Türkiye’de ‘Eğitimli İşsizliğin’ nedenleri

Türkiye’de işsizlik problemi her dönem için var olmuştur. Ancak geçmişte daha düşük seviyelerde gerçekleşen işsizlik oranları günümüzde çeşitli gelişmelerin de etkisiyle büyük oranlara ulaşmıştır.

Ülkemiz işsizlik meselesinde büyüme kaydederken ağırlıklı olarak tüm işsizlik gruplarını içine almıştır. Üniversite mezunu işsizler de büyüme kaydeden işsizler grubunda yer almıştır.

Türkiye’de eğitimli iş gücünün işsizliği 2000 yılından itibaren ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında kuşkusuz Türkiye’de ve dünyada yaşanan krizler etkili olmuştur. Ancak eğitimli iş gücü işsizliğini yalnızca ekonomik krizler ile ilişkilendirmek doğru olmayacaktır.

Nitekim yaşanan yüksek oranlı işsizlik bugüne kadar uygulanmış olan yanlış politikaların ürünüdür. Bu politikaların yol açtığı sonuçlar kartopu misali büyüyerek bugünkü durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Türkiye’de insan kaynakları planlaması kapsamında iş gücü piyasasında arz-talep dengesinin kurulamadığı görülmüştür. Geleceğin mesleklerinin belirlenerek bu doğrultuda girişimlerde bulunulması konusunda yaşanan yetersizliklerin yanı sıra sürekli eğitim ilkesinin benimsenmemiş oluşu da insan kaynakları planlamasının kifayetsiz kalışında etken olmuştur.

Eğitim planlamasının olmayışı eğitimin her kademesinden mezun olan gençlerin işsiz kalmalarına neden olmaktadır. Bugün için lise ve altı seviyesindekilerde işsizlik had safhaya ulaşmıştır. Üstelik bu sonuç ülkemizde vasıfsız işlerin ağırlıkta olmasına karşın ortaya çıkmıştır.

Üniversite ile işgücü piyasasında entegrasyonun sağlanamaması diplomalı işsizler terimini sözlüklerimize eklememize neden olmuştur.

Siyasilerin puan toplama amacıyla konjonktürel kararlar alması ve uygulaması sonucu yalnızca üniversite sayısı arttırılmıştır. Plansız-programsız açılan bu kurumlar diplomalı işsiz yetiştirme fabrikası olmaktan öteye geçememiştir. Ayrıca nitelikselliğin göz ardı edilmesi yalnızca talep fazlası arzı oluşturmamış, eğitimde verilen kaliteyi de düşürmüştür. Nitekim yalnızca üniversite açmak ve kontenjanları arttırmakla sorun çözülmemektedir. Öğrencilerin kullanacağı kaynakların temin edilmiş olması ve öğretim üyesi başına düşecek öğrenci sayısının arttırılması gibi faktörler kaliteli bir eğitimin vazgeçilmez unsurlarıdır.

Eğitimli işgücünün işsizliğindeki etkenlerden bir diğeri yatırımların yetersiz oluşudur. Yatırımlarımızın GSYİH’daki oranı düşüktür ve büyüme hızında da ani değişiklikler yaşanabilmektedir.

Türkiye istihdam yaratabilmek için mevcut yatırımlarını arttırmalı ve yeni işletmeler kurarak piyasadaki iş gücünü massedebilmelidir. Yatırımların büyüme hızlarında görülen dengesizlik giderilmeli ve bu suretle yatırımlarda ve dolayısı ile de istihdamda istikrar söz konusu olmalıdır.

Eğitimli iş gücü işsizliğinde son bir neden de işgücü fazlalığıdır. Ancak bu salt olarak işgücü fazlalığı kapsamında değerlendirilebilecek bir konu değildir. Nitekim ülkelerin sahip olabileceği en büyük hazine insan kaynağıdır.

Ülkeler bu kaynağı üretime katabildikleri sürece gelişecek ve kalkınacaktırlar. Günümüzde devletler sahip oldukları fiziksel kaynaklar ile değil onları değerlendirebilecek olan insan gücüyle rekabet etmektedirler. Dolayısıyla ülkemizdeki iş gücü fazla değildir, onu içine çekecek ve ondan maksimum seviyede verim alabilecek şekilde kullanmada sıkıntı yaşanmaktadır.

Yani ülkemizde iş gücünün değeri anlaşılamamış bir de mevcut işsizliğin sorumlularından biri olarak gösterilmiştir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları