hapse atılır. 7 Haziran 1918’de Sultan Galiyev’in yardımıyla hapisten kaçmayı başarır ve mücadele arkadaşı Abdülkadir İnan ile birlikte Türkistan’a doğru çekilir.

1923 yılına kadar Kızıl Ordu’ya karşı mücadelesini sürdürür. Ancak Zeki Velidi sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda bir tarihçidir. Bir çatışma esnasında rastladığı mezar taşı onun için değerli bir tarihî belge haline gelir.

1923’te İran’a geçiş yapar ve Meşhed’deki Ravza Kütüphanesi’nde derinlemesine araştırmalar yapar. Burada, 10. yüzyılın ilk yarısına ait ve büyük önem taşıyan İbni Fadlan Seyahatnamesi’nin tam bir kopyasını keşfeder. Daha sonra Afganistan ve Hindistan’daki kütüphaneleri ziyaret eder ve Bombay’dan gemiyle yola çıkarak İstanbul, Marsilya ve Paris üzerinden dünya oryantalistleriyle tanışır ve ilişkiler kurar.

1925’te, Türk Ocakları’nın efsanevi başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Maarif Vekili olduğu dönemde, Zeki Velidi Türkiye’ye davet edilir. Ankara’ya, ardından İstanbul’a geçer ve Darülfünun’da tarih doçenti olarak görev yapar. Ancak Zeki Velidi’nin asıl mekanı, Süleymaniye, Nuruosmaniye ve Topkapı Müzesi kütüphaneleridir.

Türk tarihi, kültürü, dili ve edebiyatı ile ilgili ne kadar Türkçe, Arapça ve Farsça yazma eser varsa hepsini inceler ve birçok eseri bilim dünyasına tanıtır. 1931 Tarih Kongresi’nde yaşanan tatsız tartışmalar ve Zeki Velidi’ye yönelik haksız saldırılar yaşanır.

1932 Temmuz’unda Viyana’ya gider. Viyana Üniversitesi’nde öğretim üyesi arayan Avrupalı bilim insanları, Zeki Velidi’yi doktora öğrencisi olarak bulur. İbni Fadlan Seyahatnamesi üzerine yazdığı mükemmel doktora tezini tamamlar.

1935-37 yılları arasında Bonn, 1938-39 yılları arasında Göttingen üniversitelerinde öğretim üyeliği yapar. 1939’da Türkiye’ye dönüş yapar ve Umumi Türk Tarihi Kürsüsü’nü kurar.

1944 olayları sırasında, Türkçülük tarihinin unutulmaz isimleri arasında yer alan Nihal Atsız, Reha Oğuz, Hüseyin Namık, Alparslan Türkeş, Orhan Şaik, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu ve İsmet Tümtürk ile birlikte anılır.

Togan’a verilen 10 yıllık ceza, temyiz sonucunda bozulur ve Türkçüler beraat eder. 1948’de üniversiteye geri döner. Uludağ ve Alp Dağları’nda kayak yapar. Alp Dağları’ndaki bir turistik tesiste, kontrolünü kaybeden bir atı sakinleştirerek etrafı şaşkın bakışlar altında düzene sokar. İsviçre’de Freud ile komşuluk yapar ve onlarca eser, yüzlerce makale yayınlar.

Başta da demiştik: Ne ömür ama… Türk milliyetçileri Zeki Velidi’yi bilmekle, tanımakla yükümlüdürler. Biz de tanıtmakla…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları