Kas gücünden enformasyona

Geleneksel iktisadi düşünceden bu yana emek, ekonomi bilimi için ayrı bir öneme sahip olarak ele alınmış ve değerlendirilmiştir.

İktisadi olarak, fiziksel ve zihinsel güce dayanan, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için gelir elde etme amacını taşıyan insan çalışmaları olarak tanımlanan emeğin bu denli büyük öneme sahip olmasının altında yatan neden, diğer tüm üretim faktörlerinin emeğin etrafında şekilleniyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Bir diğer ifade ile ‘bilgi’yi üreten, kullanan, üretim süreçlerine dâhil ederek yaygınlaşmasını sağlayan temel unsur emektir. Özellikle tarım toplumundan bilgi toplumuna doğru gerçekleşen evrilme emeğin fiziksel çabalarından ziyade zihinsel çabalarını ön plana çıkartmıştır.

‘Bilgi’ye dayalı hâle gelen üretim faktörlerinin kaynağının emek olması, bir diğer ifade ile ‘bilgi’nin özü itibarıyla insan olan emek tarafından üretiliyor, kullanılıyor ve yayılıyor olması emeğin üretim sürecindeki önemini ortaya koymaktadır. Bilginin günümüz dünyasında ekonomik gelişmenin ve rekabetin kaynağını oluşturması, emeğin bu dönüşüm sürecinde üzerinde özellikle ve önemle durulması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

1960’lı yıllardan sonra bazı sosyal bilimciler Amerika ve Japonya gibi ileri düzeyde endüstrileşmiş ülkelerde, toplumun temel karakteristiklerinde köklü değişim eğilimi gözlemlemişlerdir. Bu yeni toplum biçimi çok yönden endüstri toplumundan farklılıklar göstermektedir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ‘endüstri toplumu’nun yerine gelmekte olan toplumun isimlendirilmesi çok farklı şekillerde olmuştur: Daniel Bell ‘post endüstriyel toplum’, Peter Drucker ‘bilgi toplumu’, Dahrendorf ‘hizmet sınıflı toplum’ veya ‘kapitalizm sonrası toplum’, Brezinski ‘teknokratik çağ’, Masuda ‘enformasyon toplumu’, Manuel Castells ‘ağ toplumu’ şeklinde kullanmışlardır.

Yeni binyılın başında ise ‘sanal toplum’, ‘enformasyon ekonomisi’, ‘yeni ekonomi’ gibi kavramlar kullanılmıştır. Webster’a göre ise sanayi öncesi toplumda tarımsal istihdamın oldukça yaygın, sanayi toplumunda fabrikada çalışmanın belirleyici olduğu belirtilirken artık sanayi sonrası toplumlarda hizmet sektörünün istihdam gücü ele geçirilmiştir.

Sanayi öncesi toplumda gelişmeler sonucunda tekniğin olanaklarıyla çok az sayıda insanın istihdamı ile toplumun tamamını besleyecek potansiyele ulaşıldığını, herkesin üretime katılmasını gerektirmeyecek kadar ürün elde edildiğini böylelikle insanların tarlalarından başka işlerle uğraşabilecekleri veya uğraşmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir.

Buna bağlı olarak işini, köylerdeki işlerini kaybeden insanlar kentlere yerleşmeye ve atölye-fabrikalarda çalışmaya başlarlar. Ancak tarımsal üretim kesinlikle sona ermez. Sadece bu üretimdeki iş gücü düşer. Sanayi toplumunda da benzer gelişmeler yaşanır. Üretim teknolojilerinde giderek artan teknoloji kullanımı sonrasında giderek azalan sayıda insan istihdam edilmeye başlanır.

Yeni toplum tanımlarının gündeme geldiği 21. Yüzyılın bu ilk dönemlerinde teknolojik gelişmenin özel ve önemli bir yeri olduğu hatta bu teknolojinin ‘bilgi teknolojisi’ olarak açıklanabileceği üzerine farklı yaklaşımlar vardır.

Bilenlerin, dolayısıyla ‘bilgi’nin yükselen değer olduğu yeni bir yüzyılda, ekonomiden siyasete kadar tüm toplumsal alanlarda bilginin özel bir öneminin olacağını belirtmek kehanet sayılmaz. Teknik gelişme uzun süre yavaş bir evrimsel süreç izlemesine karşın, hızı ve kapsamı özellikle 19. yüzyıl sonrası giderek büyümüş, evrim sürecinin hiçbir aşamasında kesinti yaşamamıştır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları